O’na her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
Öncelikle anlamaya.
Sarınım anlamaya da başladık gibi biraz geçte olsa…
Sonra 7’den 77’ye herkese anlatmaya.
Aslında bu cümle kapsam bağlamında dar oldu.
Ulu Önder Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü tüm Dünya’ya anlatma zorunluluğumuz var.
Ama sadece bir komutan olarak değil.
Bir Devlet adamı, Başkomutan, Siyasetçi, Tarihçi, Matematikçi ve insan olarak Atatürk’ü anlatmalıyız.
Peki ne yapmalı?!...
Önce onu anlamalıyız.
Onun kişiliğini, kimliğini, ideallerini, hümanizmini, vatana, millete, bayrağa olan bağlığını ve 57 yıllık ömrünün büyük bir bölümü cephelerde geçmiş savaş kaybetmemiş bir komutan olarak “Yurtta Sulh, Dünya’da Sulh” ilkesini iyi kavrayabilmeliyiz.
ÖNCE DUR DEMELİYİZ…
Öncelikle bu soru sorulmalı.
“Neden bir ülkenin kurucu liderine bu kadar saldırılar arttı son dönemde?”
İçi doldurulmalı acilen.
Cevaplanmalı, muhataplarına da dikkatli olmaları konusunda gerekli mesajlar verilmeli jet hızı ile…
100. Yıla günler kala böylesine bir aymazlık dinmeli sona ermeli acilen.
Zira son dönemlerde Atatürk isminin başta okul kitapları ve müfredattan çıkartılarak ulu Önder’i genç nesillerin gerçekten anlaması ideallerinin peşinden koşmasının önüne geçilmek istenmesinin ardından peşi sıra gelen ve TC’nin kaldırılması, Andımız’ın okullarda yasaklanması ile birlikte Türk kimliğine karşı yapılan saldırılar sonrasında Atatürk ve Türk daha da anlamlı bir hale gelmiştir.
Kaldı ki burası Türkiye Cumhuriyeti ve Atamız Ata/Türk’tür…
Bu nedenle öncelikle “Dur” demek zorunluluğumuz vardır.
ATATÜRK KİMDİR?
Atatürk kimdir?
Ne yapmıştır?
Bu ülkeye hizmetleri nelerdir?
Hedefine ulaşabilmiş midir?
100 Yıl önce hayata geçirmek için ömrünün son çeyreğinde gecesini gündüzüne katarak canı pahasına ardı ardına hayata geçirdiği Devrimler amacına ulaşmış mıdır?
İnsana, Sanata, spora, Doğaya, bütün evrensel değerlere büyük bir önem veren Ulu Önder’in mirası ne durumdadır?
NE YAZIK Kİ!...
Ne yazık ki Türk insanı ulu önderi tam manası ile anlayamamış bu nedenle de bugün içinde bulunduğu tablo ile de yüzleşmek durumunda kalmıştır.
Muassır medeniyetlerden yüzünü sürekli olarak Doğu’ya dönmek ve Arap kültürünü İslamı yaşamak gibi büyük bir yanlışın içine düşmüştür insanımız.
Türklüğü ile çelişen her şeyi kabul etmiş, bağımsızlığını başta Ekonomi olmak üzere bir çok konuda yabancıların hegemonyasına kaptırmış ve sürekli borçlanarak üretim ekonomisinden kaçınarak tüketim ekonomisinin esiri olmuştur.
Toprak bütünlüğü tehlikededir.
Ege’de başta 12 Adalar sorunu olmak üzere, Doğu’da BOP projesinin temelini oluşturan Büyük İsrail hayalleri nedeni ile de sınırları ile ilgili ciddi sorunları mevcuttur.
ABD’de ve Ruslar’ın hayalleri nedeni ile sürekli kaşınan Şii-Sunni tartışmalarının göbeğine çekilmek ve PKK’nın uzantısı terör örgütleri ile de 30 yıldan beri boğuşmak durumundadır.
Bu tablonun ortaya çıkmasındaki en büyük sebep şüphesiz Atatürk’ün çizdiği rota’dan sapmış olmasıdır Türkiye Cumhuriyetinin.
ANLAMAK KADAR YAŞAMAKTA ÖNEMLİ
Mustafa Kemal’i anlamak, anlarken yaşamak, yaşarken yolundan yürümek son derece önemli.
Onu putlaştırmak değil, heykellerini yapmak değil ona olan hizmetimiz.
Düşüncesini, iradesini, ilkelerini hayatımızın her alınana geçirmek önemli olan.
Kaldı ki bugün itibarı ile yozlaştırılmış bir Türkiye’de önüne gelenin hakaret etmekten imtina bile etmeği bu ülkenin kurucu Cumhurbaşkanına Türkiye’nin her zamankinden daha da çok ihtiyaç duyduğu bu günlerde.
GEÇ KALINMADAN…
Devletler büyüktür.
Baki olanda zaten Devletlerdir.
Hele hele Türkiye Cumhuriyeti 16 Devlet kurmuş Türk ırkının en güzel eserlerinden birisidir.
Hatadan dönmek erdemdir.
Anlamak-anlatmak kadar yaşamak ve yaşatmakta önemli.
Zira, Atatürk “Beni unutmayınız!” diyor vasiyetinde ve Cumhuriyetimizi kendisini genç hisseden tüm gençlere Gençliğe hitabe ile bırakıyor.
Türk insanı her şeyin en güzeline layıktır.
Bu nedenle herkes hem kendi değerini, hem ezeli ve ebedi liderlerinin değerini unutmamalıdır…
100 YILLIK 18’İN DE BİR DELİKANLI…
Ne yazık ki Ulu Önder Gazi Mareşal Mustafa Kemal’in 100 yıl öncesinde ortaya koyduğu Türkiye Cumhuriyeti 100. Yıla ramak kala yıpranmış, yorgun, sürekli saldırılara maruz kalan, en az dışarıdaki kadar içeriden de zarar gören, ama herkese inat 18 yaşındaki bir delikanlı gibi 100. Yılını onurla, gururla, Atatürk’ün yolunda kutlama azim ve kararı ile yoluna emin adımlarla devam etmektedir.
Her 10 Kasım’da ulu önder Atatürk’ü anarken onu daha iyi anlamalı, gelecek nesillere de daha da iyi anlatmalıyız.
Kişilerin hayalleri peşinden koşacaksak eğer, peşinden koşmamız gereken yegane kişi ve kimlik ulu önder Mustafa Kemal Atatürk kimliği ve kişiliğidir.
Bu nedenle 10 Kasım Atatürk için ağlamak günü değil, O’nu ve eserlerini anlamak ve yolundan yürümek için yine ve yeniden bir kez daha Türk halkının Atasına sahip çıktığı, bağlılığını bildirdiği ve yılmadan-yorulmadan “Atam İzindeyiz” diye haykırdığı gündür.