Aynen Kuvâ-yı Maliyecilerin, Millî Mücadelecilerin yaptığı gibi; Mustafa kemaller, Sütçü İmamlar, Kazım Karabekirler, Nene Hatunlar, Fevzi Çakmaklar, Antepli Şahinler, Mehmet Akifler, Kara Fatmalar, Demir Alaylar, Çelik Alaylar, Yörük Ali Efeler, Şerife Bacılar, Ahmet Hulusi Efendiler gibi “cihadı ekber” ilan edecek miyiz?..Büyük Türk Milleti’nin muzaffer saflarına koşacak mıyız! Tarihe geçen destansı şanlı şerefli zaferlerimizi yeniden yazacak mıyız?..
Aslımızıinkaredecek miyiz? Nerden gelip nereye gideceğimizi bilmeyecek miyiz? Allah’ın davetine kulak verip katılmayacak mıyız?..Allah'a sonsuz hamdüsenalar etmeyecek miyiz? Aslımızı inkar edebilir miyiz?. Biz Halil İbrahim Milletindeniz. Hz. Nuh'un çocukları değil miyiz? Sonra kavimlere, aşiretlere, boylara ayrılmadık mı?..
Aşiretimizi, soyumuzu, sopumuzu biliriz, severiz. Ancak üstünlüğün bunlarda değil Allah'ın davasına hizmet yarışında olduğunu da biliyor ve de inanmıyor muyuz? İşimizin soyumuzu, ırkımızı üstün tutmak olmadığını, öyle olsaydı soyumuzdan çıkan bir Allah düşmanını da üstün tutmaz mıydık? Hz. Peygamberin soyundan Ebu Leheb'e iki elin kurusun diye beddua eder miydik?
Yeryüzünde bildiğimiz iki kavim var. Bakara/2; 286. ayette olduğu gibi Allah'a dua ederiz: “Bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet et. Sen bizim Mevla'mızsın. Allah'ım bizi kafir kavimlere karşı muzaffer eyle!"
Bilge Kağanlar gibi omuz omuza cihanın fethine çıkmayacak mıyız?
Ve Bilge Kağan'ın yaptığı gibi yapmayalım mı? Ve yine Bilge Kağan'ın Allah'ın davası peşinde koşan bu millet unutmasın diye taşa kazıtarak bıraktığı vasiyetteki gibi Türk ve Kürt beğler omuz omuza, el ele, yürek yüreğe bir birine perçinlenmiş bir duvarın tuğlaları olmadık mı? “Kızıl Elma” -Hakkı üstün kılma davasında- San Deniz'den Viyana ya kadar at tepmedik mi? Estergon kalesinde Marakeş'te, Endonezya da, MeksikaKörfezi, Büyük Türk Grand adalarında beş vakit mehter vurmadık mı? Burada ayrılıkçılık, bölücülük, ırkçılık var mıydı?
Mustafa Kemaller gibi birlik olup ülkemizden emperyalistleri ve emperyalist düşünceleri kovmamız gerekmez mi?..
Ve 1919-1922'de Osmanlı Türk Cihan devletini yıkarak topraklarını işgal eden emperyalist güçlere karşı Anadolu'da ve Balkanlar'da verdiğimiz Kuvâ-yı Milliye (Milli Mücadele - İstiklal Harbi) harekâtını ve ardından kurduğumuz Türkiye Cumhuriyeti Devletini hatırlamayalım mı? Irkçılık bunun neresinde, ayrılıkçılık neresinde? Ve hiçbir aşiret, soy, sop ayrımı yapmayan 1924 Anayasasındaki tarife bakalım: "Türk devletini kuran ahaliye Türk Milleti denir." Denmiyor mu?
İdrisi Bitlisiler gibi birlik sancağının altına koşmamız gerekmez mi?
Bugün Türkiye'de; pkklılar, mosadçılar, ciacılar, kgbliler, intelensiascılar, Kürtçülük adı altında; Avrupalıların bile 1000'li yıllardan beri devletine “Türk imparatorluğu”, padişahına “Türklerin imparatoru”, milletine “Türk”dedikleri bu büyük şerefli aziz milletini bölmeye, Türkiye'yi parçalamaya, Kürt kardeşlerimizi hain emelleri için perişan etmeye çalışmıyor mu?
Bugün bu bölücü ajanlara karşı yeni İdrisi Bitlisiler çıkmalı ve bu ajanlara, hainlere 1500'lerde İdrisiBitlisi'nin verdiği cevabı vermesi gerekmez mi?
O cevap; "Milletim Uyan! KaluBelâ'da Allah'a verdiğin sözü hatırla!..
Ve biz uyandık, millet uyandı! Artık sizin siyasi propagandalarınız sökmez! Marş marş! Haydiyallah çöplüğüne! Kahrolsun ajanlar! Kahrolsun uşaklar! Kahrolsun kuklalar!
Yaşasın Türkiye! Yaşasın Büyük Türk Milleti!.." değil mi?
Akifler gibi birliğimizi cihana haykırmayalım mı?
Mehmet Akifler çıkmasın mı? Arnavut olmasına rağmen, İstiklal Marşımızla hainlere, ajanlara, uşaklara, ayrılıkçılara, bölücülere ve düşmanlara Türk Milleti'nin cevabını veren Akifler...
“Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal."
diyen kahraman Akifler çıkmasın mı? Çıkmadı mı, çıkmıyor mu ve daima çıkmayacak mı?
Milli Mücadele’nin destansı şanlı zaferlerini yeniden yazmayalım mı?
Aynen Kuvâ-yıMilliyecilerin, Millî Mücadelecilerin yaptığı gibi; Mustafa Kemaller, Sütçü imamlar. Kazım Karabekirler, Nene Hatunlar, Fevzi Çakmaklar, Antepli Şahinler, Mehmet Akifler, Kara Fatmalar, Demir Alaylar, Çelik Alaylar, Yörük Ali Efeler, Şerife Bacılar, Ahmet Hulusi Efendiler gibi "cihadı ekber" ilan etmeyelim mi? Büyük Türk Milleti'nin muzaffer saflarına koşmayalım mı?
Büyük Türk Milleti’nin ilahi-kutsal davasında yerimizi almayalım mı? Millet Davasına katılmayalım mı?
Allah'ın davasına yardımcı olmayalım mı?
23 Nisan'da "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." Demeyelim mi?
30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesinde ön saflarda hücuma kalkmadık mı?
9 Eylül'de emperyalizmi ve uşaklarını denize dökmedik mi?
23 Haziran'da Hatay'a, 20 Temmuz'da Kıbrıs'a Allah'ın askeri Türk'ün daima muzaffer mührünü çakmadık mı?
Şimdi, bugün. Milli Mücadele destanını yeniden yazmak için;Esir Türk illerine hürriyet götürmek için, bütün dünyadaki insanlara özgürlük ve adalet için Büyük Türk Milletinin zafer saflarına koşmayalım mı?Allah'ın davası için, Millet Partisi’nin doğunun ve batının hakimi çift başlı Selçuklu kartalı altında toplanmayalım mı?..
Millet Partisinin yarım asrı aşkın zamandır Milletim Uyan! Varlığın, birliğin, geleceğin tehlikede! Her alanda Yeniden Milli Mücadele! Her zaman ADALET, her yerde ADALET herkes için ADALETferyadını duymayacak mıyız? Ortaya koydukları “İnsan hak ve hürriyetlerine dayalı HUKUK DEVLETİ. Millî iradenin önündeki engellerin kalktığı DEMOKRASİ. Din düşmanlığı gibi din istismarının da bittiği LAİKLİK.Fakirlik ve çaresizliğin tarihe gömüldüğü herkesin sosyal adalet şemsiyesine alındığı KERİM DEVLET. Bilim, hikmet ve erdemle donatılan, sorun üretmeyen, çözüm üreten BİLGE DEVLET ve BİLİM TOPLUMU.Büyüyen, gelişen, zengin, mutlu, muktedir ve insanlığın yeni barış medeniyeti İslam Rönesansı'nı (İslam’ın yeniden dirilişi) yöneten MUHTEŞEM TÜRKİYE projesini hep birlikte gerçekleştirmeyelim mi?
İştirak etmediğimiz, çilesine katlanmadığımız bir kurtuluş mümkün mü? Kurtarıcılar beklemek bize sadece yeni efendiler kazandırmaz mı?
Milletimizin ve yöneticilerimizin uyanması, iştirak edilmeyen çilesine katlanılmayan bir kurtuluşun mümkün olmayacağı anlayışı ile basiretle hareket etmesi (Yanılmadan gerçekleri görebilmesi, gelecekle ilgili sezgi, uyanıklık, anlayış, kavrayış ve vizyon sahibi olması) dilek temenni ve duasıyla…Kaynak: YMM20-26 Kasım 2017Sayı:547