BÜYÜK TAARRUZ BAŞKUMANDANLIK MEYDAN MUHAREBESİ, İZMİR’İN KURTULUŞU
(26-30 AĞUSTOS 1922---, 9 EYLÜL 1922)
İncesulu iki kahraman çavuş;
Hacı Selam Martı (D.Ö:01.07.1892-24.10.1977)
Mehmet Tosuner (D.Ö 01.07.1893-16.07.1977) Hatıralarını anlatacağım.
1 Eylül 1922 de Mustafa Kemal Paşa “Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları İlk Hedefiniz Akdemizdir ileri.”
Mustafa Kemal Paşa 20 Ağustos 1922 de cephe ordu komutanları ile bir toplantı yapıyor taarruzun başlanacağına karar veriliyor. II. Ordu komutanı Yakup Şevki Paşa ordunun hazır olmadığını beyan etse de kabul görmüyor. 25 Ağustos 1922 akşamı Kocatepe’de çadırlı karargâhta ay yıldızlı gece de Mustafa Kemal Paşa genel kurmay başkanı Fevzi Paşa I. Ordu komutanı Nurettin Paşa gözetleme yerindeler Mustafa Kemal Paşa “Bu aydınlık gece savaşı kazanacağımızın işaretidir.” Dedi. Silahlı kuvvetler de hazır olup gelecek emri beklemekteydi. Taarruzu yapacak Türk kuvvetleri de yerlerini almış ve gelecek emri beklemekteydiler. I. Ordu Kuvvetleri şu istikamette saldırıya geçecekti: 8. Tümen Süklün, Kışlacık üzerinden düşmanın birinci kolordu merkezi olan Afyonkarahisar’a 5. Tümen Beytepe üzerinde Küçükkalecik sivrisi üzerine 23. Tümen Çobantepeden Belentepeye 15. Tümen Savran üzerinden Tıpaz Tepeye 57. Tümen Çiğiltepe’ye 5. Süvari kolordusu Koçhisar’dan hareketle Ahır dağlarının dik sırtlarını açarak Çayhisar Kırka üzerinden Sincan Ovasına 60. Tümen Toklu sivrisine taarruz edeceklerdi. Top ateşleri sesleri ile 26 Ağustos saat 5 de büyük taarruz başlıyor. (Dr. Uğur Üçüncü Büyük Taarruz Sf:37) Düşmanı yok etmek vatanı kurtarmak için ölüm kalım mücadelesi başlıyor.
İncesulu süvari çavuşu Hacı Selam Martı hatıralarında Yılmaz Gürbüz’ün Mübadiller kitabı Sf:759
Ben Halit beyin 5. Kafkas Tümenindeydim günlerce harbe hazırlandık bir gece Gaziden taarruz emri geldi tan yeri ağarırken kalktık tam teçhizatlıydık. Topçuların ateşi başladı başımızda Halit Beyin de olduğu süngü savaşına başladık emir düşmanı kaçırmadan imha etmekti. Yunan askerlerini fare gibi görüyorduk süngünün önünde kaçacak delik arıyorlardı bizler avımızı kaçırmayan birer şahindik. Güneş biraz yükselirken Kalecik Sivrisini, Adatepe’yi aldık. Süngülerimiz çok düşman temizledi yanımızda arkadaşlarımız şehit olurken dönmüyor ilerliyorduk. Öğleye doğru savaşı kazandığımızı anladık. Muharebeden sonra bir kayanın üzerine oturduk dinleniyorduk fıkra komutanımız 50 kadar şehit verdiğimizi söyledi. Mülazım geldi 500,600 düşman ölüsü var dedi şehitlerimizi ve yaralılarımızı toplayamadık saldırıya devam ettik kaç gündür kılıç sallıyorduk karşıdan bir Yunan subayı beyaz bayrakla geldi Yunanlar teslim bayrağını çekmişti albayımız Halit Beyle Fransızca konuştular. Halit Bey esirleri getirmelerini emretti bu görev benim mangama verildi iki subayla Göven köyünden esir, teslim olan General Trakopis’in yanında 3 generali daha vardı. 2 Eylül günü esirleri teslim aldık. Utançları yüzlerine vurmuştu Türk köy ve kasabalarını yakan caniler perişandı Dadaylı albayımız onlara acıyarak bakıyordu. Bize kalsa onları hemen boğardık başlarını öne eğmiş üzgündüler utanç duyuyorlardı. Bizim subaylar toz toprak içinde üniformaları tozlu onların yeni üniformalarının yıldızları parlıyordu. Trakopis’in traşlı parlak yüzü üniforması altında ezilmiş, aşağılanmış şekilde Halit Beye bakıyordu. Halit bey aylarca tıraş olmamış saçı sakalı birbirine karışmıştı. Albay Halit Bey “Mahzun ve meis olmayınız misafirimizsiniz oturun.” Dedi Trakopis albayımız ile göz göze gelmekten kaçınıyordu. Albayım bana üç generalin üzerindeki silahları almamı emretti 2 adet Revolver tabancayı aldım birisinde tabanca yoktu. Kafkas tümen komutanı Halit Bey Yunan komutanların esir alındığını kolordu komutanımız Nurettin Paşa’ya bildirdi. Nurettin Paşa “esirlerin karargâha sevklerini istedi Albay Halit Bey esirlerin birinin hasta olduğunu tedaviden sonra gönderileceğini bildirdi. Ertesi gün Yunan generalleri uşağı yine benim mangam iki subayla karargâha götürdük. Karargâhta Gazi Paşa İsmet Paşa Nurettin Paşaya teslim ettik. Mustafa Kemal Paşa Trikopise Yunan orduları başkomutanlığına tain edildiğini söyledi size çekilen telgraf elimize geçti dedi. Trikopis bunu duyduğunda ağlayacaktı benim mangam Trikopis’i 2 subayla Kayseri’ye götürmemiz emredildi. Ben buna çok sevindim 3 yıldır görmediğim ana ve babama kavuşacaktım. Esirleri Uşak’tan Kayseri’ye götürdük hükümet konağının önündeki küçük odaya hapsettik 2 gün sorgulandıktan sonra 3 General Talas’a sevk edildi.
Hacı Selam çavuş sohbetlerinde Kadife Kale’ye ilk bayrağı çektiğini defalarca övünerek anlatmış kızı Döne Avat (D:1927) teyit etmişse de Yunan Subayı Trikopis ’in Kayseri’ye getirilmesi ile çelişkiye düşüyor. Çünkü Uşaktan Kayseri’ye Hangi yoldan geldiği tespit edilemedi. 3 Nisan 1960 senesi Yeşilhisar olayları için İncesu’da yolu kesilen İsmet İnönü’ye Hacı Selam Çavuş Paşam Kadife Kale’ye bayrağı ben çektim dediğine çok kişi şahit olmuş.
Hacı Selam Martı İstiklal Madalyası kaydında 21. Süvari alayı belirtilmekte. (I. Ulusal İncesu Sempozyumu İstiklal Madalyası Hasan Çiftçi Sf:116)
Yılmaz Gürbüz’ün Mübadiller Kitabı Sf:749
Benim Sina’da komutanım olan Yüzbaşı Şerafettin Beyin emrindeydim daha önce Sultan Reşat’ın mahiyeti süvari bölüğünde komutanımdı. Askerliğim boyunca Şerafettin beyin süvari bölüğünde kaldım. Komutanımla Sakarya da Dumlupınar da Yunan’a kadar savaştım. Afyondan sonra 11 gün at sürdük Yunanlar bizim birçok köyümüzü yakıp yıkmıştı. Şerafettin Beyle 9 Eylül sabahı İzmir’e girdik. 5. Süvari Kolordusunun komutanı Fahrettin Altaydı. Bizim alay onun emrindeydi her birlik bir an önce İzmir’e girmeyi arzu ediyorduk Bornova’ya doğru atlarımızı sürdük burada bir Rum ateş etti. Komutanımız hafif yaralandı. Hiç aldırmadı hadi atlarınızı hızlı sürün dedi öne düştü bizde atlarımızı bir daha kamçıladık. Esir Yunan askerleri, İngiliz subayları da bizi selamlıyorlardı. İşgalde Zito Venizelos diyen Yunanlar Zito Mustafa Kemal diye bağırıyorlardı. Yüzbaşı Şerafettin Bey atını doğru hükümet konağına sürdü yaralı vaziyetten Türk bayrağını meydandaki hükümet konağına çekti bende yanı başındaydım yardımcı oldum. Yarasından kan damlıyor. O hiç aldırmıyordu yaşlı bir İzmirli komutanımıza sarılıp ağlarken yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa Türk ordusu çok yaşa dedi. Sonra da üç yıl süren inlemeyi dile getirdi. Bizleri de ağlattı aynen şu şiiri söyledi.
İstikama indirdiler, kanlı gömlek giydirdiler
Zito Venizelos demeyeni öldürdüler
Komutanlarımız en önde ilerliyordu Yüzbaşı Zeki Bey Sarıkışlaya Asteğmen Besim Bey Kadife Kaleye bayrak çektiler. Biz İzmir’e girdikten sonra Karşıyaka, Ayvalık, Edremit derken Yunan artıklarını temizleyerek 23 Eylül de Çanakkale’ye ulaştık. İzmir’de kalan yaralı bir asker arkadaşımın sonradan anlattığına göre çok şeyler olmuş hain papaz Hristos Tomos’u linç etmişler bu herif fener Rum patriğinin emri ile birçok Müslümanın kanına girmiş. İzmir de hainler çokmuş bunlardan biride işgalin valisi Kambur İzzet’miş, kaçmış Nurettin Paşa onu da bulsa aynı papaz gibi linç ettirecekmiş. Bizden bir gün sonra 10 eylülde Kemal Paşa İsmet Paşa Nurettin Paşa İzmir’e gelmiş gazi geçerken İngiliz ve yunanlar selam dururken gevurlar Zito Mustafa Kemal Paşa diye bağırmışlar. Birkaç gün sonra da Ermeni ve Rumlar İzmir’i yakmışlar. Yerli Rumlar Yunan askerleri ve sivil yunanlar açıkta bekleyen İngiliz Fransız Amerikan gemilerine ulaşmak için sahildeki kayıklara filikalara doluşuyorlar. İhtiyar kadın ve çocukların üzerinden atlıyorlardı. Bu arada Rum kadını iki küçük çocuğu ile sandala binmeye çalışırken filikanın hareketi ile denize düştüler. O arada iki arkadaşım onları kurtardılar. Rum kadının arkadaşlarımın ayağına kapanıp ağladığını unutamıyorum. Yüzbaşı Şerafettin Bey beni çok severdi İzmir’de Rumlar hayvanlar gibi hayvanlar da Rumlar gibi ne yapacağını bilmeden serseri gibi dolaşıyorlardı. İlk gün kendilerinin bize yaptığı gibi kesileceklerini sananlar askerleri ile birlikte denize dökülmüştü. İngiliz gemileri bile bu hainleri almıyorlardı kaçamayan Rumlar da İzmir sokaklarında dolaşıyordu. Yunan ordusu artığı atı komutanımıza getirdi. Yüzbaşı Şerafettin Bey bana verdi. Git şunları sat da askerlerin tayin bedelini harcayalım dedi. Sattım geldi o gün bizi bölüğe ve komşu bölüğe ziyafet çektik. Ertesi gün konaktaki camide Cuma namazı kıldık. Halkın yalı camii dediği bu şirin caminin dört köşesinde dört saat varmış Yunanlılar çalmış. Caminin önünde dört yönlü bir çeşme var saat kulesi hepsi de var Abdülhamit hayratı Yunanlılar burada bir gazetecimiz ve bir subayımızı ilk kurşunu atıp askerleri öldürünce şehit etmişler.
Bu olayları Mehmet Tosuner’in oğlu Mustafa Tosuner Telefonla teyit etmiştir. (I. Ulusal İncesu Sempozyumu İstiklal Madalyası Şehit Gaziler Sf:116 Hasan Çiftçi Mehmet Tosuner 13. Süvari Alayı)
Yunan orduları başkumandanı Triko pis kendine çok güvenen bir tavırla hareket etmektedir. Triko pis Türkiye’ye geldiğinde kahvemi Kayseri’de içeceğim der sivil halka kadar ulaşır. Mustafa kemal Paşa bile duymuştur. İncesu’da yaşayan Rumlar bu söz karşısında bayram yaparlar. Kilise de toplanıp karar alırlar. Tripolis’i ağırlayacak konak yapılacak, şenlik düzenlenecek, tonlarca odun toplanacak şekerli kahveyi çok seven generallerine ikram İncesu’da yapılacak. İncesulu Türk gençlerinin hepsi cepheye koşmuştur bu yiğitlerin içinde niceleri şehit olmuş. Esir olan Trikopis’i Mustafa Kemal vakarına yakışır şekilde karşılar ikralarda bulunur Mustafa Kemal’in insanca davranışları karşısında ezilir ve aklımdakini yapamadım yani intihar edemedim der. Büyük önderin cevabı ise “her iyi komutan kaybedebilir Napolyon bile kaybetmiştir.” De kayserimde şekerli kahve içecek Tripolis’in Talas esir kampına götürülmesini kayseriyle ulaştığında şekersiz kahve ikram edilmesini emreder. General kahve içer ama şekersiz olarak. 30 Ocak 1923 de başlayan mübadele de Kayseri’de bulunan Rumlar ile Yunanistan’a gönderilir. (Coğrafyadan Vatana İncesu Hasan Çiftçi Hüseyin Çavdar Sf:11)
Hasan ÇİFTÇİ