https://www.kayserihakimiyet2000.com/files/uploads/user/58a3db58796ee4fbe42b1bcea1a888ff-f71ebf0273bdb4ba5b5b.jpeg
Süleyman Kocabaş

SES BAYRAĞIMIZ TÜRKÇEMİZİN ÖNEMİ

06-01-2023 11:53 2984 kez okundu.

 

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN’A ÇAĞRIM

Süleyman KOCABAŞ

kocabas@gmail.com

      Aziz dostlar, 2022 güz dönemi kitap fuarlarından 7 sine kendi startım, sahibi olduğum Vatan Yayınlarının “Vatan Yayınları Standı” mda fuarlar süresince her gün imza günlerim olduğu için üç ay süreyle yeni makalelerimizi yazıp sizlerle  buluşamadık. Güz dönemi son yazımın tarihi 29 Eylül 2022 olup yazı başlığımız “Türkçenin Katli İngilizce Gramer Kaidelerinin Türkçenin Gramer Kaidelerini İşgali” idi. Gazetemizin arşiv hafızasında kayıtlı bu yazımı aşağıda yazacağım yine dilimizin katli konulu yazımızı daha iyi anlamak için yeniden okuyabilirsiniz; veya okumayanlar okuyabilirler.                               

     Ses Bayrağımız  Türkçemizin Önemi

        Yarı kış – bahar dönemi yazılarımıza yine dil yazısı bir makalemizle başlamamızın  özel bir önemi vardır. Çünkü, Türkçenin katli olayı, 2022 yılında da neredeyse artarak devam etmiş,  buna acil bir çözüm yolu bulmak mücadelesinin önemi kendisini iyice göstermiştir.

      Bütün milletlerin ve milletimizin bağımsızlığının işareti ve nişanesi  biri semalarında ikisi ağızlarda – dillerde dalgalanan üç bayrağa vardır. Bunlar şunlardır:

      1-Milletimizin bağımsızlığını vatanımız semalarında  sembolize eden rengini şehitlerimizin kanlarından alan ay yıldızlı kutsal bez bayrağımız,

     2- Milletimiz fertlerinin hançerelerinden ses olarak dalgalanan:

            a-Milletimizi millet yapan milli dilimizin  konuşulması (ve yazılmasından) kaynaklanan  birinci  ses bayrağımız dilimiz;

         b-Milli dilimizin sözlü ve sazlı olarak estetik hüviyet kazanan ve kendisini türkülerimiz ve şarkılarımızda gösteren ikinci ses bayrağımız milli musikimiz.

       Bu iki ses bayrağımızın da korunması, siyasi bağımsızlığımız ve istikbalimizin korunması için semalarımız ve sınırlarımızda dalgalanan bez bayrağımız olan al bayrağımızın  korunması kadar önemlidir.

      Ama gelin görün ki,

       1-Dünden başlayıp bugünlerde atak yapan çeşitli fuar salonlarında, sahillerde büyük - küçük otellerin lokantaları, şehirlerimizin açık hava eğlence –lokanta bahçeleri vb. ve hatta giderek düğün salonlarımızda bile çalan müzikler artık milli müziğimiz Türk müziği olmayıp, yaban ellerden gelen bize yabancı sözü ve sazlı, üstelik de bu çalan yerlerde neredeyse İngilizce bilen hiç kimse olmadığı için söylenen ve çalınan İngilizce  pop, caz vb. müziklerden hiç kimsenin hiçbir şey anlamadığı halde itiraz etmeksizin ve milli tepkisini göstermeksizin dinlemeye devam etmesi ibret ve dehşet verici bir olaydır.

    Günümüz itibariyle Türk müziği neredeyse tamamen TRT kanallarına sıkışıp kalmış bir müzik haline gelmiştir. Görülüyor ki, ses bayraklarımızdan birisi olan milli müziğimiz de hançerelerden yabancı müzikler üflendiği için  büyük bir tehlike altındadır.

      2-Yakalaşık 1970 li yılların ortalarından başlayarak, işyerlerimizin alınlarına ses bayrağımız olarak asılması gererek işyeri isimlerinin, Türkçe karşılıkları ola ola İngilizlerin ses bayrağı olan   İngilizce kelimelerden İngiliz bayrağı asarcasına İngilizce kelimelerden işyeri isimlerinin asılması, günümüz itibariyle milletimizi  millet yapan milli dili Türkçemizi kaybetmeye yönelik büyük bir  tehlikenin işaretidir.

      Bunlarla bağlantılı olarak eski Yunan Filozofu Aristo’nun şu sözleri iki  ses bayrağımızın korunması  olarak da kulaklarımızda küpe olarak kalsın: “ Dili, hukuku ve musikisi  bir milletin ruhudur. Bir milleti yok etmek için onun ruhu dili, hukuku ve musikisine dokununuz.”

Ses Bayraklarımıza Lâkayıtlığı Savunmaların Mantığı  Bunlar  Olamaz

           İşyerlerine Türkçe isimler koymayıp da genelde İngilizce isimleri koyanların  neden Türkçe isimler koyduklarını kendilerine bir anket sorusu olarak sorduklarımızda neredeyse % 95 inin verdikleri şu cevap (üstelik de halkımızın % 95’i yabancı isimlerin konulmasına karşı oluşları da dikkate alınırsa), bence tam  bir psikolojik ve psikiyatrik poliklinik  bir vaka veya hastalık hali   olsa gerektir: “Biz de İngilizler ve Amerikalılar gibi güçlü olursak İngilizce isimler yerine Türkçe isimler koyabiliriz.”   

    Su mantık kadar akla, mantığa ve ilme aykırı açma sapar bir görüş olmasa gerektir. I. Dünya Harbimiz ve İstiklal Harbimiz günlerini hatırlayalım. 18 Mart 1915’ de  İngilizler 300 gemi ile Çanakkale Boğazını geçmek  saldırdıkları sırada bizim 16 civarında   gemimiz vardı. Bu durum karşısında “İngilizler bizden  çok güçlüdür, onlardan zayıf imkanlarımızla onları yenemeyiz. En iyisi onlara teslim olalım ve onlar kadar güçlü ve zengin olunca bağımsızlık mücadelesi verilim ve kurtulalım” edik m? Demedik.  Onları 16 gemimizle yendik. Bu zaferimiz İstiklal Harbimizin “ön sözü” bir diğer ifadesiyle “başlangıcı” oldu.

   Günümüze gelelim: İngilizler vb. bizden güçlü ise, bu durum karşısında kendi ses bayraklarımızı yok ederek onların ses bayraklarına sarılmakla Türkiye’de ne değişecek? Hemen ertesi gün bu hallerimizle onlar gibi güçlü hale mi geleceğiz? İşte buna “sosyal poliklinik  vaka –hastalık” derler. Sonra, daha da önemlisi, İngilizler vb. “Biz sizden güçlüyüz, dilinizi, musikinizi  bize uydurun” diye durmadan bizi sıkıştırıyorlar, kafamıza  kafamıza mı vuruyorlar? Hayır!… Biz bu uğursuzluklar ve yıkımları  kendi irademiz ve ellerimizle bizler yapıyoruz. Daha da üsteliği, dilimizin ve musikimizin içine düştüğü bu kötü  hale “bizden üstün” denilen İngilizlerin, Fransızların  kendilerinden ilim adamları,  Türkologları   bizden daha çok ağlıyorlar.  Bunu dile getirmek için 27 Temmuz 2021  tarihi civarına tekabül eden “Türkçe Yılı Münasebetiyle III Yabancı Türkologlar ve İlim Adamlarının “Dil Devrimi” ni  Eleştirmeleri ve  Çözüm Yollarını Göstermeleri”” başlıklı  makalemizde bunu isim isim ve belgeleriyle gazetemizde dile getirmiştim. Gazetenin hafıza arşivine  girip bu yazımızın önemine binaen tekrar okunabilir. Makalemizde, yabancı ilim adamlarının   sonuç olarak ana fikirleri bir cümleyle şöyledir: “Türkler dünyanın en zengin ve gelişmiş, öğrenilmesi kolay ve kelime üretme yeteneği  çok yüksek,  diller içinde en  matematiksel ve müzikal dillerini (Avrupa’ya yaranmak için de) çöpe atmaları  acınacak bir olaydır. Türkler kendilerine  çok yazık ettiler…”

                                        Şu Saçmalıklara Bir Bakın Hele!....                 

      Bir ülke ve içinde bir mahalle düşünün. Hadi diyelim bu ülke Türkiye ve mahalle de bizim ülkemizde  olsun!...

                                                     A   

             1-İçinde tamamen Müslüman Türk çoğunluğun yaşadığı,

             2-İçinde neredeyse  hiçbir İngilizin yaşamadığı,

              3-İçinde neredeyse İngilizce  bilen ve konuşan hiç  bir kimsenin bulunmadığı  bir Müslüman Türk şehri mahallesinde :

                                                     B

             1-Mahalenin bütün caddelerinde bulunan  işyerleri  alınlarına Türkçe karşılıkları  ola ola kendi ses bayrağımızdan olarak Türkçe kelimelerden  kendi ses bayrağımızı asmak yerine,

          2-Tamamen genelde İngilizce kelimelerden ibaret, İngilizlerin ses bayrağının bir göstergesi olarak İngiliz ses bayrağını işyerlerinin alınlarına asmak,

        3-Bu yaşanan  örneklerden olarak, diğerlerini bir diğer yazımızda ele alacağımız için, burada  yalnızca  berberlik mesleğinden işyeri alınlarından   İngiliz ses bayraklarından bazıları sıralanacak olursa: 

-Look Man Barber’s Store

-The Barber’ s Clup

-My Man Kuaför

-Saloon Saç’a

-Beauty Hair Cut Make Spavip Lup Hair

-The Hair Fabbanica                  

-Hair Desinger

-Vb. Benzerleri daha neler neler…                        

     Düşünebiliyor musunuz? Bu berber işyeri isimlerinin konulduğu Müslüman Türk mahallelerinde  hiçbir İngiliz yaşamıyor, İngilizce bilen hiç kimse yok ve üstelik de hiçbir İngiliz bu işyerlerine gelip tıraş olacak konumda değil. Daha da üsteliği, bu işyerlerinde tıraş olanların  neredeyse hiçbirisi ve belki de İngilizce isimler kötü modasına uyarak bu ismin  yazısını yazdırdığı tabelacının telkiniyle işyerine bu isimleri koyan berberler de  anlamını bilmediği halde böyle isimler koymanın İngilizce tabiriyle “absürt”, Türkçe anlamıyla  saçma sapan oluşu apaçık ortaya çıkıyor ve biraz da bu saçmalık , “Müslüman mahallesinde salyangoz satmak” tan olarak da takviye edilmiş olunuyor. Olur şey değil; giderek kimlik kaybına uğrayarak ve yozlaşarak görüyorsunuz saçma sapan bir toplum haline geldik doğrusu.

Balık Kuyruğuna Kadar Kokmuş veya Sorunun “Devlet Sorunu” ve  Milli   Beka Sorunu Haline Gelişi

      Yukarıdaki her biri İngilizce birer ses bayrağı olan berber isimlerini, bu isimleri koyan berberler şahsında “Niçin Türkçe isimler koymadınız?” şeklinde tenkide aldığımızda onların ağzından ve cevaplarından çok önemli bir soruna ulaştık. “Beyefendi, siz bize nelerden bahsediyorsunuz. Bu isimleri devletimizin izniyle, bürokrasinin imzası altında  koyduk. Dosyası işte çekmecemizde. Açıp bakabilirsiniz. Siz yanlış kapı çalıyorsunuz; derdinizi bize değil gidip devlete anlatınız. Bu isimleri koyarken  hiçbir bürokrat, devlet görevlisi sizin gibi bizi uyarmadı. Uyarsa idi belki de bu isimleri koymazdık.” 

     Artık “dil sorunumuz” bir diğer bakış açısında da anlaşılmış, Nasrettin Hoca’nın fıkrasında yer aldığı üzere balık baştan (devletten) kopmaya başlamış, balık kuyruğu (halka kadar) gelmiş. Hoca merhumun fıkrası şöyledir:

     Hoca bir gün balıkçıya balık almaya gider. Taze olup olmadığın öğrenmek için başından koklanacak balığı kokunun geleceği son kısım kuyruğundan koklamaya başlar bir bir. Hocanın bu tavrı balıkçının tuhafına gelince Hoca’yı uyarmak için:

      -Hocam balık baştan kokar, kuyruğundan değil. Başından koklasanıza.  Hoca da hemen cevabını yapıştır.

    -Evladım, anmadık anladım ama, balık saten başından koktu, acaba kuyruğuna kadar geldi mi diye kuyruğundan kokluyorum” der ve bununla Beylikler Dönemi’nin  büyük sosyal ve devlet sorunlarını dile getirmiş olur.

      Bizim bugün itibariyle  de yaşamaya devam ettiğimiz “Devasa Dil Sorunlarımız” gerçekten “Devlet” ten kaynaklanan   “Devlet Sorunu”, haline gelmiştir. Bunun da başlangıcı 1932’de başlayan “Dil Devrimi ile gelen dilimizin devrilmesi” sürecinden olarak 2023’e kadar her yıl daha  da  artarak bugün itibariyle aşağıda Sayın Erdoğan’ın da dile getireceği üzere  büyük boyutlarda “Devlet Sorunu” olarak kendisini göstermiştir. 

     “Bir Devlet Sorunu” olarak gelen “Dil Devrimi ile gelen dilimizin devrilmesi”,  sürecini makalemizin boyutlarını aşacağı için burada anlatmayacağız. Bunu zaten, 1 Ağustos 2021 tarihli  “Türkçe Yılı Münasebetiyle V.  “Dil Devrimi”, “Uydurukça Dil” İle Niçin ve Nasıl Başladı, Atatürk Bundan Nasıl Vazgeçti?” başlıklı makalemizde izah etmiştik. Gazetemizin arşiv hafızasında kayıtlı olan bu makalemizi isteyen yeniden okuyabilir. Makalemiz özetle, dünyada saf bir dil olmayacağından, Atatürk’ün çevresindeki ehliyetsiz ve liyakatsiz (belki de Atatürk’ü kullanmaktan olarak algı operasyonlu)  dil uzmanlarının telkinleriyle  dilimizde 1000 yıldan beri var olan Arapça ve Farsça ne kadar kelime varsa, “bunlar bize yabancı” gerekçesiyle   atılarak, yerlerine  öz Türkçe kelimelerin  konulması bu  yetersiz kalacağından masa başında oturarak   uydurukça yeni kelimelerle  uydurukça  yeni bir dil yaratma denemesinin tutmayacağı görülerek 1936 yılından itibaren  atılan Arapça ve Farsça kelimelere geri dönülmek suretiyle Atatürk bu devrimi tavsattığı halde, İsmet İnönü başa geçince  “Atatürk’ün tamamlayamadığı  Dil Devrimini ben tamamlayacağım” gerekçesiyle   uydurukça dile geri dönmesi hali, o günden 12 Eylül  1980 Darbesi ve Rejimi yıllarında  Türk Dil Kurumu’nun devletleştirilmesine  kadar sürmüş, bu oluşumun  ardından gelen “uydurukça” yerine  “yeni bir dil felaketi” bu sefer de dilimizin  İngilizcenin  istilasına uğramaya başlaması olmuştur. Ortalama 1980 – 2023 zaman diliminde bu süreci bir başka Devlet Sorunu” olarak yaşamaya devam ediyoruz

                          “Yeni Dil Buhranımız” da “Devlet Sorunu” Nasıl Aşılacaktır?

                                      Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Çağrımız   

       Bugün  itibariyle aşırı tasfiyecilikle gelen “uydurukça dil” buhranımızın az çok tavsaması ve aşılmasından sonra, karşı karşıya geldiğimiz yeni dil buhranımız,  milletimizi  millet yapan milli dilimiz Türkçenin,  bu sefer de  bir yabancı dil İngilizcenin, burada tartışılması uzun   zaman alacak ve izahı için ayrı bir makale yazılması gerektiği halde,  işgaline uğramaya başlaması  problemiyle  karşı karşıya bulunuyoruz.   

     1980 – 2023 zaman diliminde dilimiz bu işgal karşısında devlet ve bürokrasinin vurdumduymazlığı,  siyasi partilerin  de   sessiz kalması, önlenmesi için (hatta iç ve dış algı operasyonlarıyla teşvik de edildiği halde) hiçbir tedbire başvurulmamış, yer yer vurulmaların ise güdük kalması ve savsaklanması sebebiyle dilimiz yeniden bir “Devlet Sorunu” ile karşı karşıya bulunmaktadır ki buna dil konusunda  “İkinci Devlet Sorunu” da diyebiliriz. 

     Bu “Devlet Sorunu” nu aşmak için, iktidara gelip  ülkeyi yönetmeye talip  siyasi partiler yelpazesinden olup bitenlere baktığımızda, benim bir Türkçe sevdalısı olarak uzun yıllar süren gözlemlerimden edindiğime göre, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan dışında hiçbir siya parti liderinin bugün itibariyle de  Türkçemizin İngilizcenin işgaline maruz kalışı ve bunu önlemeye yönelik tedbirleri dile getirdiklerini  görmedim. Gören varsa bana belgeleriyle bildirsin  burada bahsedeyim. 

     Bütün bu olup bitenlerden anlaşılan, birçok problemlerimiz ve sorunlarımız  gibi dilimizin sahipsizliğine yönelik  “Devlet Sorunumuz” u da Sayın Erdoğan çözecekmiş gibi görünüyor. Zaten onun bugünü kadar sık sık  işyerlerimize İngilizce isimlerden işyeri isimler vermek karşısında, “Tabelalarımızda Türkçenin dışında başka isimler var. Bu kabul edilemez” dediğini biliyoruz.  Dilimizin korunması  uğrunda  Sayın Erdoğan’ın  2022’de daha da büyük ataklar yapması  ve dile getirmelerin den olarak;

      1-Benim de kendisine gönderdiğim 300 sayfalık “Türkçenin Korunması” dil raporumu da dikkate alarak, 27 Ocak 2022’de “Yunus Emre ve Türkçe Yılı 2021” yılı sebebiyle medyada Türkçeyi en iyi kullananlara verilen ödül töreninde yaptığı konuşmada şunları söylemişti: “ Lisanımızı  tehdit eden  diğer bir unsurlar ise,  tabelalarda, yazışmalarda ve konuşmalarda  yabancı kelime  kullanma hastalığıdır.  Bu salgın da 1930 larda başlatılan dilde tasfiye hareketinin  menfi neticelerinden biridir.  Türkçemizi kısırlaştırma çabaları  aynı zamanda  onu Avrupai dillerin istilasına  müsait hale getirmiştir.  Dilimiz âdeta  müstevlilerin istilası altındadır…

     Türkçemizi  korumak, geliştirmek  ve zenginleştirmek  için verdiğimiz mücadele  esasında bir milli mücadeledir; bir beka sorunumuzdur. Bu da Milli Mücadele ruhuyla aşacağız…”

    2-Temmuz 2022 Türkiye’nin “Uzay Programını Tanıtım” toplantısında yaptığı konuşmadan: “Türk Hava Yolları uçaklarından Turkish  Airlines ismini silerek eski ismi “Türk Hava Yolları” yazımına geri döneceğiz.”

      Sayın Erdoğan’ın bu dilimizi “müstevlilerin işgalinden kurtarmak ” a yönelik mesajları milletimizin yanmakta olan yüreğine su serpmiştir. Fakat, o günlerden bu günlere bu vaatler uğrunda  bir şey yapılamaması ise Türkçe sevdalılarını hayal kırıklığına uğratmıştır.

      Sayın Erdoğan ve hükümetine   gazetemizde  29 Eylül 2022’de yayınlanan “Türkçenin Katli İngilizce Gramer Kaidelerinin Türkçe Gramer Kaidelerini İşgali” başlıklı yazımda  bir kanun teklifi olarak “Türk Dil Kurumu Yetki Yasası” çıkarılarak,  öncelikle tabelalarımızdan bu yasa ile İngilizce ses bayrakları tabelalarının indirilmesini istemiştim.

     Şimdiye kadar haklı isteğimiz yerine getirilmediğine göre, yine  bugün de bu kanun teklifinin biran önce çıkması üzerinde ısrarlıyız.  Seçimlere az bir zaman  kaldığı şu günlerde,  TBMM’nin son ve tarihi kararlarından birisi olarak adı geçen kanunun çıkması, AK Partinin oylarını artırmakla kalmayıp, zaten diğer siyasi  partiler de  buna destek vermekten çekinmeyecekleri için onların da oy oranını artıracaktır. Çünkü, yaptığımız anketlere göre halkımızın % 95 i tabelalardaki yabancı isimlere karşıdırlar ve bu isimlerin verilmemesi taraftarıdırlar. Sayın Erdoğan başta olmak üzere aynı zamanda bütün siyasi parti liderlerine de çağrımız olan bu çağrımızın  biran önce yasalaşması halisane dileğimizdir. Belki de bunun  öncülüğünü iktidarda olsun muhalefette olsun daha atak olarak yapacak  siyasi parti bu işten daha da kârlı çıkacak, adı tarihimize altın harflerle yazılacaktır. 4 Ocak 2023

    

   

 

 

        

DİĞER YAZILARI   31 MART 2024 MAHALLİ SEÇİMLERİNDE  OYUMU KİMİ VERECEĞIM? SİYONİST İSRAİL'İN ARAP SOYKIRIMI İSTİKLAL VE İSTİKBALİMİZ TEHLİKEDEDİR KENDİ İTİRAFLARIYLA SİYONİST İSRAİL’İN  “ KOLONİYAL  JANDARMA –POLİS DEVLETİ” OLARAK DOĞUŞU İSTİKLAL VE İSTİKBALİMİZ TEHLİKEDEDİR! SİYONİZM’İN SİYASALLAŞMASI VE ADRESİNİ BULMASIYLA GELEN “KOLONİYAL  JANDARMA - POLİS DEVLETİ KURMAK” İTİRAFLARI KENDİ İTİRAFLARIYLA SİYONİST İSRAİL’İN  “ KOLONİYAL  JANDARMA –POLİS DEVLETİ” OLARAK DOĞUŞU CUMHURİYETİN 100’ÜNCÜ YIL ANALİZLERİ  VE ELEŞTİRİLERİ CUMHURİYETİN 100’ÜNCÜ YILDÖNÜMÜNDE TÜRKÇE “HARF  DEVRİMİ”NDEN SONRA  GELEN “DİL DEVRİMİ”  “ DOĞU İSLAM MEDENİYETİNDEN  KOPMAK” VE “SEKÜLER –LAİK BATI MEDENİYETİNE GİRMEK” “DİL DEVRİMİ” İLE GELEN “DİLİMİZİN DEVRİLMESİ”   HAKKINDA YABANCI İLİM ADAMLARININ GÖRÜŞLERİ “DİL DEVRİMİ” İLE GELEN ‘DİLİMİZİN DEVRİLMESİ” HAKKINDA YABANCI İLİM ADAMLARININ GÖRÜŞLERİ  II YABANCI  İLİM ADAMLARI –TÜRKOLOGLARIN “DİL DEVRİMİ” İLE GELEN ‘DİLİMİZİN DEVRİLMESİ” GÖRÜŞLER...1 YABANCI İLİM ADAMLARI ERMENİ  TAŞNAKSUTYUN PARTİSİ İLE İTTİHAT VE TERAKKİ PARTİSİNİN SULTAN ABDÜLHAMİT’İ DEVİRMEK İÇİN İTTİFAKI VE GÜNÜMÜZDE TARİHİN TEKERRÜRÜ ERMENİ  TAŞNAKSUTYUN PARTİSİ İLE İTTİHAT VE TERAKKİ PARTİSİ.... “ABDÜLHAMİT VE ERDOĞAN GİTSİN DE KİM GELİRSE GELSİN” İN TARİHSEL ÇÖZÜMLENMESİ 6 ŞUBAT 2023  7.7 +7.6 ÇİFTE BÜYÜK  DEPREMİ DİLE İHANET MİLLETE İHANET DEMEKTİR... CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN   VE  SİYASİ PARTİLER GENEL BAŞKANLARINA  İKİNCİ     AÇIK MEKTUBUM KOCABAŞÇA KÖŞESİ-7 KOCABAŞÇA KÖŞESİ-6 KOCABAŞÇA KÖŞESİ-5 KOCABAŞCA KÖŞESI-OKULU-3 CUMHURBAŞKANI VE MUHALEFET LİDERLERİNE AÇIK MEKTUBUM KOCABAŞCA KÖŞESI - OKULU KOCABAŞÇA VATAN VE MİLLETİMİZİ KUŞATAN TEHLİKELER VE OYUMU KİME VERECEĞİM? GERÇEKLER VE BİR DUA.. KUR’AN YAKMA HAÇLI SALDIRISI VE ALINMASI GEREKEN TEDBİRLER BUNLAR SÖZLERİNİ TUTMAZLAR SES BAYRAĞIMIZ YENİ BİR CEPHE DAHA Ml AÇlYORLAR? BİR ENTELEKTÜEL NASIL OLMALI? TÜRKÇENİN  KATLİ İNGİLİZCE GRAMER KAİDELERİNİN TÜRKÇENİN GRAMER KAİDELERİNİ İŞGALİ BÜYÜK BİR “MȂNEVİ BUHRAN”A DOĞRU MU SÜRÜKLENİYORUZ? ENVER  PAŞA  VE İTTİHATÇI LİDERLERİN KAÇIŞLARI  VE ENVER PAŞA TARİHİNİN SONU