Dünyamız hızla açlığa ve sefalete sürüklenirken, bu yıl kutladığımız “Dünya Gıda Günü”nü, herşeyde olduğu gibi gıdada da tükenişe dikkat çekmek için fırsat günü olarak tanımlamak yanlış olmayacaktır.
Yanlış ekonomi politikaları, tarım üretiminin hızla azalması, asgari ücretli ve emekli ücretlerinin açlık sınırının altında kalması, bırakın sağlıklı beslenmeyi, karnımızı doyurmayı bile lüks haline getirmiştir.
Yaşamakta olduğumuz iklim değişikliği, su kaynaklarının kirlenmesi, ormanların, sulak alanların ve çevrenin tahrip edilmesi, tarım alanları ve meraların amaç dışı kullanılması, artan nüfus, mülteci akını gibi sorunlar yakın gelecekte su krizine, toprak kıtlığına ve dolayısıyla gıda krizine neden olacaktır.
Su, dünyada canlı hayatın devamı için gereklidir, su olmazsa hayat olmaz. Dünya yüzeyinin dörtte üçü, vücudumuzun %50’sinden fazlası su içerir, yine gıdamızı üretmek ve yaşamak için suya ihtiyaç duymaktayız.
İklim değişikliği, özellikle son yıllarda insan eliyle “kriz” haline dönüştürülerek, aşırı yağışlar, su baskınları, can kayıpları, aşırı sıcaklar, kuraklık olarak dünya ülkelerinin gündeminde sıkça yer almaktadır.İçilebilir su kaynaklarımızın ve tarımsal üretimin hızla azalması, yönetenler tarafından sorun çözücü tarım, gıda ve su yeterli politikalarının oluşturulmaması, gelecek için duyulan endişeleri arttırmıştır.
Gıda için Tedarik kanallarında yaşanan aksamaların üstesinden “Tarım ve hayvancılığa” büyük destekle gelinir, Karnınız açsa, suyunuz yoksa son model arabanızın, elektronik cihazların hiçbir kıymetinin olmadığını, Allah korusun hepimiz yaşayarak göreceğiz.
21.yüzyılda İklim değişikliğinin sebep olduğu ciddi sorunların çözümü için hızlı adımların atılması gerekirken, küresel çıkar çatışmaları büyüyor, gelir adaletsizliği artmaya devam ediyor. Birleşmiş Milletler öncülüğünde, 193 ülkenin 2019 yılında imzaladığı “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları”ndan SIFIR AÇLIK,2030 için ulaşılabilir olmaktan çok uzaktadır.
Gıda güvencesinin sağlanamadığı bir dünyada, adil bir düzen içinde yaşayabilmek hayal olacaktır. Bugün dünyada 800 milyonun üzerinde insan yani her 10 kişiden biri yatağa aç girmektedir. Ülkemizde ise insanlarımızın %22`si yeterli gıdaya ulaşamamakta %8,5`u ise açlık sınırında yaşamaktadır. Maalesef Ak Parti hükümeti gıda politikasını da iç siyasete alet etmekte, yapılan denetimlerde partiye yakın olup olmamasına göre ifşa veya cezalar verilmekte. Parti yanlısı üreticilerin toplum sağlığını tehlikeye atan üretimlerine göz yumulurken, geleceğimize ne denli zararlar verildiği dikkate alınmamaktadır.
Tüm dünyanın gözleri önünde Gazze’de katliam yapan Siyonist İsrail göz göre göre insan haklarını hiçe sayarak en temel ihtiyaç olan su ve ekmeğin dahi bölgeye girmesine izin vermediği, Çocukların ve hastaların açlıktan öldüğü bu günleri “Dünya Gıda Günü” olarak tanımlamak insanlığın ve kurduğu medeniyetin geldiği noktayı gösteren en güzel örnektir.
İnsanlık için kâbus olan bu yokluğu, adaletsizliği ve yoksulluğu yenmek için Saadet Partimiz iktidarı hepimizin ortak toplumsal görevidir. Unutulmamalıdır ki, dünya üzerinde üretilen tarım ve gıda ürünleri doğru taksim edildiğin de 8 milyarı geçen dünya nüfusunu beslemeye yetecek miktardadır. Eğer dünyada açlık varsa bu yetersiz bitkisel ve hayvansal ürünler ve gıda arzından değil, adaletsiz gelir dağılımından, yatırımın tarım ve hayvancılık yerine betona yapılmasındandır.
Gıda krizinden kurtulabilmek; rant ve beton ekonomisi yerine üretim ekonomisini, sermayenin öncelikleri yerine kamusal ve toplumsal çıkarları, gündelik politikalar yerine planlı kalkınmayı önceleyen “Tarım Gıda ve Hayvancılık Politikaları”nı savunmakla ve yaşama geçirmekle mümkündür.
Saadet Partisi il başkanlığı olarak; açlığın, yokluğun ve yoksulluğun son bulduğu, adil düzenin olduğu bir ülke ve yeni bir dünya özlemiyle bilimden, üretimden, insandan, emekten, doğadan, kamu yararı ve İnsanlığın çıkarından yana tutumumuz devam edecektir.
Saygılarımızla.