Sözde medeniyetin, özgürlüğün temsilcisi Batı ile onun katil işbirlikçisi İsrail ne hale getirdi bölgeyi? özgürlük abidesini ülkelerinin göbeğine dikenler, içinde özgürlüğün ateşini yakmışlardı.
Ama gördük ki o yanan özgürlük ateşi, insanlığın onuru, şerefi, kanı imiş meğer.
Kızılderilileri gaddar ve acımasızca katleden, Hiroşimaya Atom bombası atarak yüzbinlerce masum insanı öldüren bunlar meğer ıstırap ve acı çığlıkları vermede ne kadar vahşi / mahir imişler.
Yalnız bunlar mı?
Hayır.
Emekçi insanların, Filistinlilerin gaddarlıkla ve vahşice sömürülüp ezilmesine destek veren emperyalist güçler de bu zulmün ortağı olmuşlardır.
Müslümanları acımasız ve şiddet düşkünü olarak gösterip de bu çığlıklara kulaklarını tıkayan Papa da, kilise ve benzerleri de bu zulme ortak olmuşlardır.
Uygarlık, özgürlük, yurt ve ulus duygusu gibi insanlığın ortaya koyduğu temel ilkelere indirilmiş bir darbedir bu zulüm.
Sınırları aşarak, işbirlikçi Siyonistlerle milyonlarca insanın yazgısını ellerine geçirerek onları sefalete sürükleyen bu emperyalist güçler sermayelerini gözyaşı ve kan üzerine kurmuşlardır.
Kin ve nefretin aşısı üzerine bina etmişlerdir devletlerini.
Silahların, yakıtı insan olan alevlerin, Ortaçağ Haçlı seferleri denilen barbarlık ve vahşet döneminin çan sesini hatırlatan bombaların tahribatı üzerine kurmuşlar insan hakları terazilerini.
İnsan hakları edebiyatı yapanlar Ortadoğu’da öldürülen insanların ölü sükûtunu görmüyorlar mı?
Gece yarısı evine bomba düşen bir çocuğun hüzünlü sesi insan haklarına girmiyor mu?
Bomba nerede patlayacak?
Sokakta mı?
Pazarda mı?
Evde mi?
Mescitte mi?
Bir dost toplantısında mı?
Okulda ya da uykuda mı?
Bu korku ve hüzünle yaşayan bir toplumun hakları yok mu?
Kırkbin insanın ölümüne neden olan Siyonistlerin onur duyduğu bombalarının sesi altında zamanları geçen bu insanların yaşam hakları yok mu?
İslam dünyasının doğal zengin kaynaklarını, servetlerini ve gelirlerini sömürerek, onları ayakta kalma mücadelesi vermeye zorlayan Batının demokrasi ve insan hakları anlayışı bumudur?
Elbette bu değil.
O halde nerede o insan hakları savunucuları?
İnsani ruhun gidişini şeytani ruha çeviren ve bunun adına da “yeni bir dünya kuruyoruz” diyen materyalist zihniyetin amacı petroldür, İsrail’in geleceğidir.
İşte bu nedenledir ki yozlaşmış bencilliğin savunucuları olan Amerika’daki savaş yanlısı yönetim ile İsrail’deki savaş yanlısı yönetim, çıkar birliği içerisinde, Ortadoğu’yu kana ve ateşe boğmaktadırlar.
Bunun adı küresel Faşizm değil de nedir? Tek dünya diktatörlüğü diyebileceğimiz bir ideolojidir bunun adı.
Bu ideolojiye sahip olanlar, tüm dünyayı teslim alıncaya kadar gölgelerini devletlerin arkalarında dolaştırmak istiyorlar.
Bu ideolojide yaşamın, imanın, faziletin, namusun, özgürlüğün, barışın, zaferin, dindarlığın hatta hazzın ve birlikte yaşamın bir değeri yoktur.
Bu ideolojide sahtekarlığın, ölümün, hırsın, sefaletin, korkunun, felaketin, savaşın ve sömürünün yeri vardır.
Bu ideolojide insanlar, değişmelerin, bozulmaların ve ölümlerin, türlü didinmelerin, uğraşmaların ve fani tutkuların tutsağı yapılmakta, cılız yaşama, bir çok musibetlere insanlar maruz bırakılmakta, hazin manzaralara duçar edilmektedir.