BAY ENERJİ (AĞAÇ DEDE) BOĞAZ KÖPRÜ, SÜKSÜN KÖYÜ ARASI FİDAN DİKME FAALİYETİ / KAYSERİ. 10.03.2023
Dört duvar arasında depremi beklemeyelim. Ya da depremden kaçmayalım. Ağaçlar depremlerden ya da diğer afetlerden kaçıyorlar mı? Hayır. Savaşıyorlar. Biz de savaşalım.
Örnekse depremleri önlemek için zararlı etkilerimizle bozmuş olduğumuz doğanın dengelerini yeniden oluşturmaya çalışalım.
Ben bu gün Kayseri Süksün Köyünün dağlarına altı adet fidan diktim. Siz ne yaptınız? Ben çevre izlerimi minimum düzeye çektim. Ya siz?..
Doğa körlüğünden kurtulmalı ve doğayı desteklemeliyiz! Başka çözüm yok.
YAŞLI ÇAM AĞACI İLE SOHBET 9. BÖLÜM.
(İsteyen her okulda sunum yapıyorum. Ücret talebim yoktur)
ÖZET:
…İnsanları zararlı etkileri sonucu mevsimler değişmiş ve ani hava durumları oluşmaya başlamıştı… Tohum dağıtma zamanıydı ve hava sıcaktı. Yaşlı Çam Ağacı kozalaklarının kapılarını açmış sıcak havadan sonra çıkması gereken olan rüzgârı bekliyordu. Rüzgarlarla tohumlarını (çocuklarını) uzaklara gönderecekti. Tohumlar uzaklara gidince orman yürümüş; yani genişlemiş olacaktı ve o tohumlar gidecekleri yerlerin ilk ağaçları olacaklardı…
Ağaç olmak ve kardeşleri ile birlikte el ele tutuşup orman olmak onların en büyük hayaliydi ve tabii çocuklarının ağaç ve orman olması anne ağaçların en büyük mutluluğu olacaktı.
Ama öyle olmadı. Aniden yağmur çöktü. Yaşlı Çam Ağacı ansızın gelen yağmurla birlikte çocuklarım rüzgarlarla uzaklara gitsinler diye açmış olduğu kozalak kapılarını telaşla ve hızla kapatmaya başladı. Fakat ne yazık ki bazı tohumlar kurallara aykırı bir şeklide rüzgârdan önce çıkmış olan yağmurla birlikte Yaşlı Çam Ağacının dibine inmişlerdi…
Ne yazık ki onlar bir daha kozalaklara çıkamazlardı ve o yükseltiden rüzgarlara tutunarak uzaklara gidemezlerdi. Maalesef. Büyük çoğunluğu anne ağaçların gölgesinde kalacak ve kuruyacaklardı. Aralarından şanslı olanları ise böcekler toplayacak, anne ağacın uzağındaki yuvalarına götürecek ve yuvalar başka bir ağacın gölgesinde değilse ağaç olabileceklerdi…
*
…Yaşlı Çam Ağacının hemen dibinde onlarca çam fidanı çıkmıştı. Çam filizlerinin biri susuyor biri konuşuyordu.
-Anne. Biz neden hemen senin dibindeyiz ve neden hep bir aradayız?
-Neden takmış olduğun kanatlarımızla uzaklara gidemedik ve kendimize göre güneşli, uygun ve rahat bir yer seçemedik?
Neden çok uzaklarda ve orman olmayan yerlerde orman kuramadık.
Bir diğeri.
-Anne birbirimize çok yakınız toprağımız yetmiyor.
Bir diğeri.
-Anne suyumuz yetmiyor.
Büyük çoğunluğu.
-Anne gölgende kalıyoruz, güneş alamıyoruz... Yoksa biz ağaç olamayacak mıyız?..
*
Yaşlı Çam Ağacı çok üzgündü. Yerinden kıpırdayamıyordu. Bir kıpırdaya bilse o filizleri hemen dibinden alıp uzaklara, su ve toprak kavgalarının olmayacağı sakin yerlere ve ağaç gölgelerinin olmadığı güneşli alanlara taşıyacaktı.
Ama o bir ağaçtı. Yerinden hareket edemiyordu ve zararlı insan etkileri yağış rejimini bozmuş, değişen yağış rejimi ise tohumlarının hemen dibine dökülmesine neden olmuştu.
Yaşlı Çam Ağacı dallarının altında filizlenmeye çalışan çocuklarının hepsinin kuruyacağını biliyordu. En uzun dal boyunun dışında olanların ise kendi aralarında büyük bir rekabete gireceklerini ve dört tarafında sadece en güçlü olan dört filizin ayakta kalabileceğini biliyordu.
Tabii. Onları da evcil hayvan sürüleri yemezse.
Yaşlı Çam Ağacı üzgündü. Çünkü geçen senelerde olduğu gibi bu senede orman yürüyemeyecek ve tohumları çok uzaklarda yeni ve mutlu bir orman kuramayacaktı.
Hatta daha da kötüsü çocuklarının hiç biri ağaç olamayacak, yaşama tutunamayacak ve Yaşlı Çam Ağacının çocukları kendi gölgesinde kalarak kuruyacaklardı…
*
Yaşlı Çam Ağacı Bana dönerek. Keşke çocuklarınız daha fazla oyuncak istemeseler. Sadece kendi yaptıkları ile yetinseler. Defterlerini tutumlu, kitaplarını temiz kullansalar. Yemek seçmeseler. Annelerinin yapmakta olduğu yakın yerli ve evsel yemekleri tercih etseler. Ağabeylerinin, ablalarının küçülen elbiselerini giyseler. Durmadan acar ve yeni şeyler istemeseler…
Tabii. Büyüklerde onları taklit etseler, o zaman üretim ve tüketim çılgınlığı olmaz, doğa fazla hırpalanmaz, doğanın dengeleri bozulmaz ve ilkim değişmezdi.
İklim değişmeyince ne mi olurdu? Tohumlarımız (çocuklarımız) rüzgarlarla çok uzaklara giderlerdi. Dağlarımız orman olurdu. Depremler, afetler, susuzluk ve açlık olmazdı… DEVAMI VAR.