BAKİ ERSOY TBMM'DE KOMİSYONDA KONUŞTU

MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) - Sayın Başkanım, Değerli Komisyon üyelerimiz, çok kıymetli Bakanım, Bakan Yardımcılarımız, bürokratlarımız, değerli milletvekillerimiz ve basınımızın güzide mensupları; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, detaylı sunumunuz ve özverili çalışmanızdan dolayı sizlere ve tüm bürokratlarınıza teşekkür ediyorum.
Dünya genelindeki çatışmaların sayısındaki artış, etnik, dinî ve ekonomik temelli uyuşmazlıkların yaygınlaşması, küresel güç mücadelesinin kazandığı yeni boyutlar, göç ve mültecilik olgularında ortaya çıkan trajik örnekler, terörizm ve kitle imha silahları konusunda yaşanan gelişme ve tartışmalar, enerji kaynakları üzerindeki sözde hak iddiaları uluslararası ilişkilerdeki dengeyi git gide sarsmaktadır. Günümüzde basma kalıp savaşlar yerini diplomasiyle ittifak olarak ilerleyen modern savaşlara bırakmıştır. Böyle bir dünya düzeninde sizlerin önderliğinde bölgesel ve uluslararası ortamda ülkemizin çıkarlarını korurken aynı zamanda sürdürülebilir barış ve kalkınmaya uygun koşulların oluşmasını hedefleyen bir dış politikaya şahitlik ediyoruz. Türk ve Türkiye Yüzyılı 2023 yılında cumhuriyetimizin 100'üncü yılı idrak ederken 1 asırlık Türkiye Cumhuriyeti olarak sadece kendi diplomasisine sahip çıkan değil, çevresine de barış, refah ve istikrar kuşağı tesisine katkıda bulunan bir ülke konumuna gelmiş bulunuyoruz.
    Sayın Bakanım, liderliğinizde hayata geçirilmekte olan girişimci ve insani dış politika anlayışı sayesinde dünya diplomasisi âmâ ve lal olmuşken bizler ezelden beridir olduğu gibi mazluma Yunus, zalime Yavuz olmaya devam ediyoruz. Bugün Filistin'de katil İsrail acımasızca hastaneleri, okulları hedef alıp kundaktaki bebeklere, kadınlara ve binlerce masumun canına kastediyorken bizim sessiz kalmamız ne adaletiyle nam salmış Şeyh Edebali'nin torunlarına ne de adalet sıfatına haiz Peygamber Efendimiz'in ümmetine yakışmayacaktır. Sayın Bakanım, işte bu tarihî ve manevi sorumluluklarla Türk dış politikamızın duvarlarına ördüğünüz kendilerini dünya gücü olarak tanımlayan fakat İsrail'in mazlumları vurması için kendi menşeine ait füzeleri İsrail'e hibe edecek kadar acımasızlaşan Amerikan Dışişleri temsilcisine karşı gerek beden dilinizle gerek sözlü olarak göstermiş olduğunuz tavizsiz duruşunuz bizlere onur ve güç vermiştir. Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli'nin de ifade ettiği gibi, Sayın Bakanımızın Blinken'a simgesel mesajlarla birlikte İsrail zulmünü bir kez daha ifade etmesi bize göre son derece anlamlı ve önemlidir. Avrupa ülkelerinin yıllarca Avrupa Birliği vaatleriyle "Ben istediğimi yaptırabilirim." hegemonyası bu dik duruşlarla son bulmuştur.
    Türkiye, Rusya-Ukrayna savaşında olduğu gibi, Karabağ meselesinde olduğu gibi bu kez de Batı'nın istediği gibi kayıtsız şartsız taraf tutmayı reddetmiş, Hamas'la ilgili görüşlerini açıkça dile getirmiştir. Evet, bir kez daha dile getiriyoruz: Hamas, Filistin'in bir gerçeğidir, işgal şartlarında ortaya çıkmış bir harekettir. Bu konuda Batı ülkeleriyle aynı düşünmek zorunda değiliz.
    Yine, aynı şekilde geçtiğimiz günlerde provokatif ve lümpen bir Alman gazetecinin art niyetli sorusuna karşılık olarak tüm dünyanın gözü önünde dimdik gerekli cevabı veren Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir kez daha göğsümüzü kabartmıştır. Sağ olsun, var olsun. İşte bu cevapla tüm dünya görmüştür ki Türkiye artık birçok alanda dışa bağımlı bir ülke konumundan çıkmıştır; savunma sanayisinde üretim yapan, dünyaya savaş teknolojisi ürünlerini ihraç eden bir ülke konumundadır. Bizim artık kimseye mecburiyetimiz kalmamıştır. Uluslararası ortam Batı'nın, Amerika'nın ve Çin'in baskılamalarıyla küresel kırgınlıklar ve belirsizliklerle, kriz ve ihtilaflarla barış ve istikrar dengesini kaybetmektedir. Dünya sahnesinde artık belirsizlikler artmış, öngörülebilirlikler neredeyse yok olmuştur. Türkiye, böyle bir ortamın tehdit ve sınamalarını bertaraf etmekte, öngörü ve manevra kabiliyeti yüksek bir diplomasi icra ederek sahada ve masada güçlü bir dış politika izlemektedir.
    Köklü bir diplomasi geleneğine sahip olan ülkemiz dış politikasında merkezi, coğrafi konumu, tarihî zenginliği, kuvvetli kurumları, güçlü insan kaynakları ve dinamik ekonomisinin de aralarında yer aldığı birçok unsurdan güç almaktadır. Türk dış politikasının girişimci niteliği çerçevesinde ülkemiz birbirini tamamlayan çok sayıda siyasi, ekonomik, insani ve kültürel işbirliği araçlarından istifade etmekte ve küresel ölçekte düşünen ancak dünyanın her köşesinde yerel düzeyde etkinlik gösteren bir diplomasi uygulamaktadır. Ülkemiz toplam 260 dış temsilciliğiyle dünya çapında en büyük 5'inci temsil ağına sahip olan ülke hâline gelmiştir. NATO'nun etkin bir üyesi olan Türkiye, ittifakın "güvenliğin bölünmezliği" temel ilkesine de önemli katkılarda bulunmakta olup ittifakın operasyonlarına en fazla destek sağlayan ilk 5, bütçesine en fazla destek sağlayan ilk 8 ülkeden biridir.
    Sözlerimi toparlamadan önce buradan Gazzeli kardeşlerimize de seslenmek istiyorum: Yalnız değilsiniz, bütün gücüyle sizin için çalışmaya devam eden bir Cumhurbaşkanımız, bilge liderimiz, Dışişleri Bakanımız ve milyonlarca sizlere dua eden vatandaşlarımız vardır. Türk, ezelden ebede bağımsızlık ruhu ve damarlarındaki asil kanıyla ne Doğu Akdeniz'de geri adım atacak ne Hocalı'da yapılanları unutacak ne Kerkük'e sırt dönecek ne de Uygur Türk'ü kardeşlerini görmezden gelecektir. Türk, soydaşlarına, ümmetine can, zalimlere Zülfikar olacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle tüm gönül coğrafyalarımızı selamlıyorum.
    Sayın Bakanım, Milliyetçi Hareket Partisi olarak tüm gücümüzle kalben destekçiniz olduğumuzu belirterek dik duruşunuz ve yürüttüğünüz çalışmalar için bir kez daha teşekkür ediyor, 2024 yılı bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyorum.
    Sağ olun.