Ulusal Kurtuluş Savaşımız “Ya istiklal Ya Ölüm” parolasıyla 19 Mayıs 1919’da Samsun’da başlamış, 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz, 30 Ağustos 1922’de Başkomutan Muharebesiyle Yunan Ordusu ezilerek kesin zaferle sonuçlanmıştır. Anadolu’da esirlerin dışında tek bir Yunan askeri kalmayana kadar devam eden Büyük Taarruz, 11 Ekim 1922’de Mudanya Ateşkes Antlaşması ve 24 Temmuz 1923’de Lozan Barış Antlaşması ile bu topraklarda yeni ve bağımsız bir Türk Devletinin kurulduğu dünyaya kabul ettirilmiştir. Türk Ulusu, ferman dinlemeyen Mustafa Kemal’in önderliğinde, bütün olumsuzluklara karşın kurtuluş destanını kanıyla yazarak bu coğrafyanın sonsuzadek Türk Milletinin vatanı olduğunu dost düşmana kabul ettirmiştir. Yazımızda Anadolu’daki Yunan Ordusu başkomutanın tutsak edilişi ve Anadolu’daki yaşamını anlatmaya çalışarak, Romen Diyojen ve Manuel Komnenos’denberi süregelen geleneğin Trikopis ile devam ettiğini göreceğiz.
26 Ağustos 1922’de başlayan ve hızla gelişen Büyük Taarruz sonrası Afyonkarahisar’dan ayrılan General Trikopis, İkinci Kolordu komutanı General Diennis ile birleşmeyi başardı ve komutayı ele aldı. Asıl amacı daha batıda bulunan Fronko kuvvetleri ile birleşerek bir çephe oluşturmaktı. Taaruzdan önce düşman gerilerine ulaşmayı başaran süvarilerimiz haberleşme hatlarını kestiğinden Yunan kuvvetleri arasında haberleşme felç olmuştu.
İlerleyen günlerde Trikopis kuvvetlerinde açlık baş gösterecektir. Yunan askerleri 29/30 Ağustostan beri açtılar, ormanda buldukları otlarla ve yol boyu bahçelerde bulabildiklri meyve ve sebzelerle idare ediyorlardı.
30 Ağustos başkumandanlık Meydan Muharebesi sırasında, Trikopis ve beraberindeki birlikler, Türk Ordusu tarafından kapatılmamış olan boşluktan yararlanarak Kızıltaş vadisi boyunca dağlık alana sığınabildiler. Bu birlikler 31 Ağustos günü Kızıltaş-Muratçayı vadilerinden birbirinden habersiz, düzensiz ve perişan halde geri çekilmeyi sürdürdüler.
I. Kolordu komutanı General Trikopis, (Baş Komutanlığa atanacaktır), II.Kolordu komutanı General Diennis ve 13.Tümen komutanın bulunduğu düzensiz Yunan birlikleri ne yöne gideceklerini bilmeden General Franko’ya yardım etmek amacı ile Uşak istikametine yöneldiler. Başkumandan Mustafa Kemal Paşa, Trikopis’in ve kaçan Yunan kuvvetlerinin esir edilmesine büyük önem veriyordu.
Trikopis kendisini ve askerlerini kurtarmak derdindeydi, dağlık alanlarda ve patika yollarda uzun ve yorucu yolculuklar yapan aç ve perişan Yunan kuvvetlerinde düzen bozuldu. 2 Eylül günü öğleye doğru Aşağı Karacahisar Köyü’nün kuzeyine Mıngrap Köyüne ulaştılar. Bu sıralarda Uşak’ın Türk Ordusu tarafından ele geçirildiğini öğrendiler. İş çıkmaza girmiş bütün planlar alt üst olmuştu.
Bu civarda bulunan Kaymakam (Yarbay) Ömer Halis Bey, Mıngrap Köyü’nün yandığını gördü, köylülerden buralarda kalabalık Yunan askeri bulunduğu haberini aldı. Kendisi gerekli önlemleri alarak gerekli takibi yaptırırken , durumu geriden gelmekte olan 5.Kafkas Tümenine bildirildi.
5.Kafkas Tümen Kumandanı Dadaylı Yarbay Halit(Akmansu) Bey, düşmanın yürüyüş istikameti, kuvvet miktarı ve bulundukları yer hakkında köylülerden bilgi aldıktan sonra bir dizi önlem aldı. Önce Tümen Süvari bölüğünü keşfe gönderdi. Tümenin gözetleme yerini Bölmeli Tepe’de kurdu. Keşif süvari bölüğü düşmanla çatışmaya girdi. Halit Bey durumu bağlı olduğu 4.Kolordu Kumandanı Kemalettin Sami Paşa’ya bildirdi.
Bu sırada Trikopis, saat 1400 sularında Aşağı Karacahisar Köyü’nün güneyindeki 1155 rakımlı tepeye kadar ilerliyerek dinlenmeye geçmişti. Saat 1600 sularında nöbetciler Türk süvari ve piyade birliklerinin göründüğünü haber verdiler. Trikopis, Albay Kaybalis’e birliklerini savunma düzenine geçmesini emretti. Albay, Trikopis’e askerlerin savaşmak istemediklerini söyleyerek, “boş yere kırılmanın bir gereği yok” dedi, yeterli cephaneleride kalmamıştı. Bu sırada Yunan borazancılarından biri hiç kimseden emir almadan ateşkes borusunu çaldı. Yunan topcusuda görevini yapamadı. Yapılan konuşmalar sonuç getirmedi Yunan komutanlar harita üzerinde yaptıkları inceme sonunda teslim olmaktan başka çare olmadığını görerek, beyaz bayrak sallayarak en yakın Türk birliğine teslim olmak istediklerini bildirdiler.
Trikopis, teslim bayrağının çekmeden önce kılıcını yaverine kırdırmıştır. Atı vurulunca kaçmak için bir başka ata binmek isterken etrafı sarılarak tutsak edilmiştir.
Tabur Komutanı Yüzbaşı Nihat (Ok) Bey kendisinin tümen komutanı olduğunu bilrirerek teslim olabileceklerini söyledi, Bunun üzerine 2 General, yüz kadar değişik rütbede subay teslim oldular. Bu sırada 19.30’da ilerlemekte olan 5.Kafkas Tümenine bağlı 9.Alay Kumandanı Yarbay Hopa’lı Ali Rıza Bey, esir Genarelleri emir subayının elinden alarak 2-3 Eylül Cumartesi gecesi saat 23.30 sularında Bölmeli Tepe’de bulunan, 5.Kafkas Tümen Komutanı Dadaylı Halit Bey’e teslim edildiler..Halit Bey, Trikopis ve bereberindekilerin karagahına getirildiği bilgisini bağlı bulunduğu 4.Kolordu Kumandanlığına bildirilmiştir.
Alınan esirler arasında I.Yunan Kolordusu Komutanı Trikopis(Yunan Başkomutanı olarak atanmıştı), II.Kolordu General Diennis, 13.Yunan Tümen Komutanı Albay Miryanidis, II.Yunan Kolordusu Kurmay başkanı Albay Yuvanidis, Albay Kalinablis bulunmaktadır. Ayrıca, sabaha kadar 391 subay, 4385 er tutsak edilerek, bol miktarda her türlü silah ve cephane ele geçirilmiştir.
Yunan başkomutanının esir almış olmak, Türk asker ve subayları için bir övünç kaynağı olduğundan, bilerek veya bilmiyerek Trikopis’i tutsak ettiğini iddia eden çok sayıda asker ve subay ortaya çıkmıştır.
5.Kafkas Tümen Kumandanı Halit Bey tutsak General Trikopis’i düzgün bir Fransızca ile “Hoş Geldiniz” diye karşılamış ve teselli etmiştir. Yakındaki Göğem Köyü’nden tutsaklar için istenen yiyecek, “Bir saat evveline kadar bizlere zulüm eden, evlerimizi yakan Yunan Subaylarına bir dilim ekmek bile vermiyeceklerini , ancak Halit Bey için canlarını vereceklerini “ söyleyerek ret etmişlerdir. Bunun üzerine Halit Bey kendi çadırında çay ve karavanasından yemek ikram ederek, hazırlattığı çadırda geceyi geçirmesini sağlamıştır. Diğer esir subay ve erlerede iyi davranılarak yaralı ve hastaların tedavisi sağlanmıştır.
3 Eylül Pazar günü Trikopis ve bereberindeki generaller ve albaylar Tümen süvari bölüğü eşliğinde Halit Bey tarafından Uşak’a gitmek üzere uğurlandılar. Esir generaller yerleşim yerlerini geçerken süvarileriz tarafından halkın yaklaşmasına izin verilmemiştir
Banaz’dan geçerken tutsakları götüren kafileye evde yapılmış güzel kokulu çörekler ikram edilmiştir, Genç bir Türk subayı, çörekleri getiren yaşlı Türk kadınına tutsak generalleri işaret ederek “Onlara da verelim mi” diye sormuş, kadın “Ne de olsa misafirimiz, verin” demiştir.
Kafile 3 Eylül günü öğleye doğru Uşak’a ulaşmıştır. Trikopis ve beraberindekiler önce 5.Kafkas Tümenin bağlı olduğu 4.Kolordu Kumandanı Kemalettin Sami Paşa’nın huzuruna çıkarıldılar. Ardından generaller I. Ordu Komutanı Nurettin Paşa’nın kararkgahına götürüldüler. Trikopis’e bu iki Türk generali düzgün bir Fransızca ile Fransızca mı, Almanca mı konuşmak istediği sorulmuş, Almancayı tercih ettiği için, Almanca konuşulmuştur.
Trikopis ve generaller Uşak sokaklarından halkın bakışları altında, başları önde bir halde Başkumandanlık ve Batı Cephesi Kumandanlığının karargahlarının bulunduğu Kaftancızade Ailesine ait iki katlı binaya getirildiler. Bu bina daha önce Yunan Genarallere ev sahipliği yapmış, içerisi Yunan Bayrağı renginde boyanmıştı.
Tutsak generaller binaya getirildiklerinde önce Batı Cephesi Kurmay Başkanı Asım Gündüz’e takdim edildiler. Asım Paşa gelenleri ayakta karşılıyarak, olumsuz bir yaklaşımla Yunanlıların Anadolu’da yaptıkları zulüm ve haksızlıkları yüzlerine vurmuştur. Bundan sonra tutsak generaller Başkumandan Mustafa Kemal’den önce, Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa’nın huzuruna çıkarılmışlardır. İsmet Paşa generallere iyi ve arkadaşca davranmış, savaşın safhaları ve gelişimi üzerinde konuşarak, Yunan Ordusunun yaptığı hatalar üzerinde konuşmuşlardır.
Başkumandan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa, ve Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa ile birlikte 2 Eylül’de Uşak’taki karargaha geldiler. Talihin garip bir oyunu, bu bina geçmişte Yunan Bayrakları ile donatılarak Kral Kostantin’e hazırlanmıştı, şimdi tutsak Yunan Generallerini ağırlıyordu.
General Trikopis ve II. Kolordu Kumandanı General Diennis, Nurettin Paşa ve Kemalettin Sami Paşa’nın arasında Uşak’taki Başkumandanlık Karargahında Mustafa Kemal Paşa’nın huzuruna çıkarıldılar.
Halide Edip’in gözlemlerine göre, Türk komutanların üniformaları er üniformaları kadar sadedir, buna karşılık Yunanlılar sırmalı üniformalar giymişlerdi. Türk komutanlar sakin, Yunan komutanlar sinirli idiler. Fevzi Paşa Buda heykeli gibi hareketsiz duruyordu, İsmet Paşa öfkeli olmasına karşın bunu belli etmemeye çalışıyordu.
Tutsak generaller salona getirildiklerinde Fevzi ve İsmet Paşa’nın ortasında oturan Mustafa Kemal Paşa’yı askerce selamladılar. Trikopis’in anlatımına göre, Mustafa Kemal Paşa, ilk anda odaya giren generallere hiç tepki vermeyerek görmezden gelmiştir. Kısa bir süre pencerenin yanında masanın üzerindeki haritayı incelemeye devam etmiştir.
Sonra dudaklarına adeta bir gülümseme belirerek başını kaldırarak güzlerini gelenlerin üzerinde dolaştırmıştır. Ardından yerinden kalkarak sırayla generallerin elini sıkmıştır ve oturacakları koltukları işaret etmiştir. Mustafa Kemal Paşa bu sahnenin hakim karekteri sıfatıyla galip bir ,pehlivan gibi Trikopis’in elini daha uzun süre tutmuştur.”Oturun general yorulmuş olacaksınız”demiştir. Trikopis ve Diennis salona girdiğinde, Fevzi Paşa ile İsmet Paşa eğilmişler, fakat ellerini vermemişlerdir. Trikopis’in bitkin ve yorgunluğu yüzünden okunmaktadır.
Mustafa Kemal Paşa, Trikopis’e düzgün bir Fransızca ile rahat edip etmediklerini sormuş, ardından yaverine sıgara ikram etmesini işaret etmiştir. Sonra Yunanca çay mı, kahve mi arzu ettiklerini sormuştur. Nezaket ziyareti yapan komutanlar havasında kahveler ve sıgaralar içilmiştir.
İlk olarak Mustafa Kemal Paşa Trikopis’e Yunan başkomutanı Hacı anasti’nin bir demecinde, “Mustafa Kemal mi? Fakat bu adda bir komutan tanımıyorun. Cephede hiçbir yerde rastlamadım”sözünü hatırlatarak “Bir haftadır savaş meydanındayım, Başkomutanınızı göremedim, nerdedir? Sorusunu yöneltti. Trikopis bu sözleri başı öne eğik bir halde dinledi. Ardından kendisini I.Kolordu kumandanı olarak tanıtan Trikopise, “Atina sizi Hacı Anesti yerine Yunan Ordusunun başkumandanlığına atadı, emir bizim elimize geçti, alın”dedi. Trikopis, Küçük Asya Yunan Orduları başkumandanlığı getirildiğini ve rütbesinin korgenarelliğe yükseeltiğini burada öğrendi. Konuşma sırasında Trikopis Mustafa Kamal Paşa’ya “Ben sizin bu kadar genç olduğunuzu bilmiyordum. General”demiştir.
Bir ara Mustafa Kemal , Generallere masa üzerine serilmiş harita üzerinde kırmızı ve mavi olarak işaretlenmiş Türk ve Yunan kuvvetlerinin dağılımını gösterdi, generaller doğruluğunu onaylayarak, sakin bir tavırla koltuklarına döndüler.
Halide Edip, Trikopis’i dertlerini bir profesyonele döken amatöre benzetiyordu, Yunan Ordusunun kötü durumundan, Hacı Anasti’nin yanlış karalarından şikayet ediyordu.
Bundan sonra Mustafa Kemal ile Trikopis arasında savaşın kritiğine yönelik konuşmalar yapıldı. Mustafa Kemal Paşa Büyük Taarruzu kast ederek “Pek mi habersiz oldu? Böyle bir şeyin geleceğini anlamadınız mı? diye sordu. Trikopis, taarruz hazırlıklarının çok iyi gizlenmiş olduğunu, saldırı anına kadar fark edemediklerini ve kendileri için sürpriz olduğunu itiraf etti.
Trikopis, Türk Ordusunun çok hızlı hareket ettiğini, kuvvetlerinin hiçbir şey yapamadıklarını ve her yerde Türk süngülerinin parladığını, çaresizliklerini anlatarak, Mustafa Kemal Paşa’ya savaşı nereden yönettiğini sordu, Başkumandan “İşte tam süngülerin parladığını söylediğin yerde, askerin yanında idim“ cevabını verdi. Bu cevabı işiten Trikopis, hayretten ve saygıdan ayağa kalkıp selamlayacak gibi davranarak, “İşte harp böyle kazanılır, 550 km. uzaklıkta bir yattan idare edilirse netice böyle olur”dedi. Bu konuşmalar esnasında General Diennis önüne bakarak susuyordu.
Savaş boyunca Yunan kuvvetlerinin haberleşme kanalları Türk Süvarileri tarafından kesilmişti, yunan Ordusu Venizilist ve Kostantinist diye siyasallaşmıştı ve ağır yenilgi kaçınılmaz oldu. Bu durumu tutsak generaller kendi arasında tartışmaya başladılar, durumu orada bulunan Türk Generalleri şaşkınlıkla izlidiler. Mustafa Kemal Paşa işin iyice çığırından çıktığını görünce onları uyararak tartışmayı sonlandırdı.
Trikopis “Beni yaverlerim bile bırakarak yanımdan kaçtılar. Ben intihar etmeliydim”deyince Mustafa Kemal Paşa İsmet Paşa’ya hitaben “Kumandanlar yorgundur, kendilerinin dinlenmelerini sağlayınız” deyip ayağa kalktı. Bunun üzerine İsmet Paşa ile birlikte Yunan kumandanları da ayağa kalkarak Türk Başkumandanını başlarıyla selamladılar.
Trikopis yeniden elini uzatınca, Mustafa Kemal Paşa elini uzunca süre tutarak,” Harp bir talih oyunudur general , bazen en mahiride yenilir. Siz vazifenizi yaptınız, sorumluluk talihten geliyor, üzülmeyiniz. Tarihte en büyü k kumandanların bile Napolyon gibi” tutsak olduklarını söyleyerek teselli etmiştir. Ardından , Trikopise “ Sizin için bir şey yapabilir miyim? Diye sormuş, Trikopis, İstanbul’da bulunan eşine, kendisinin hayatta ve sağlıklı olduğu konusunda bilgi verilmesini istemiştir. Bunun üzerine Mustafa Kemal, eşinin adresinin öğrenilerek bu isteğin iletilmesini emretmiştir. Aynı gün savaşın genel gidişatı ve tutsak generaller hakkında Ankara’ya telgraf ile bilgi verilmiştir.
Uşak’tan sevk edilen Trikopis Afyonkarahisar’dan trenle 24 Eylül 1922 tarihinde Ankara’ya getirilmiştir. Yunan Başkomutanı ve beraberindekiler halkın olası bir tepkisinden korumak amacı ile Ankara’dan bir önceki istasyonda indirilerek T.B.M.M önünden törenle geçirildiler.
Daha sonra General Trikopis beraberinde diğer general ve subaylarla Kırşehir’e gönderildi. Burada Yunanca bilen bir Türk Albayının sıkı gözetimi altında tutuldu. Kendisine gönderilen para ve giysiler teslim edimiştir.
Trikopis ve beraberindekiler Kırşehir’den, Kayseri’nin Talas bucağına nakledilmiş Lozan Antlaşması gereği Yunanistan’a dönene kadar burada gözetim altında tutulmuştur. Trikopis tutsaklığı boyunca Türklerden gördüğü konukseverlik ve insani davranışlara hayranlığını ifade etmiştir. Anılarında, Talas’ta eski bir Ortodoks Kilisesine devam ettiğini, Türklerin kendilerine acıdığını ve leziz yemekler gönderdiklerini anlatmıştır.. Hasan Çiftçi Hüseyin Çavdar
Kaynak: Prof. Sadık Sarısaman, Yunan Başkomutanı Trikopis’in Esareti