Aslında Türkiye için geç kalınmış bir ders olacak ama olsun.
Madem ki bir yerlerden başlandı, bu saatten sonra zararın neresinden dönsek kardır sanırım.
Fenerbahçe Teknik Direktörü Jose Mourinho’dan bahsetmek istiyorum bugün.
Yıllardır konuşulan bir olay gerçek oldu aslında.
Fenerbahçe’ye Teknik Direktör oluşu sanırım epey ses getirdi.
Herkesin gözü onda.
Ne yapacak, ya da ne yapamayacak?
Zira Fenerbahçe’nin tarihi epey yabancı teknik adam ile dolu.
Bir çokları ne yazık ki Türkiye’de başarı olamadılar ama kendi kariyerleri boyunca milli takımlarında Dünya’da daha da büyük markalar haline gelmeyi başardılar.
Sanırım rakipler şimdiden hem Fenerbahçe’nin ve Teknik Direktörü Jose Mourinho’nun başarısızlığını dört gözle bekliyor.
NEFESLERİMİZİ TUTTUK!...
Fikstür çekildi.
Sırada TFF seçimleri var.
Adrese teslim bir genel kurul daha.
Seçilme döneminin sona erdiği atama ile gelinen süreçler devam ediyor.
Adına da seçim ve demokrasi diyorlar.
Sezonun açılmasına tam bir ay var.
İnşallah 2024/2025 sezonu geride kalan sezonlar gibi yüzümüzün kızaracağı işlerin devam etmeyeceği bir sezon olur.
Sadece futbolu konuşuruz.
Nefeslerimizi tuttuk.
Bekliyoruz.
Temennimiz ve arzumuz hep pozitif bağlamda güzelliklerin ön plana çıkması sezona da gerçek anlamda fair play ruhunun damga vurması yönünde.
KAMP RUTİNİ BU İSE…
Bakın neler yapıyor?
Sercan Hamzaoğlu @sercanhamzaolu paylaşmış.
Dünyaca ünlü çalıştırıcı, Fenerbahçe Teknik Direktörü Jose Mourinho’nun kamp rutini.
- Her antrenmana bisikletle gidiyor asla araç kullanmıyor
- Takımdan 1 saat önce sahaya gidip düzeni bizzat kendi kuruyor. Kamptaki her detayı inceliyor.
- Günde 2’şer saate yakın iki antrenman yaptırıyor. Antrenmanlarda fiziksel olarak takımı daha üst seviyeye çekmek için zorluyor, idmanlar yoğun ve uzun sürüyor.
- Taraftar ve basınla çok ilgili sürekli onlarla dialog halinde
- İngilizcesi çok iyi olduğu için herkesle sürekli konuşabiliyor.
- Fiziksel olarak takım hazırlık kampında olması gereken şiddetin önünde gidiyor.
- Takımın idman sahasına 45 dakika erken gelmesini istiyor çünkü fitness salonu antrenman sahasında bulunuyor ve idmandan 45 dakika önce takımı buraya getiriyor.
- Dayanıklılık antrenmanlarını zaman zaman yarışma şeklinde yapıyor ve takım sıkılmıyor. Ayrıca kuvvet antrenmanlarını da sahada yaptırıyor. Yani sahada kuvvet programı varsa takım fitness a girmiyor, fitness ekipmanları sahaya cıkıyor, bunun için Samandıra’dan bir çok fitness ekipmanı getirtti.
- Taktiksel olarak bir çok kez oyunu durduruyor ve takıma sürekli uyarılarda bulunuyor.
- Tüm antrenmanları drone ile kayıt ettiriyor ve her antrenmanın analizi yaptırıyor. Her günün sonunda takıma antrenmandaki yanlışları ve doğruları göstererek günü tamamlıyor.
- Futbolcularla sürekli diyalog halinde. Antrenman dışından da oyuncularla sohbet ediyor. Esprili ve sıcak kanlı yaklaşımıyla oyuncular da rahatlıyor.
İŞİMİN KOLAY OLMASINI İSTESEYDİM…
Anlayacağınız,Fenerbahçe'nin Portekizli teknik direktörü Jose Mourinho, yeni sezon öncesi çalışmaları sıkı tutarak oyunculara yapması gerekenleri anlatırken, sistemini takıma en ince ayrıntısıyla işliyor.
İdmanları dron ile kayıt ettiren deneyimli çalıştırıcı, ekibiyle birlikte her antrenmanın analizini yapıyor.
Yazımızın bu bölümünü bir kaç klasikle bitirelim o halde.
Diyor ki Portekizli teknik adam;
"Eğer işimin kolay olmasını isteseydim Porto’da kalırdım... Güzel mavi bir koltuk, Şampiyonlar Ligi kupası, Tanrı ve Tanrı’dan sonra ben… Ben Jose Mourinho’yum ve değişmem… Kalitem, defolarımla birlikte gelir."
"Ukalalık olarak algılamayın ama ben bir Avrupa şampiyonuyum ve özel biriyim.
Eğer hayatım hakkında bir film yaparlarsa bence beni George Clooney oynamalı… Eşim de böyle düşünüyor."
"Genç oyuncular karpuz gibidir. Sadece açıp tadına baktığında güzel olup olmadığından yüzde yüz emin olabilirsin. Bazen güzel karpuzlar kesersin ama tadı o kadar güzel değildir. Biraz çirkin karpuzları açtığında ise tadı harikadır. Altyapı futbolu başka bir şey, profesyonel futbol başka… Bu geçilmesi zor bir köprü ve gençler bizle oynamalı, idman yapmalı ki karpuzu tadabilelim."
VE… MACERA BAŞLIYOR…
Bu arada Mourinho'lu Fenerbahçe ilk resmi maçını İsviçre'de oynayacak.
Jose Mourinho yönetimindeki Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi 2. Ön Eleme Turu ilk maçında İsviçre’nin Lugano takımına konuk olacak.
Fenerbahçe, Avrupa macerasına Şampiyonlar Ligi 2. Ön Eleme Turu ile başlayacak. Transferi, tüm dünyada ses getiren teknik direktör Mourinho’nun liderliğindeki ilk resmi maçına çıkacak olan sarı-lacivertliler, İsviçre ekibi Lugano ile karşı karşıya gelecek.
23 Temmuz Salı saat 21.30’da oynanacak karşılaşmaya, İsviçre’nin Thun şehrinde bulunan Stochorn Arena ev sahipliği yapacak.
Fenerbahçe, geçen sezon UEFA Konferans Ligi’nde çeyrek final oynamış, bu turda Yunanistan’ın Olympiakos takımına elenmişti. Lugano ise Konferans Ligi’nde Beşiktaş ile aynı grupta yer almış ve grubu son sırada tamamlamıştı.
BİZDEKİLER Mİ?
Kızacaklar ama gerçek şu ki, birilerinin adamı olmaz iseniz bir kulüpte iş bulma imkanınız yok zaten.
Ya sistemin adamı olacaksınız, ya da bir geleneğe bağlı olacaksınız.
İster adına cemaat, tarikat, vakıf, fon ya da eski teknik adamların, kulüplerin oluşturduğu organizasyonlar deyin bir yerlerden referansınız yok ise zaten bu işler olmuyor.
Topu bilmese de atama yöntemi ile gelen başkanların önünde saygıda kusur etmeyeceksiniz.
Yönetimin aleyhinde açıklama yapmak yasak.
Siz istemeseniz de yönetimin kulübü milyonlarca avro borçlandırarak alacağı “Gazoz Kapağı” na da ses etmemeniz sinenize çekmeniz gerekiyor. Zira kulübün ali menfaatleri öyle gerektiriyor.
Öyle olacaksınız ki “Salla başı al maaşı” dedikleri zaman aynen söylendiği gibi yapacaksınız.
Hamasi söylemlere izin yok.
Haddinizi bileceksiniz.
Size çizilen dairenin de dışına çıkmak yok.
Öyle sürekli kulübün mali durumu ile ilgili demeç vermek yok.
Verilen sözlere dair açıklama şansınız sıfır.
Kadroya yapılabilecek olası müdahalelere karşı da “Başkanım siz daha iyi bilirsiniz!” demekten başka bir alternatifiniz de yok, bilginiz olsun.
Bu sıralamadan sonra daha kendisini Dünyanın en büyük teknik adamı olarak görenlerin Nobran tavırları, Narsist eğilimleri, “Küçük dağları ben yarattım” havaları, her sezon iki takım çalıştırma gelenekleri, menajerlerle oyuncu alı-verişi üzerinden tüfek atmalar, kendilerini geliştirememeleri bir yana sezon içindeki al gülüm-ver gülüm tavırları ve daha neler neler.
Say say bitmez.
Burası Türkiye.
Burada her yerde olduğu gibi sporun her alanında olduğu gibi teknik adam bölümünde de yozlaşma haddini aşmış durumda.
Türkiye’nin son 20 yılına ciddi bir traş gerekiyor.
UMUDUMUZ HEP OLACAK…
TFF’nin durumu ortada.
Takımların durumu ortada.
Teknik adamların durumu ortada.
Futbolcuların durumu ortada.
Taraftarın durumu ortada.
Peki umudumuz var mı?
Olmalı.
Zira geleceğin teminatı bizleriz.
Hep içimizdeki çocuk umudunu korumalı.
Güzel günlere olan inancımız hiç ama hiç bitmemeli.
Yarınların güzel olacağına ve sporumuzun da ülkemiz gibi bir gün düzeleceğine ve muasır milletler seviyesine medeni bir şekilde daha çok çalışarak ve ülkenin öz kaynaklarına Türk sporcusuna güvenerek çıkacağına ve başta sığınmacılar ve yabancı futbolcuların en kısa sürede tahliye edilerek ulaşacağına inanmalıyız.