Ne oluyor da el üstünde tutulan, alkışlanan partiler istenmez bir duruma düşüyor?.. Partiyöneticilerindeki garip ve şaşırtıcı değişikliklerinin sebebi nedir?..
Dünya ve Türkiye şartlarını objektif olarak değerlendirdiğimizde bu değişikliklerin sürpriz değil kaçılmaz olduğunu görürüz.
Önce şu gerçeği teslim ve kabul etmek gerekir. 1-Türkiye şartları, dünya şartlarından soyutlanarak ele alınamaz. 2- Dünyanın mevcut şartları süper güçlerle, bu güçlerin derinlemesine etkisi altında bulunan bağımlı milletler arasındaki münasebetlere göre belirlenmekledir. Kısaca, dünya süper güçler ve bağımlı milletler gibi gerçek iki kamptan oluşmaktadır.
Dünyamız, süper güçler tarafından paylaşılmış durumdadır. ABD. Rusya ve Çin’in hakim olduğunüfuz bölgeleri bulunmaktadır. Ve bu nüfuz bölgeleri, II. cihan harbi sonrasında Yalta konferansından bu yana yapılan anlaşma ve müzakerelerle, şimdilik kesinleşmiş gibidir.
Rusya, Çin, ABD’nin nüfuz bölgeleri bugün bellidir. Süper güçler, nüfuz bölgelerindekiülkelerin siyasi,akeri, ekonomik, teknik ve kültürel münasebetlerini kontrol etmekte. Kurulan her münasebet ne kadar demokratik ve insani boyutlarla boyanmış olursa olsun, anormal bir münasebet olmaktadır. Bunlar, Batı ve Doğu emperyalizminin bağımlı ülkelerdeki etkinliklerini açıklayan genel tespitlerdir. Bu tespitleri Türkiye için özelleştirecek olursak şu kesin gerçeklerle karşı karşıya kalırız.
1. Ne Batı venede Komünist blok Türkiye’nin kendine yeter, sanayileşmiş ve güçlü bir ülke haline gelmesini asla arzu etmemektedir.
2. Türkiye' de batı çıkarlarını zedeleyecek ısrarlı bir uygulama onları tedirgin etmekledir. Bu türden bir icraatı sürdürme istek veya mecburiyetinde bulunan iktidar, parti veya etkili sosyal gruplar batı için aşılması gereken bir engel durumundadır. Şartlara göre etkileme, dejenere etme, ölme ve nihayet tasfiye etme yöntemleri insafsız bir şekilde uygulanmaktadır.
3. Türkiye’de dini ve milli bir uyanış, büyük halk kitlelerinin enerjilerini güçlü bir toplum kurma hareketine çok sağlıklı bir şekilde yöneteceğinden, bu uyanışın son safhalarında batı ve doğu emperyalizmi karşısında çok güçlü bir üçüncü alemşümul merkez ortaya çıkması muhakkak bulunduğundan, hiç bir süper güç Türkiye’de milli ve dinî hayatın gerçekten güçlü hale gelmesine ve bunu temine yarayacak dini ve milli bir uyanış hareketine asla izin vermek niyetinde değildir.Sosyal ve ekonomik şartlar az gelişmiş bir ülkede, kitlelerin duygularının ve umutlarının bir milli ve dini uyanışı karşı konulmaz bir zaruret haline getirdiği, hapsedilen milli heyecanların ve küçümsenen dini duyguların patlama noktasına geldiği an, bu tür milli hareketlerin karşısına çıkılmamakta ve milli hareket kendi gayelerinden uzaklaştırılacak alanlara sürüklenerek dejenere edilmektedir.
Böylece bir taşla iki kuş vurulmuş olmaktadır. Hem hareketler amacından uzaklaştırılarak soysuzlaştırmakta hem de yıllarca biriken potansiyel heba olmakta. Kitleler uzun süre ümitlerinin dejenere olduğunu farkedemedikleri bu tür hareketlere bağlamakta.Dejenerasyon gözden saklanamaz hale geldiği andan itibaren, halkın umutları bir yeis ve ümitsizliğe dönüşmektedir.
Diğer taraftan, milli hareketler, çok şiddetli, heyecan yönü ağır basan bir sosyal düzen tenkidinden yola çıktıkları halde mevcut iktidarın veya iktidara ortak olan grupların saldırıları ve provokasyonları sonucu hakim iktidar gruplarıyla uzlaşmaya ve hatta teslimiyete kadar gitmektedir. Bir süre önce tenkit ettikleri sosyal nizamın, bütün kir ve günahlarıyla savunulmasına gözü kapalı bir halde koşmaktadırlar. II. Dünya harbinden bu yana, bütün geri kalmış ülkelerde emperyalizmin oynadığı oyun budur. Tunus. Cezayir, Mısır, Pakistan ve nihayetn1971’lerden bu yana Türkiye…
Dejenerasyon ve yönetmenin en önemli taktiklerinden biri, milli hareketlerin gelişme döneminde, onların aşikâr bir suçluluk, gayrimeşruluk çizgisine itilmesidir. Kimine silahlı hareketlerin büyüsü, kimine dini heyecanın sömürülme imkânları cazip gelebilmektedir. Bu emperyalizmin bütün azgelişmiş ülkelerde başarı ile oynadığı bir oyundur.
Dejenere edilen ve kullanılan güç işe yaramaz hale geldi mi, artık atılabilir. Bir televizyon reklamında da öyle demiyor mu? Defalarca, mükemmel traş... İşi bitince atın. Hepten.
Onların niyetleri bu olabilir. Ama Türkiye’de, binlerce isimsiz kahramanın teri ve kanıyla sulanmış, Türk milletinin ümidi milli ve dini uyanışın ne dejenerasyonuna, ne de ezilmesine hiç kimse göz yumamaz. Kimse seyirci kalamaz. (Aykut Edibali - Birlik Davamız Sayfa:252-254)
Emperyalizmin tezgahlandığı bu yeni oyun karşısında, yarım asrı aşkın zamandır Milletim Uyan! Varlığın, birliğin, geleceğin tehlikede! diyerek milleti uyaran, Her zaman ADALET,
Her yerde ADALETHerkes için ADALET anlayışı ile ülkemizin gelişip kalkınmasını sadece milletimizin değil tüm insanlığın barış, adalet, huzur ve mutluluğunu sağlayacak
İnsan hak ve hürriyetlerine dayalı HUKUK DEVLETİ
Millî iradenin önündeki engellerin kalktığı DEMOKRASİ
Din düşmanlığı gibi din istismarının da bittiği LAİKLİK
Fakirlik ve çaresizliğin tarihe gömüldüğü herkesin sosyal adalet şemsiyesine alındığı KERİM DEVLET
Bilim, hikmet ve erdemle donatılan, sorun üretmeyen, çözüm üreten BİLGE DEVLET ve BİLİM TOPLUMU
Büyüyen, gelişen, zengin, mutlu, muktedir ve insanlığın yeni barış medeniyeti İSLAM Rönesansı'nı yöneten MUHTEŞEM TÜRKİYE projesi ile milletten destek ve yetki isteyen Yeniden Milli Mücadele anlayışına sahip milli kadrolar, Millet Partisi öncülüğünde üzerine düşen görevi yerine getirecektir. Bunu herkes bilsin. Ancak; ”İştirak etmediğimiz, çilesine katlanmadığımız bir kurtuluş mümkün değildir.”
Milletimizin ve yöneticilerimizin uyanması basiretle hareket etmesi (Yanılmadan gerçekleri görebilmesi, gelecekle ilgili sezgi, uyanıklık, anlayış, kavrayış ve vizyon sahibi olması) dilek temenni ve duasıyla…