KÜRTLERE EN BÜYÜK ZARARI VEREN KÜRTÇÜ
Büyük İslam kahramanlarının başında gelen,Kudüs fatihi Selahaddin i Eyyubi Kürdi’ merhumun iki kitabını okumuştum. Birisi herhalde Rıza Zelyut’ un idi. Diğeri de kitaplığımda ama yazarını hatırlayamıyorum, herhalde yabancı yazar.
Araştırmacı gazeteciliğin/ yazarlığın duayenlerinden olan Saygı Öztürk’ün “ APO Olayının Perde Arkası” kitabını okuyunca iki zıt kutup Kürt imajı oluştu fikir hayatımda. Birisi İstanbul’un fethi seviyesinde asırlara/ tarihe yön veren kutsal Kudüsümüzü yüz yıllık haçlı işgalinden kurtaran kahraman, Allahın aslanı, diğeri ise ülkemize bölücülük fitnesi ekerek Atlantiğe, AB ye Ruslara karşı zayıf kılan, kalkınmaya harcanması gereken ekonomimizi bir birimizi yemeye harcattıran dışarının içerdeki taşerönü oluşumun piri satlık kelimesini az bırakan tarihin kaydettiği en büyük hain.
TA 1935/1936 LARDA BELA GELİYORUM DİYORDU
Araştırmacı Saygı Öztürk kitabında öncelikle iki Kürt Raporundan bahsediyor 1- İsmet İnönü’nün Kürt Raporu kitabı(1935) 2- Genel müfettiş Abidin Özmen tarafından hazırlanmış iki Kürt raporu…Ayrı ayrı (1936)
Bunlar Cumhuriyet tarihi açısından çok çok önemli belgelerdi. Yıllarca gün ışığına çıkmamış bu çok önemli belgeleri bahse konu kitabın yazarı Saygı Öztürk devlet arşivinden araştırdı ve buldu. Yakın geçmişte ve günümüzde/ gelecekte her zaman başımıza açılacak belaların teferruatı o raporlarda anlatılıyor ve devletin ilgili birimlerinin(Mit vs.) dikkati çekiliyordu. Bu çok önemli raporları İsmet Paşa’nın Kürt Raporu adlı kitabında topladı.
Fakat o zaman bile görülüyormuş ki, bela yakındır ve gelmek üzeredir. Bölücülük/ayrılık kışkırtıcıları harıl harıl çalışıyor. Zaman zaman isyanlar çıkmış.Bölge fakirlik yuvası. İnsanlar aşiret ve şeyhlerin boyunduruğu altında. Aç, perişan, sefil adeta ilkel hayat şartlarında yaşıyorlar.
CUMHURİYET REJİMİ DOĞU SORUNUN ÜSTESİNDEN GELEMİYOR
Kürt sorununa teşhis kondu ama tedavi edilemedi maalesef diyor yazar. İhmal mi, imkansızlık mı? Orası derin mesele. Kitaptaki belgelerin mutlaka ve ibretle okunması elzem. Günümüzde ne değişti denebilir. En azından devleti o bölgemize götürdük ama pek çok da hizmet yapılmasına rağmen yetersiz kaldı kifayet etmedi sorunlarla başetmede. Bu kifayetsizlik iç/dış bölücülere çok yaradı diyor Saygı Öztürk. İlk 1980 li yıllarda patladı PKK olayı malum. Ve yarım asırdır uğraştırdı/uğraştırıyor. Ekonomiye, siyasete, sosyolojiye her yönden tahribat yapıyor.
Yazar kitabında çok aydınlatıcı ve detaylı, gerçekçi başka bir kesitini ele veriyor araştırma ürünü eserinde. Hakkıyla araştırmış ve ispatlamıştır ki araştırmasında “Kürtçülük hareketini çıkaran, ama aynı zamanda en büyük zararı/felaketi Türkiyede yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımıza yaşatan Apo’nun kendisidir. Malumu aliniz sevgili okuyucularım Katil Apo 1970 li yıllarda yakalanıp yargılanmıştı. Yazar kitabında yakalandıktan sonraki önemli bir kısım kesiti nazara veriyor. Çok çok ilginç belgeler. Kendisine teşekkür borçluyuz diyor insan okuyunca.
KİTAPTA ÇOK ÖNEMLİLERDEN SEÇMELER
Öncelikle Apo Suriye de 19 yıl kaldı yakalanıp Türkiyeye getirilene kadar. Özal’la, Erbakan’la mektuplaştım diyor Apo. Ben politik sosyalistim, ateist değilim diyerek siyasi duruşunu özetliyor. Milliyetçiliğe karşıyım diyor Kürtçülük yapmasına rağmen. Zaman zaman dini de kullandım diye itiraf ediyor ve şu kelimesi ne kadar büyük oynadığının kanıtı:
-Kendimi İsa ya yakın hissediyorum demem bir taktikti buyuruyor Apo. Küresel siyaseti İngiltere belirler, Amerika uygular diyerek adama aklını oynattıracak iddialar ortaya atıyor belgelerin birinde(64. Shf.) Ve bütün şehit ailelerinden özür dilerim, yanlış yaptım diyor kitabın 82. Sahifesinde. Samimi, timsah gözyaşımı orası da muallak. Yine 30 bin insanın ölmesine sebep olduktan sonra ben pişmanım diyor ne kadar samimi orası yine ayrı konu. 90. Sayfada Kürt devletine hiç gerek yok buyuruyorlar.
Bazıları Apo Mitçi diyorlar ama daha baskın görüşe göre polisle arası daha iyi. Tabii hepsi tahmin, iddia ve birer hipotez. Aponun İmralıdaki duruşmalarında şehit yakınları hıçkırığa boğuluyordu, hatta duruşma hakimleri dahi belli etmemeye çalışıyorlardı ama kendilerini tutamayıp gözyaşı dökünce kalemini düşürmüş gibi yapıp masanın altında gözyaşlarını siliyorlardı diyor görgü şahitleri.
Pkk avukatları duruşmalar ve davalar çok çok uzasın, mahkeme sonuçlanmasın diye uğraşıyorlardı. Çünkü dava uzadıkça Pkk’nın reklamı/propagandası yapılsın istiyorlardı. 137. Sahifede Apo Kürtçe TV ye karşı çıkıyor. Belki de elindeki enstrümanı elinden gidecekti. Kitlelere yutturacağı yalanı elinden alınmış oluyordu kimbilir. Güneydoğunun gerikalmışlığından/ geri bırakmışlığından nemalanan katil bölgede kurulan holdinglere ve iş sahalarına da şiddetle karşı çıkmıştır. Bölge ekonomik olarak kontrol altına alınmak isteniyor iddiasındaydı. Yani hizmetin, zenginliğin, iş sahalarının açılmasıyla oyuncağı alınmış çocuk gibi oldu vaveylalar kopardı deniyor 138. Shf ve devamında.
Pkk ya katılan elemanı derhal eyleme sokuyor ve derhal adam vurdutturarak dağdan inemeyecek bir daha evine ailesine rücu edemeyecek mücrim durumuna sokuyordu ustalıkla. Gerisi kolaydı çünkü. Geri dönüş yolunu kesiyordu Pkk lıların. Apo yu İmralı’da doktor değil, doktorlar ordusu denetim/ gözetim altında tutuyordu. Her üniteden doktor gemiyle hergün, her dakika muayene ediyorlardı. Sinüzidi vardı bir de kıçında hemoridi diyor kitapta. Ve son bir not daha:
Pkk’lı mahkumlar cinsel duygularını tatmin için cezaevine kadın istiyorlar diye cazip konuları araştırmış ve yazmıştır sn Saygı Öztürk. Bize de okumak düştü- düşüyor. Allah okuduklarından ibret alanlardan eylesin. Amin