25 Kasım’da haklarımız ve hayatlarımız için mücadeleye!
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne günler kala, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya öldürülen kadınları suçlayan "Koruma kararı olmasına rağmen geçen sene 32 hanımefendi şuradaki ikazımıza uymadan, kapıya adam gelince açmış, vurmuş onu” sözleri ile gündeme geldi.
İktidar politikalarının altına imza niteliği taşıyan bu sözlerle perdelemeye çalıştıkları tablonun aslı şu:
2024, son 4 yılın en çok kadın cinayeti yaşanan yılı oldu. İktidarın, kadına yönelik şiddet artarken şiddeti münferit gösterme, şiddetle mücadele ediyormuş izlenimi yaratma çabası da orantılı olarak artıyor.
Sermayenin ihtiyaçları kadınların insanca, eşit bir yaşam talepleri ile çatışıyor. “Ailenin güçlendirilmesi” örtüsü altında şiddeti artıracak, kadınları güvencesizliğe itecek politikalar bir bir uygulamaya konuyor.
KADINA ‘KUTSAL’ AİLE GİRDABI
Aile Çalıştaylarında “Nafaka aileyi yıkar”, “Uzaklaştırma kararları aileye zarar verir” ifadeleri kullanılıyor. Boşanmalara arabuluculuk getirilmesi tartışmalarıyla kadınlar şiddet dolu evliliklere mahkûm ediliyor.
AKP iktidarının büyüyüp beslediği bu düzende doğan çocuklar ancak sermayeye ucuz köleler olduğunda bir anlam kazanıyor. Çocukların gelişimini, sağlığını garanti altına almak yerine devlet, kamusal hizmetlerden elini çekerkiyor. Çocukların bakımının, eğitiminin tüm yükünü ailenin, en çok da kadınların sırtına yıkıyor. Buraları özelleştirerek daha çok kâr ve rant alanı haline getiriyor. Tüm bunların yükünü taşımaya çalışan emekçiler daha da yoksullaşırken bu durum, kadınları da daha çok aileye bağımlı, şiddete açık hale getiriyor.
EN GÜVENCESİZ, EN UCUZA
Sermaye kurtarma programı olan Orta Vadeli Program ve 12. Kalkınma Planı ile “aile ile iş yaşamının uyumu” adı altında yaygınlaştırılmak istenen güvencesiz esnek çalışma ve kamuda tasarruf tedbirleri, kadın emeğinin ucuz emek olarak patronlara sunulması ve kamu hizmetlerinin piyasa koşullarına terk edilmesi, halkın ihtiyaçlarına bütçe ayrılmaması anlamına geliyor.
2025 bütçesinde “Ailenin güçlendirilmesine” ayrılan bütçe “kadının güçlendirilmesine” ayrılanı üçe katlıyor. “Kadının güçlendirilmesine” ayrılan bütçeden ise kadın başına günlük sadece 38 kuruş düşüyor.
Polonez’de, TKIS Blinds’da, MKB’de ve daha pek çok iş yerinde işçi ve emekçiler insanca çalışma koşulları için, iş yerinde şiddete, mobbinge karşı direniyorlar. Sendikalaştıkları için işten atılan kadınların önüne her türlü zor gücü ve bürokrasiyle çıkan devlet; şiddete uğradığı için yasal hakkını kullanmak için devlet mekanizmalarına başvuran kadınlar olduğunda ortadan kayboluyor.
İkbal ve Ayşenur’un cinayetleriyle de Selçuk’ta devletin gözetimi altındaki baraka evde çıkan yangında 5 çocuğun ölümüyle de, yeni doğan çetesiyle de daha çok açığa çıkan tam da bu gerçek, kadın ve çocuklara reva görülendir.
SERMAYENİN EMRİNDE, KADINA DÜŞMAN
AKP'nin sermayenin emrine amade kadın politikaları kadınların haklarını ve hayatlarını gasp etmekten başka bir sonuç ortaya koymuyor. Kadınların gördüğü her türden şiddet, baskı, hukuksuzluk dönüp dolaşıp sermayenin hanesine +1 yazabilmenin yolları olarak kullanılıyor.
Bu yaşananlara karşı işçi ve emekçi kadınlar iş yerlerinde insanca bir yaşam ve insanca yaşanacak ücret için direniyor, köyüne, toprağına sahip çıkmak için jandarmanın önüne dikiliyor, çocukları bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek yiyebilsin diye memleketin her yerinde seslerini yükseltiyor, üniversitelerde, liselerde haklarına ve hayatlarına sahip çıkmak için eylemler düzenliyor.
HAYATIMIZ İÇİN ÖRGÜTLENELİM!
Şiddeti sistematik olarak yaratan bu düzene karşı mücadelede birleşelim!
64 yıl önce Mirabal Kardeşlerin Trujillo diktatörlüğüne karşı gösterdikleri mücadele ve direnç bugün de dünyanın dört bir yanında devam ediyor. Kadınlar savaşa, yoksulluğa ve kadın düşmanı politikalara karşı sokağa çıkıyor, örgütleniyor. Kelebekler kanat çırpmaya devam ediyor.
Haydi 25 Kasım’da haklarımız ve hayatlarımız için mücadeleye!