Çok mu ağır düştü bu söz?
Hiç düşmesin.
Zaten birilerinin öyle bir derdi yok. Olmadı da.
Paşa gönülleri ne zaman isterlerse Boğaz’da en pahalı balık da yer kuzu pirzola da.
Tedavi olmak için Amerika’ya gider.
Gardrobunu yenilemek için Fransa’ya, İtalya’ya, bilmem hangi gavur içine.
İnsanlar Hac’ca gitmek için senelerce beklerlerken onlar bağ yolu ederler.
Çoluk, çocuk cümbül cemaat.
İş adamları falan değil.
Onlar kendilerini çok iyi bilirler. Diyanetten tutun da, en ilgisiz kurumuna kadar.
Sonra da ;
“ Halk bizi istiyor. Halk ile kucaklaşıyoruz. Bu benim halkım.”
Gülün, gülün.
Ya da parti karizması altında inim inleyen, din yutturması can damarından enjekte edilmişler kafayı yesinler öfkelerinden.
Yaptığı her yanlış iş’te bir hikmet arayan hazreti efendiciler açlıklarından köpük kussalar da kurşun sıksınlar alnımın tam orta yerine.
Kurban bayramı geçti gitti.
Kurbanlıkların yanına varmaya yürek gerekti. Varsanız ne yazardı? Kurbanlık mı alacaktınız?
On bin lira emekli maaşı alıyor. Ev kendisinin de olsa, edi ile büdü kalsa da on beş bin lira verip bir koyun alıp kurban ibadetini yapmak paça ister.
Sonra ne ile geçinir bu garip ?
Geçtik orayı.
Asgari ücretliyi düşünün. Özellikle emeklileri. Bürokratlar hariç. Ülkeyi yönetenler tümden dışında saydıklarımın.
Altı ayda komik zam almış emeklinin maaşına ülkenin bütün kargaları bırakın gülmeyi gözyaşı döküyorsa kendisine biat edilmiş efendinin karnı tok demektir.
Ev kirası var. Çocukların okul masrafları, evleneceklere hazırlıklar, geçim falan filan işte.
Delikanlıca itiraf etmek erdemlilik.
Nasıl kurban kessin şimdi bu ?
Nasıl ortaklığa girsin kurbanlık sığır, inek her neyse için ?
Kasımpaşa’nın kabadayısı olsa ne yazar?
İki şey kalıyor geriye. Gerçek ve birilerinin görmek istemediği.
Eğer onur, gurur sahibiyse yalan söylemek eşe dosta ya da ne kestiğini sormak münasebetsizliğinde bulunanlara.
Sonra, et beklemek içten içe, gizliden gizliye yakın akrabadan.
Özellikle çocukları varsa.
Gönül kırıklığı, ezikliği, mahcubiyeti içinde.
Ne çıkar olmasa? İnsan değil mi? Bu ülkenin vatandaşı değil mi?
Vergiler altında inim inim inlemiyor, “Ben bilmem, büyüklerim bilir. “ diyerek boynunu uzatmıyor mu ?
Oy sandıklarının başında gerekirse ölecek kadar salaklaşmıyor mu?
Veliahtlar askerlikten çürük raporuyla yırtarken ya da korumasıyla yirmi bir gün askerlik yaparken onun oğlu dal gibi yere düşmüyor mu?
Bazı ahlaksızlar, balkonda mangal yaparken, piknik yerlerinde et pişirirken ve yılda sadece bir gün kokladığı koku ciğerlerine kadar sinerken onun nefsi yok mu?
Yok ( ! )
Gönül Allahın nazar ettiği bir yer. Allahın nazargahı.
İşte o birileri var ya !
Birileri, Hazreti Ömer’liğe soyunanlar var ya ! Her kimse onlar!
Bu nazargahı kırdılar yıllar boyu.
Bu nazargaha asla bir kulübecik bile yapmadılar.
Bu nazargahta özellikle bayramlarda kırılan, yıkılan bir şeylerin sessiz çığlığı duyulmadı kulaklarına.
Komşudan et getirirse alın.
Gururu, onuru ayaklar altına alıp. Yüzü eller içine alıp.
Yurt dışına kurbanlık için para toplayanlar da utansınlar, en yakınlarda neler olup bittiğine.
Ya da objektif bir tavırla avurtları çökmüş babaların, yaşından fazla gösteren anaların yüzüne.
Sayenizde Kurban Bayramı da anlamını yitirdi.Hem siz efendilerin hem de, komşusu açken uzak diyarlarda melaike olanların.