RÜYA GİBİ
"Dönüşü bıçaklanmış yollardan geçtik!
Geride rengini kaybetmiş yapraklar kaldı..."
-
Gömece bağrı açık,
Bir garip köydü bizim köyümüz.
Oyununu oynardık “aygördüm”ün
Gecelerin zindan karasında,
Ay görünmezdi ama...
“Yeni köyün yokuşundan,
Güççük köyün büküşünden
Çıktı canım papa kuku, papa...”
Bu sesleri hep duyardık,
Böyle geçerdi trenler köyümün batı yakasından!
Bizler de bu sese
U y a r d ı k...
Bir kumru kuşuna yem atar gibi
Gazete mazete atardı makinist.
Çoğu kez de
Umutlarımıza har atardı
Töslü yarmasına girerken!
En çok da buna takla atardık...
Buluta duman karışırdı köyümde,
Sevdaya yaman!.. Sevdâ dedim de...
Gözyaşlarımız kıvılcım, ellerimiz tutuşurdu.
Kandil-i dil
Ateş-i ruhsarına takılırdı güllere değil.
Diyemezdik billahi;
“Dur ey, aşk-ı sefîl" Duuuuuuur!..
Y ü r e k N i ş a b u r...
Yaylaka paltosu omzunda,
Elinde Kaşkaya asasıyla
Bir garip köydü bizim köyümüz.
Bundan da öte öykümüz
Bir Lale’nin o incecik belinde konaklanırdı.
Bu yol Suvas’a gider ağam, Uzayıp giderdi sonsuz...
At üstünde Bökü Kaan/elinde kopuz
O yısun kök’ten çalar, biz Nevruz’dan dinlerdik.
Ve Şişe Bağlarını aşan sürümüz
Rehine alınırdı... Bu handa kalınırdı!
Gün kavuşurken akşamın ufkuna,
Danalar böğürür, koyunlar meler,
Kadınlar büyük pınarda
Gubuz atardı:
"Gıııı Haçça duydun mu gı?
Şu bizim Firziye’nin otuz ikilisi gelmiş.
Bir okka çerezle, gümüş tarak getirmiş."
Kıyametin alameti desek günah mı?
İşte şu bizim gariban köyde,
Bilinir ki hormonlama olmazdı.
Küllükteki ters’i biz, bostanlara saçardık...
Geceleri o mehtabın koynunda
Harman döşeğinde yatardık.
“Uzun olurdu gemilerin direği...”
Bir gariban köyün
Garip çocuklarıydık kesin;
“...Top oynadık acıktık, bulduk yerde bir erik
Kaptı bir alageyik, dere geçti dağ aştı…”
Şair sona ulaştı...
^^
Ali Rıza Navruz