Geçin siz “Cumhuriyet Arap düşmanlığı üretti” safsatasını.
Araştırın, soruşturun, ama din bağımız da olsa objektif olun
Adam gibi gerçeği saklamayın.
İşte Türk Milliyetçiliğini ırkçılıkla yaftalayıp, Arap Milliyetçiliği yapmaktan gurur duyanlara, utançtan yerlere geçeceği birkaç olay ki,
Asla senaryo menaryo değil. İftira, karalama değil.
Suriye ve Filistin Cephesi’nde Arapların Müslüman(!) önderi Edward Lawrence komuta ettiği Bedevi süvari alayına şöyle bağırır:
“Esir almak yok!.. Hücuuum!..”
Filistin Cephesi’nden Anadolu’ya doğru çekilmekte olan Türk ordusu, yani senin, benim, onun dedelerimiz yorgundur, perişandır.
At arabalarının üstünde, ilkel sedyelerde yaralılar taşınıyordur.
Kiminin başı, kiminin omuzu, kiminin kolu sargılıdır.
Binlerce, Müslümanlıkla, Peygamber Ümmeti ile alakası olmayan bedevi atlısı eğri kılıçları ile Türk ordusuna arkadan saldırırlar.
Türk Mehmetçiğinin kelleleri, kolları havada uçuşup çölün kızgın kumlarına düşüyordur.
Teslim olmak için el kaldıranların önce kolları, sonra kelleleri alınır.
Kim yapar bunu? Yalnızca Haçlılar değil mi?
Ümmetten kardeşlerimiz Arap çapulcuları,” Edward Lawrence’nin ““Esir almak yok!..” buyruğuna harfiyen uymuşlardır..
Lawrence bununla yetinmez, daha çok, daha vahşice Osmanlı kanı dökülsün ister ve bağırır:
“ Osmanlı askerleri midelerinden altın saklıyor.”
Bunun diyen sen misin. Şehit dedelerimizin karınlarını deşerler altın bulmak için.
Yüzyıl sonra yönetenlerden bir efendi hazretleri aynen şunu söyler:
“Cumhuriyet Arap düşmanlığı üretti.”
Canım benim. Bitmedi daha var daha:
Suriye ve Filistin Cephesi’nde Lawrence’nin komuta ettiği Bedevi süvari alayının eğri kılıçlarından kellesini kurtaran, yaralı iki bin Mehmetçik Şam’daki hastaneye yatırılmıştır.
Hastane dolup taşmış, yüzlerce yaralı Osmanlı Askerleri avludaki sedyelerde hatta yerlerde yatıyor, inim inim inliyordur.
Yeterli sağlık personeli de yoktur, ilaç yoktur, hele hele narkoz yoktur.
Cerrahlar sivri uçlu bıçakları ile narkozsuz yaraya girdiğinde, doğal olarak feryatları göklere yükseliyordur kahraman dedelerimizin.
İşte Bedevi atlıları. böyle bir günde gelirler ve öyle bir katliam yaparlar ki, insan aklı almaz.
İngiliz Lawrence bile, yapılan katliamlara tanık olunca, “Lanet olsun bunlara” deyip Filistin cephesinden ayrılıp Mısır’a döner.
Bedevi katilleri, güya din kardeşlerimiz, Türk kanı içme histerisi ile önce hastane avlusunda yatan yaralıların göğsünü hançerle deşerler, sonra hastane odalarına dalarlar.
Gözleri kan çanağı gibidir. Kudüs önünde Haçlı kesiyor gibidirler.
Selahattin’in kemiklerini sızlatarak. Peygamberimiz Efendimizden ( sav) utanmadan.
Sonucu tahmin edersiniz:
Sağlık personeli dahil, kurtulan tek kişi olmaz. Bedevi çapulcuları hepsinin kanlarının tadına bakarlar.
Eğer insani duygularınızdan kırıntı bile kalmış olsa bu manzarayı kabullenmeniz olası değil.
İngiliz gözlemci subaylarının kalmış olmalı ki onlar bile bu vahşete isyan ederler:
“ Bu kadar da vahşet olmaz! Biz Arapları destekledik ama hastane baskını da istemedik ki…”
Yüz yıl sonra bir efendi hazretleri: “Cumhuriyet Arap düşmanlığı üretti.”
Devam edeceğiz.