Kabul edelim ki iyi zamanda yaşamıyoruz.
Maddi meseleler bir tarafa manevi olarak büyük bir çöküntü içinde debelenip duruyoruz.
Sosyal ilişkiler mecburiyete bağlanmış durumda.
Arkadaşlık,akrabalık,komşuluk telefonlarla ancak sürdürülebiliyor.
İşin garip tarafı bu gidişattan herkes şikayetçi ama değişmesi yönünde kimse kılını kıpırdatmıyor.
Lüzum etmedikçe kimse kimseyi arama zahmetine bile girmiyor.
Bir de maddi seviyeler birbirine eşit değilse Allah rahmet eylesin...
Tüm bunlara inat bazen çalan bir telefon canınıza can katıyor.
Değerli ve yalnız olmadığınıza olan inancınız yükseliyor.
Bir de üstüne üstlük sizi arayan kişi,uluslararası üretim yapan,başarılarıyla yıllardır alanında zirveyi yakalamış bir şirketin sahibiyse...
Sizi arayan bu değerli insan yaklaşık elli yıl önceki bir okul sınıf arkadaşınız ise...
Ve...
Arama sebebi sadece hatır sorma ve muhabbet etme gailesi taşıyor ise değmeyin keyfinize.
Kalbiniz çok yoğun manevi hazla doluyor gönlünüzde kelebekler uçuşuyor.
Ayaklarınız yerden kesiliyor ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz.
Kısacası...
Mutlu ve huzurlu bir insan oluyorsunuz.
Evet...
Geçtiğimiz gün bana bu güzel duyguları yaşatan,beni ziyadesiyle onurlandıran kişi...
Turkuaz Seramik sahibi Abidin ÖZKAYA'beyefendiden başkası değildi.
Abidin beyle sadece elli yıl öncesine dayanan okul arkadaşlığından öte bir irtibatımız olmadığını söylemeliyim.
Bana göre, bu mümtaz insan yaptığı asalet ve zerafet dolu davranışıyla büyük bir tevazu örneği ve bir gönül zenginliği sergiliyordu.
Böyle bir zamanda...
Aslında Abidin bey halihazır mevcut yaşantısıyla bir tevazu timsali ve engin bir gönül sahibi olduğunu her haliyle belli eden birisiydi.
Zaman zaman nazik davetlerine icabet edip fabrikaya ziyaretine gidiyordum.
Ziyaretlerimde dikkatime mazhar olan şey,çalışma odasının dekarasyonunda ve mobilyasında bildiğimiz o görkem ve ihtişamdan eser olmadığıydı.
Çalışma odası sade,yalın ve sıradan diyebileceğimiz bir görüntüye sahipti.
Sıradan bir daire müdürünün odasındaki şatafattan eser yoktu.
Ruhundaki tevazu eşyalara sinmiş gibiydi sanki.
Zira bu atmosfer bir misafir olarak sizin daha rahat ve samimi olmanızı sağlıyordu.
Ayrıca büyük bir holding sahibinin sizi kapıda karşılayıp yine kapıya kadar uğurlaması...
Turkuaz'da asaletin,edebin ve gönül zenginliğinin kapısını aralıyordu.
Kibrin,böbürlenmenin ve şımarıklığın yerinin olmayacağının garantisi gibiydi.
Geçmiş geleceğimizin aynasıdır derler.
Abidin beyin geçmişi ve genlerindeki asil duygular bu günlerin habercisiydi sanki.
Değerli arkadaşımın okul yıllarındaki edepli,saygılı halini hatırlıyorum.
Çalışkan,hırslı ve azimli davranışları sayesinde sınıfımızın güzide talebelerindendi.
Bu kişiliği sayesinde sıfırdan Kayserinin gururu olan bir işletmeyi Türkiye çapında hatta uluslararası alanda bilinen ve tercih edilen bir konuma getirmiş olması Abidin Özkaya için başlı başına gurur vesilesi olsa gerek.
Takip edebildiğim kadarıyla ülkemize döviz, şehrimize istihdam sağlayan Turkuaz her geçen gün çağın icaplarına uygun gelişme kat etmektedir.
Bir arkadaş, bu şehrin hemşerisi vatandaş olarak Turkuaz'ın başarılarından onur ve gurur duyuyorum.
Şehrimiz adına minnet ve şükran duygularımı ifade etmekte zorlanıyorum.
İşte değerli dostlar...
Hem maddi hem manevi olarak zirvedeki bir insanın yıllar sonra sıradan insanları arıyor soruyor olmasının benim için çok değerli olduğunu söylemeliyim.
Hem de bu varlığıyla insanları ezmeden üzmeden...
Bu durum; üç kuruş para sahibi olup insanlara tepeden bakan, onlara zülmeden,şımaran şaşkınlara örnek olur diye düşünüyorum.
Bir gün bizler ebediyete intikal ettikten sonra birilerinin gözüne ve gönlüne bu satırlar ilişirse kendimi şimdiden bahtiyar sayacağım.
Belki birilerine ''Baki kalan bu kubbede hoş bir seda imiş'dedirtebilirsek ne mutlu bizlere.
Bu zamanda toplum olarak çoraklaşan gönül bahçelerimizde inatla çiçek açan Abidin Özkaya gibi değerli insanların çoğalması dileğiyle...
Saygılarımla...