"SEÇİLMİŞ HAYATLAR"
/Nasıl da Tükenmiş Maviliğimiz/
^^^^
Ali Rıza Navruz
"Deli dolu günler, hayat güzeldi,
Kahkahalarıyla günler geçerdi,
Ellerim uzanmaz dokunamam ki,
Özlediğim simdi çok uzaklarda"
Şimdi Nilüfer kızın diliyle bir şeyler imâ ettiğimi düşünecek şu satırlarımı okuyanlar. Aslında ne kahkahalarıma dayalı günler geçirdim ve ne de bir özlediğim var çok uzaklarda. Fakat nedense bu şarkıyı dinlerken ruhum titredi birden. Üşüdüm mü? Onu da bilmiyorum. Yalnızım, yapayalnızım ya bu günler belki de ondandır bu üşüyor olmam. Tutunamıyorum sıcaklığına hiçbir sevginin. Hatta tuz bile olamıyorum salamurasına. Başımı kaldırsam göz göze geleceğim, elimi uzattığımda dokunabileceğim kimim var ki? Anlamsız ve amansız fırtınalar esiyor sanki parkın bankında...
Yaaaaa sakın yanlış anlamayın beni. Zaman zaman böyle duygu yağmurları altında ıslanmakta hoş oluyor hani. Duygusallık anlamında her gün bir yerlere göçmek ve farklı vadilere konmak da gerekiyor sanki diyorum. İşte bu sözlerimin parantez içi anlamı; itiraftır… Nedense toplum olarak çoğu kez içsel fırtınalarımızı naftalinleyip kaldırıyoruz kilitli sandıklara. Yaşıyor olarak gösterebildiğimiz her durumsa; bizlere dayatılan yaşam tarzımız oluyor. Açıkçası bu duruma seçilmiş hayatlar diyebiliriz.
Çocuğu arasam da akşam eve gelirken şöyle irilerinden birkaç kilo kestane alsa keşke… Önce şöyle birer çizik atmalıyım tam orta yerlerine; kalbime atılan gibi. Sonra tepsiye dizip koy sobanın fırınına, ohhhhh! Babaannem derdi ki; “kestane kebap yemesi sevap.” Gerçekten sevapsa, ailecek sevap kazanacağız bu gece desenize!..
Her köşe başından görün bana ey düşlediğim hayat; hiç gelmesen de!..
^^
TÜKENİŞ
Seçilmiş hayatları yaşıyoruz umarsızca.
Kaçıyorum, sürgün kovalıyor
Kovalıyor gün…
Bir sonun başlangıcı olamıyor her seher!
Dünden sonrası güne;
“Bu sefer…” diyemiyoruz…
Ölüm kadar acı olduğunu bilir misiniz?
Diyememenin; “Bir daha ki sefere…”?
Senaryo belli,
Kareler oynayıp duruyoruz bildik filmlerden.
Derken,
Çekip de çıkaramıyoruz arzularımızı
Göksel çıplaklığın içinden…
Seçilmiş hayatları yaşıyoruz umarsızca,
Arsızca…
Zaman, başımızda esen uykulu meltem!
Sıyrılıp karanlık ormanlarımızdan,
Yaşayamadık
Bir deniz sonesinin penceresinde?
Ey siz!
Nasıl da sevmiştiniz deli dolu…
Sonrasında sevdanız da seçildi.
Yaşadınız bir unutuluşun nihavent sessizliğini…
Öylesine aykırı
Ve öylesine paramparçayız ki şimdilerde...
Sevginin senkronizesi mi?!
O da ne?
Nasıl da tükenmiş maviliğimiz,
Beyaz mermerler üzerinde…
^^
Ali Rıza Navruz