İlime, bilgiye ulaşmanın insanlık tarihi boyunca en kolaylaştığı şu dijital konjöktörde yüce Allahtan, Peygamber efendimizden ve kitabı mukaddesimiz Kur’andan başkasına itibar ve itaat edilmemeli sevgili okuyucu kardeşim. Abartılmış ve insan üstüleştirilmiş adı her ne ise; şeyh, ağa, efendilere veyahut diktatörlere ve sözde kurtarıcılara körü körüne tebaiyetten vazgeçilmeli. Vahyi ilahiyi uygulamada yozlaştıran tarikatlar, yaratığı egemen kılan batıl düşünceler, düzenler, ilke ve inkılaplar zihnen ve fiilen feshedilmeli. Tek kurtarıcı yüce Allah C.C., tek efendi de Hz. Muhammed S.A.V. dir. Bunun dışında hiç kimsenin kulluk üstü pozisyonları olmamalı.
F. GÜLEN BATILLA UZLAŞINCA KURAN ÇARPTI
Önderi Said Nursinin izinden giderek doğru ama meşakkatli Hz. Peygamberin yolu vahyi ilahinin emrettiği mücahede yolunu seçmeyerek batılla uzlaştı Fetullah Gülen. F.Gülen önce Kemalistlere boyun eğip laikliği savunduysa da, riyakarlığından dolayı dürüst ve samimi Kemalistlerden itibar göremedi. Laikliği din ve vicdan hürriyetine indirgeyerek Müslümanları müthiş aldattı . Daha sonra Papayı ziyaret edip Watikan Kilisesiyle ittifak sağladıktan sonra hastalık bahaneleriyle Amerikaya dolaylı iltica etti. Gözyaşları içinde güya savunduğu Aziz İslama ve cemaatine tarihin görmediği büyüklükte ihanet etti.
28 Şubat askeri darbesinde panikleyerek önderi Said Nursi gibi büyük bir korkuya kapılması, cemaatinin kendini gizleyip faaliyetlerini rahatça sürdürebilmesi adına inkarsal önlemlere başvurması, inanan-iman sahibi bir Müslümanın hiçbir devirde yapmadığı hıyaneti ve alçalmışlığı sergilemişti. Eğer gerçekten Allaha inanıp güvenmekte samimi olsaydı, tam bir teslimiyetle vekil ve destek olarak Allahın kafi geleceğine inanır, yardım ve kudretinden asla şüphe duymayarak, ne Kemalistlere ne Watikana ne de ABD ye sığınma gereği duymadan dini, halkı ve vatanı uğruna mücadele ederdi. Ancak para her engeli aşar, her şeye kadirdir mantığı kendisini para için her şeyi yapabilecek bir zillete düşürmüş, aşağıların aşağısına mahkum etimiştir.
KURULDUĞUNDAN İTİBAREN DEVLET DİNDARLA SAVAŞIYOR
T.C. Devleti kurulduğundan itibaren devletin değişmez politikası olan “Din ve dindar düşmanlığı” teröristlikle, anarşistlikle din özleştirilmiş, irtica kimliğiyle dindar düşmanlığı kimlik/ yasallık kazanmıştır. Veeee asıp kesmekle Aziz İslamı yok edip dindarları Kemalist yapamayacaklarını anlayan devlet, dindar gruplarla, özellikle F. Gülen ile temasa geçerek müşterek bir zemin içerisinde ılımanlaştırma, yani ehlileştirerek dini din olmaktan çıkarma taktiğine baş vurdular. Ulusalcılık stratejilerinin çöküntüye uğrayıp halktan yüz bulamaması, devletin dinle ve dindarla barışmasını mecbur kıldı. Ve bu amaçla yola çıkan istihbaratçılar, cemaatin ileri gelenleriyle temasa geçtiler. Devlete ve Atatürke saygılı olun biz de size hoşgörülü olalım denerek, maksatları aynı olan taraflar menfaatte birleştiler. Vahyi ilahiyi, Kemalizme peşkeş çekmelerinin ardından 12 Eylül askeri darbesinden sonra holdingleşen F. Gülen ve menfaatperest cemaatçiler, Müslümanlara karşı yapılan 28 Şubat darbesine de destek vermiş, dolayısıyla vahiy, ılımlı İslam adına içeride laikleştirilmeye , dışarıda da Hrıstıyanlaştırılmaya başlanmıştır.
HÜSEYİN GÜLERCE İHANETİ BELGELEDİ
F. Gülenin Amerikayı üst edinmesinden sonra vekili baş şakirdi Hüseyin Gülerce, 29 Şubat 2000 de Zaman Gazetesindeki yazısında şunları yazarak ihanetlerini belgelemişlerdir. “Şimdi biraz şaşırtıcı gelecek; ama böyle bir zamanda 28 Şubat her iki bakımdan da yararlı oldu. Hem içte ve dışta rahatlama sağlayarak olumlu değişimi hızlandırdı, hem de samimi, mazbut büyük islami çoğunluk ile İslamcı adını lekeleyen , kullanan, yüce dinimizi vahşete alet etmek isteyen zavallıları ayırdı. Hem siyasal İslam diyenlerin gözü açıldı, hem milletimizin gözü açıldı. İslamcı kesim artık şunu anladı. Din siyasete alet edilmemeli” İşte Müslümanların inançlarından dolayı yaşadıkları tüm sıkıntıların müsebbibi bedbaht F. Gülendir. 28 Şubatın mutlak başarısı ihanetsel ittifaklarla gerçekleşmiş ve MGK nın amacı olan İslamcıları hizaya getirme projesi sonuç vermişti. F. Gülen, İslamı yok etmek isteyen hem ABD emperyalizmi için, hem de MGK için görevini sürdürmeye devam etmektedir. Hainin hiçbir koşulda güvenilmez olduğu temel ilkesiyle hareket eden MGK, yine de Gülene güvenmemektedir.
F. Gülen cemaatinin kendini gizleyip ekonomik vurgunlarını rahatça sürdürebilmesi için, 28 Şubattan sonra aldığı kararlar dehşet vericidir. Söz konusu kararlarla ilgili dikkat çeken fevkalede vahim konu, İslami her değerden vazgeçtiği halde , bir tek “PARA” dan vazgeçmediği ve böylesi bir sinsiliğe tarihte hiç raslanmamıştır sevgili okuyucularım…