Millet Derneği Kayseri Şubesinin devam eden aylık konferanslarından Ocak ayının konusu; Hazineden beş kuruş çıkmayacak diyerek “Kamu Özel Sektör Ortaklığı” “Yap İşlet Devret” modeli ile yapılan otoyollar, köprüler, tüneller gibi milletin sırtına kene gibi yapışan ve ülke ekonomisini emen “Şehir Hastaneleri” idi.
Konuşmacı Prof. Dr. Atalay Şahin şehir hastanelerinin yapısı ve işleyişini bir anekdotla özetleyerek ayrıntılı bilgiler verdi. Özetle şunları söyledi.
Düşünün ki gece kondu semtinde oturan, kendi kıt imkanları ile geçimini sağlayan, bu şekilde yaşamayı kabullenmiş bir aile var. Birileri geliyor siz daha iyi şartlarda yaşamaya layıksınız. Gelin sizinle bir anlaşma yapalım. Size kaloriferli, asansörlü lüks bir daire verelim. Daha konforlu bir hayat yaşayın diyor. Aile önlerine konan küçük harflerle yazılı, tam okuyup anlayamadıkları anlaşmayı imzalıyor.
Aileye diyorlar ki dairenin kirasını, ne kadar aydınlanacağınızı, ne kadar ısınacağınızı biz belirleyeceğiz. Evin temizliğini biz yapacağız, temizlikte kullanılacak maddeleri biz belirleyeceğiz……
Bunların bedelini bize ödeyeceksin diyor.
Ailenin geliri bu ödemeler için yeterli değil. İmzaladığı anlaşmadan dolayı itiraz hakkı da yok. Ne yapacak? Nerden ve nasıl bulacaksa para bulacak ?......
Devlet de “Kamu Özel Sektör Ortaklığı” “Yap İşlet Devret” modeli ile yapılan otoyollar, köprüler, tüneller ve şehir hastanelerinin ödemelerine para bulacak. Nereden ve nasıl bulacak?...
Yüksek faizle alınacak kredilere baş vuracak. Bunların geri ödemeleri nasıl olacak?
Vatandaşın sırtına yüklenen vergilerle. İşte çekilen ekonomik sıkıntıların en önemli sebeplerinden biri budur.
Şehir hastanesi, kamu-özel sermaye ortaklığı ile genellikle şehir dışına yapılan, içinde otel, alışveriş merkezi gibi ticari alanlar da bulunan çok yataklı hastanelerdir. Bu hastaneler, büyük bir kamu arazisi üzerinde özel sermaye tarafından çok yüksek bedellerle yapılıp ileri teknoloji ile donatılan hastanelerdir. Yatırım bedelini karşılamak üzere devlet özel sektöre 25 yıl boyunca kira ödemeyi taahhüt eder. Ayrıca doğrudan sağlık hizmeti dışında kalan görüntüleme, laboratuvar, bilgi işlem, güvenlik, temizlik, yemekhane gibi tüm ek hizmetler yine bu şirketlere bırakılır. Şirketler buna ek olarak, “kampus dışı ticari alan‘’ adı altında, hastanelerin çevresine kurdukları ticari alanları (otel, alışveriş merkezi, restoran, cafe, çiçekçi vs) işleterek de kar elde eder ve bu gelirleri KDV, damga vergisi ve harçlardan muaf olur. Devlet ayrıca daha önce şehir merkezinde bulunan büyük bir eğitim hastanesini de buraya taşır. Bu sistem hastanenin yüksek sayıdaki yataklarını doldurmak ve kar etmek için gereksiz yatış, tetkik ve tedavi yöntemlerinin kullanılması gibi yaklaşımlara yol açar. Ayrıca büyük sağlık risklerini de barındırır.
AŞIRI YÜKSEK YATIRIM MALİYETİ
Kalkınma Bakanlığı’nın raporuna göre 18 şehir hastanesi için kira bedeli olarak 30,3 milyar ABD Doları ödenecektir. Yapılması planlanan şehir hastanesi sayısının şimdilik 32 olduğu bilindiğine göre, ülkemizin 2050 yılına kadar sürecek 50 milyar doların üstünde bir borç yüküyle karşı karşıya bırakıldığı görülebilir.
Bakanlığın açıklamasına göre şehir hastanelerinin 1 metrekaresinin 848 ABD Dolarına, 1 yatağının ise 243.362 ABD Dolarına mal olacağı öngörülüyor. Bu tutarları bugünkü kurdan Türk Lirasına (1 ABD Doları=5,52 TL) çevirecek olursak; şehir hastanelerinin 1 metrekaresinin 4.680 TL’ye, 1 yatağının ise 1.343.358 TL’ye mal olacağının öngörüldüğü anlaşılıyor. Oysa Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı’nın Haziran 2016 raporunda tam donanımlı, 150 yataklı bir özel hastanede 1 yatak için maliyet 270 bin TL olarak hesaplanmıştır. (2) Bu durumda şehir hastanesi yatak maliyeti normal yatak maliyetinin 5 katı kadar olmaktadır.
Yalnızca 2018 bütçesine ‘’şehir hastaneleri kullanım ve değişken hizmet bedeli ‘’ olarak konulan 2,6 milyar TL ile 150 yataklı tam teşekküllü 64 hastane yaptırılabileceği hesaplanmıştır.
Maliyet yüksekliğinin bir nedeni, ihaleyi alan şirketlerin 25 yıl geri ödemeli yüksek faizli kredi almasıdır. Devletin vereceği kira ile bu faizler ve döviz cinsinden olan kredilerin kur farkı da ödenmektedir. Yetkililer tarafından doğrulanmamakla birlikte, kredi kullanan şirketlerin bütün borç yükümlülüğü, herhangi bir risk durumuna karşı, faiziyle birlikte TC Devleti tarafından üstlenilmiştir.
Ancak kesin bilinen konu şudur: Devletin kendisi, özel şirketin alacağından daha düşük bir faizle kredi alarak bu hastaneleri yaptırabilir. Çünkü bankalar şirketlerin batma riskinden dolayı faizleri yüksek tutmaktadır
İktisatçı Hugh Mackenzie’nin Haziran 2009’da hazırladığı “Önce Kötüydü, Şimdi Daha da Kötü” başlıklı rapora göre, KÖO’ler için yapılan özel borçlanma kamu kesimi borçlanmasına göre %83 daha pahalıya gelmektedir.
KİRA DIŞINDAKİ ÖDEMELER
Kira sadece hastanenin yatırım bedeline karşılık ödenmektedir. Hastanelerde görüntüleme, laboratuar, bilgi işlem, güvenlik, temizlik, yemekhane gibi aklınıza gelen tüm hizmetler yine bu şirketlere bırakılır. Uzun vadede yüksek teknoloji gerektiren tüm sağlık hizmetlerinin de özel şirkete bırakılmasının planlandığı bilinmektedir.
‘’Kampus dışı ticari alan‘’ adı altında, şirketler ayrıca hastanelerin çevresine kurdukları ticari alanları (otel, AVM, restoran, cafe, çiçekçi vs) işleterek kar elde ederler. Üstelik bu gelirleri KDV, Damga Vergisi ve harçlardan muaftır.
DÜNYADA KAMU ÖZEL ORTAKLIĞI
Dünya Bankası’nın tavsiye ettiği bu model sadece büyük uluslararası şirketleri zengin etmeye yönelik olup, ulusal kaynakların israfına ve sağlık risklerine yol açmaktadır. Avrupa’da şehir hastanesi modelini ilk başlatan ülke İngiltere oldu. 1990’ların başı uygulamaya koyduğu Kamu Özel Ortaklığı hastanelerini kullanmayı sürdürmemiştir. İngiltere 2000’lerin ortalarından itibaren keskin biçimde kamu özel ortaklığı modelinden vazgeçti. Halkın tepkileri nedeniyle. 2017 yılı ortalarında yapılan araştırmalar İngiliz halkının %70’lerden fazla oranda bu modele kesinlikle karşı olduğunu, yürütülmekte olan projelerin bir an önce sonlandırılması gerektiğini, modelin ülkeyi zarara soktuğunu düşündüğünü ortaya çıkardı.
Bu araştırmadan çok kısa süre sonra da İngiltere sağlık ve maliye bakanları şehir hastanesi modelinin ülkeyi zarara uğrattığını ve terk edilmesi gerektiğini belirten açıklamalar yaptılar.
Çok uzun süre hem proje sayısı hem de yatırım toplamı olarak Avrupa’nın lideri olan İngiltere yaşadığı olumsuz tecrübelerle bu uygulamadan vazgeçmiştir.
Ama tam o noktada şu da ilginç bir gelişme olarak ortaya çıktı: İngiliz hükümeti kendi ülkesi için modelden vazgeçti, ama projeyi 23 tane gelişmekte olan ülkeye pazarlama işinden vazgeçmedi. Modeli eleştiren o iki bakan bugün İngiliz hükümetiyle bağlantılı olup 23 ülkeye şehir hastanesi modelini pazarlayan bir kurumun yönetim kurulunda çalışıyorlar. Tam emperyalist tezgâh yani. Bu kurum, İngiliz şirketlerinin diğer ülkelerdeki şehir hastaneleri projelerine finansman sağlaması, danışmanlık yapması gibi işler için aracılık ediyor, hükümetler düzeyinde lobi faaliyetleri yürütüyor, şehir hastanesi modeli konusunda ülkelerin sağlık bakanlıklarının ve bu alana yatırım yapmayı planlayan şirketlerinin ikna edilmesine çalışıyor. Bugün sağlıktaki kamu özel ortaklığı projelerinde Avrupa liderliğini Türkiye yapıyor.
GEREKSİZ ALAN KULLANIMI VE İSRAF
Şehir Hastanelerinde ortalama olarak yatak başına 287 m2 kapalı alan düşmektedir. (Ankara Etlik Şehir Hastanesi: 313 m2, Bursa Şehir Hastanesi 351 m2 ). Gelişmiş ülkelerde yeni yapılan hastanelere bakıldığında yatak başına düşen kapalı alanın genel olarak 150-200 m2 dolaylarında olduğu görülüyor
Alan artışı, bir hastanenin gerek yapım gerekse de hizmet sunumu maliyetlerini yükseltir. Ek olarak gereksiz enerji, havalandırma, aydınlatma ve temizlik giderlerine yol açar.
ABD’de bile (yüksek maliyetli sağlık hizmeti sunduğu halde ve binaları büyük yapmakla ünlü oldukları halde), büyük hastanelerde hasta yatağı başına düşen alan 198 m2 ’dir.
YATAK SAYISI FAZLALIĞI
Bir şehir hastanesine ortalama 1.417 yatak düşmektedir; bu büyük bir verimsizlik ve israf kaynağıdır. ABD’de yapılan bir çalışma orta büyüklükteki (126- 250 yatak) hastanelerin diğer büyüklükteki hastanelere göre daha verimli olduğunu ortaya çıkarmıştır. (7) Danimarka’da kamu hastanelerinde yapılan bir çalışma, bir kamu hastanesi için en uygun yatak sayısının 275 olduğunu göstermiştir.
SAĞLIK RİSKLERİ
Döner sermaye gelirini arttırmak baskısı altında çalışan bir hastanede yönetimi, gereksiz tetkik ve tedavi yöntemlerini zorlamakta, sürümden kazanmak amacıyla hasta sayısını arttırarak muayene sürelerini kısaltmaktadır. Diğer yandan personel sayısını, personele ödenecek ek ücretleri azaltmakta, kalitesiz, yetersiz ve ucuz tıbbi malzeme ile çalışmaktadır. Örneğin Isparta Şehir Hastanesi’nde 2017 yılında uzun süre hekimlere döner sermaye ödemesi yapılmamıştır. Bu çok büyük bir mağduriyettir ve sağlık hizmetinde aksamaya yol açacaktır. Şehir Hastanelerinde verilen hizmetler Sağlık Bakanlığı ve özel şirketler arasında paylaşılacaktır. Fakat yapılan araştırmalara göre hizmetlerin parçalanması büyük sorunlara yol açmaktadır. Örneğin İngiltere’de temizlik hizmetlerinin taşerona verilmesiyle dirençli hastane enfeksiyonları artmıştır.
ULAŞIM SORUNU
Şehir hastaneleri, yer aldığı alanların büyüklüğü nedeniyle, genellikle şehrin dışında bir alana inşa edilmekte, dolayısıyla halkın buraya ulaşması zaman kaybının yanı sıra maliyetli ve zahmetli olmaktadır. Diğer taraftan yatak sayısının ve ayaktan hasta kapasitesinin yüksekliği nedeniyle buraya giden yollarda büyük bir trafik sorunu ortaya çıkmaktadır.
2014 yılında Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinde bir değişiklik yapılarak 500 ve üzeri yatağı olan hastaneler Yönetmelik kapsamından çıkarılmıştır. Bu yüzden bu hastanelere izin verilirken trafik sorunu ve diğer sorunlar göz ardı edilmektedir.
SON SÖZ OLARAK
Özel sektöre yüksek maliyetle, 25 yıllık kira taahhüdü ve sağlanan diğer büyük avantajlarla yaptırılan ‘’Şehir Hastaneleri’’ modelinden bir an önce vazgeçilmelidir. Şehrin dışına yapılacak binlerce yataklı hastaneler yerine, şehir merkezinde halkımızın kolaylıkla ulaşabileceği 150-600 yataklı hastaneler yaptırılmalıdır.
Ayrıca seyrek görülen sağlık sorunlarına yeterli uzmanlık hizmeti veren, yan dallara özgün teknoloji ile donatılmış özgün hastanelere de gereksinim vardır.
Bu hastaneler, hiçbir şekilde özel sektörle ortaklık kurmadan, tamamen devlet eliyle yaptırılıp, işletilmelidir. (Uyanış sayı: 18) www.uyanisdergisi.com.tr