Kıyamet günü Hz. Muhammedin S.A.V ümmetinden biri cehenneme götürülüyordu. Hz. Adem A.S. seslendi: - Ya Muhammed! Bak, senin ümmetinden birini cehenneme götürüyorlar. Peygamberimiz hemen koştu; kulu cehenneme götüren meleklere: - Ey Allahın melekleri, dedi, biraz durun. Melekler şöyle cevap verdiler: - Biz Allahın emir kuluyuz. Biz onun emrinden dışarıya çıkamayız. O sırada meleklere bir ses geldi: - Muhammedin dediğini yapın.
Hz. Muhammedin isteğiyle, o kulu tekrar mizana-teraziye götürdüler. Tekrar tartıldı ve sevapları günahlardan az geldi. Ona yine cehennem gözükmüştü. Peygamberimiz S.A.V., tam o sırada bir kağıt çıkardı ve o kağıdı terazinin sevap kefesine koydu. Sevap tarafı ağır geldi ve o kul, böylece cehennemden kurtuldu. Kurtulunca: - Sen kimsin diye Peygamberimizin eline sarıldı. – Hz. Muhammedim. Cehennemden kurtulan kul Peygamberimizin ayaklarını öpüp: - Canım sana kurban olsun ey Allahın resülü, dedi, o kağıt ne idi? Hani benim cehennemden kurtulmama sebep olan kağıt? - O kağıt, dünyada iken benim üzerime okuduğun Selat ı Şeriftir. Seni o kurtardı.
Nahl suresi 106. Ayeti Kerime: “Kalbi imanla dolu olduğu halde inkara zorlananlar müstesna kim iman ettikten sonra tekrar gönül rızasıyla küfrü kabul ederse, işte Allahın gazabı bunlaradır; onlar için büyük azap vardır.
Hadis kaynaklarından rivayet edildiğine göre Hz. Muhammede S.A.V. ilk inanan Müslümanlardan Hz. Ammara, babası Yasir ve annesi Sümeyyeye -Allah onlardan razı olsun- Mekkeli putperest müşrikler işkence ederler. İşkencenin hedefi ve amacı Mekkede yayılmaya başlayan İslam dinini engellemektir. Bu sebeple bu nedenle bu dine girerek Hz. Muhammede S.A.V. intisap edenleri korkutmak, sindirmek, caydırmak ve Hz. Peygamberi yalnızlaştırarak getirdiği yeni din işinde başarısız kılmak için sistematik işkence uygularlar. Bu işkence ve zülüm işine de aile ve kabileleri güçlü olmayan, arkaplanı zayıf, korumasız, fakir, köle ve köle azatlısı Müslümanları yakalayıp işkence ederler. Ammar b. Yasir de -Allah onlardan razı olsun- işkenceye maruz kalan o fakir ve korumasız sahabilerin ilkidir.
İleri gelen, kodaman müşriklerin acımasızlık ve zülüm yapma işine önce Hz. Ammarın anne ve babasına işkence ederek, girmiş olduğu İslam dininden eski dinine dönmesini emrederler. Sapasağlam imana sahip olan Ammarın anne ve babası hak geldikten sonra tekrar batıl putperestliğe irtica etmeyi reddederler. Büyük sahabinin mübarek anne ve babasına insanlık dışı vicdansız bütün işkencelerin en ağırlarını ederler. Onlar eşsiz bir direniş sergileyerek şirke dönmeyi kesinlikle reddederler, insan üstü sabır sergilediler.Ve nihayetinde hunharca şehit edilirler. Bu anne ve baba İslamın ilk şehitleridir. Ancak evlatları Ammar -radıyallahüanh- yapılan zülüm ve işkencelere dayanamaz ve müşriklerin dediklerini kerhen – kalben olmayan, sureta- da olsa onaylamak, he demek zorunda kalır. Hz. Peygambere küfreder, zalim putperestlerin taptıkları putları kutsar zavallı Ammar. Bunun üzerine Mekkeli müşrikler bir zafer kazanmış duygusuyla Ammarı -radıyallahüanh- serbest bırakırlar.
VE HZ. AMMAR GELİP AĞLAYARAK YAPILAN İŞKENCELERİ PEYGAMBERİMİZE ANLATIR.
Mübarek anne ve babasının öldürülme caniliğinden ve kendisinin gördüğü işkelerden sonra zar zor canını kurtaran zavallı Ammarr.a. Sevgili Peygamberimize gelerek başından geçen acımasız zülmü anlatır. Bu davranışla dinden çıkıp çıkmadığını, hala Müslüman kalıp kalmadığını öğrenmek ister. Ammarın sorusu üzerine Resulullah S.A.V. “Kalbini nasıl buluyorsun ey Ammar” diye sorar efendimiz de. Hz. Ammarr.a. ise; “İman üzere mutmain” olduğu cevabını verir. Hz. Peygamber de,“Onlar işkence yapacak olurlarsa sen de yine aynı şekilde davran” buyurup Ammarınr.a. zahiri -görünüşte- küfür ve fısk olan bu davranışını tecviz edip onaylar. Bunun üzerine Yazının girişine aldığımız Nahl 106. Ayeti celilesi nazil olur.
Ehli sünnet ulemasının Ammar b. Yasir r.a. için inen bu ayeti onayladığı gibi şia tefsircileri, müfessirleri de onaylamaktadır. Ayeti kerimenin Ammar b. Yasir için nasil olduğunda ittifak halindedir Şia ve Ehli sünnet ulemaları.
Ayetullah Tabatabai, El- Kafi’ den naklettiği bir rivayette, Hz. Alinin r.a. minberde “Bana sövmeye çağrılacaksınız, o zaman sövün” sözünü bu ayetin manasını açıklama ve takiyye ruhsatını teyid-onaylamak bağlamında nakleder. Anlattığımız sahabe olayı dolayısıyla takiyyenin İslami bir uygulama olduğu hakkında mezhepler arasında bir ittifak vardır. Ancak ihtilafın olduğu nokta ise bu uygulamanın ruhsat olup olmaması, sınırları ve takiyyeyi kimin ve kimlere karşı yapılabileceği ayrıntılarındadır görüş ayrılıkları ki doğaldır. Günah da değildir farklı düşünmek. Cenabı hak düşüncelerimizde ve uygulamalarımızda günlük hayattaki pratiklerimizde kendi rızasına uygun eylem ve söylemlerde bulunmaya muvaffak kılsın. Amin