Şımarmak, kendisine gösterilen ilgiden, sevgiden, saygıdan ve verilen değerden yüz bulup yersiz ve aşırı harekette, istekte bulunmak. Aşırı bolluk ve refahtan dolayı kibre, gurura ve israfa kapılmak, azmak anlamı da çıkartılabilir. Şımarmak en çok çocuklara yakışıyor, torunlarımın yaptığı cilveler ve istekleri, bende olan tüm stresi üzerimden atma becerisini sergiliyorlar. Sevecen, şirin ve sempatik olurlar, kendilerini sevdirmeyi ve isteklerini kabul ettirmeyi başarırlar.
Eğitimsiz, cahil bırakılmış, altına bir koltuk verilmiş, aday gösterildiği için bir şekilde bir yerlere seçilmiş, bir yerlere yönetici adı altında atanmış, yönetim kurulu üyesi yapılmış ve daha sayamayacağım vasıfları olmadığı şekilde ödüllendirilmiş insanlar şımarmayı zirvede yaşarlar. Bu özellikleri taşıyan, özellikleri olmayan insanlarla hiçbir şekilde muhatap olunmaz. Sohbet edilmez, yola gidilmez, ortak iş yapılmaz, sır verilmez, aynı masaya oturulmaz. Bu tür insanlarda gayri insani ne kadar özellik varsa mevcuttur, hiçbir şey, mal ve can emanet edilmez, sizi mahcup etme ve rezil etme potansiyelleri damarlarındaki kanda mevcuttur.
Dindarlığı ile şımaran kimseler zaten dindar olamaz ancak din tüccarı olurlar. Başka din ve inançtan olan insanlara adeta yaşama alanı bırakmazlar. Onların yaşam biçimine, geleneklerine, toplumdaki statülerine ve eşit vatandaşlık isteklerine hakaret ve ağız dolusu küfür etmeyi bir marifet gibi ve cennete gitmenin ilk şartı olarak görürüler. İnançlarında samimi olmazlar, onlar için hurafe, taklit, birine biat etmek ve yaratanın yasakladığı ne kadar şirk varsa işlemekten imtina etmezler, çünkü şımarıklığın en üst seviyesine erişmişlerdir. “Bize hizmet edenlerin listesini Allah’a bildiriyoruz”, “Tövbeleriniz silinmiştir, yenileyin” diyen bir tarikat mensupları ve sessiz kalan Diyanet var. Günümüzdeki imkan ve fırsatların sürekli kendilerinde kalacağını düşünerek, haddi aşmaları, toplumun diğer bir kısmını tahrik etmeleri, isteklerinin sonsuza dek kendi uhdelerinde olacağını sanmalarından kaynaklanıyordur.
Kısaca değinmeye çalıştığım şımarık tiplerin, bulundukları konumdan uzaklaştırılmaları veya hak etmedikleri olanaklardan mahrum bırakılmaları durumunda, yaşamaktan uzaklaşmış gibi, dünyaları daralır ve sadece nefes alıp verdiklerini görürsünüz. Boşluğa düştüklerinde, emekliliklerinde tek başlarına ve kimsesiz kalmaları, şaşalı dönemlerinde kendilerine yalakalık yapanların terk etmeleri ve bir hiç olduklarını fark etmeleri kaçınılmaz olur. Etrafımıza bir göz atarsak bu ve benzeri insanların aç kurt gibi etrafına saldırdıklarını, kırıp döktüklerini, işgal ettikleri yerden gitmemek için şımardıklarını, ezan, bayrak ve beka sorununa sarıldıklarını görürsünüz.
“Muhakkak ki Allah, şımararak sevince kapılanları sevmez.” Kasas 28/76