Kadir Özdamarlar da gitti.
Üze, üze, ağlata, ağlata. Ah! Kadir Hocam, ağabeyim, kadim, aile dostum, herkesin dostu.
Uzun süren hastalık. Çaresizlik. Sabır. Allahtan gelene tevekkül, şükür.
İman abidesi adam.
Hoşgörü abidesi adam.
Her düşünceye, her görüşe sahip insanların sevdiği adam. Saygı duyduğu adam. Seksenli yıllardan beri tanıdığım sımsıcak, gönül adamı adam.
Seksenli yıllardan beri ağzından tek bir kötü sözcük duymadığım adam. Öfkesini asla dışarı vurmayan, asla öfkelendiğine hissettirmeyen adam.
Konu ne olursa olsun tartışmalarda, abartmıyorum, bir dervişten farkı olmayan adam.
Kimseye küsmemiş, alınmamış, gocunmamış, öyle olsa bile çoktan unutmuş beyefendi adam.
Aile kavgalarında sürekli barışçıl olan adam ki en iyi yaşayan benim, tanık benim.
Son derece kibar adam.
Son derece cömert adam. Ofisime asla boş gelemeyen, esprili, esprileri çok sevilen adam.
Katı, edebiyat çevresi için çok fazla ince, çok fazla adam.
Ah! Has adam, has adam.
O, nasıl anlatılır, nasıl söylenir, uzun yıllar boyunca koruduğu, eksilmeyen, aksine artan nezaketi nasıl ifade edilir bilemiyorum desem inanın.
Bir insan, bir şeye ya da kendisine kötülük eden birine kızdığında hiç mi ağzından bir kötü söz çıkmaz, hiç mi kin tutmaz.
Çıkmadı. Tutmadı.
Sanırım onu en fazla anlatabilecek tek kişi, çok sevdiği dostu, hemşerisi, benim de son derece saygı duyduğum, kendisi gibi başlı başına bir gönül adamı olan Prof. Dr. Kemal Atik Hocaydı.
Kemal Hocam, onun cenaze namazını kıldırmak suretiyle hemen başucundaydı. Kadim dostunu, sonsuz âlemde buluşmak üzere yalnız bırakmamıştı.
Eminim, bu olay bizleri olduğu gibi onu da mutlu etti.
Kadir Ağabey, çok iyi bir yazardı. Çok sayıda esere imzasını atmıştı. Hâkimiyet gazetesinde birlikte uzun yıllar köşe yazarlığı yapmıştık.
Dahası, yine uzun yıllar bir yerel Televizyonda program yapımcılığı yaptık. Onun programları seyrediliyordu çünkü Kayseri Kültürü içerikli çekimler yapıyordu.
Çok çok iyi bir eğitimciydi sevgili Kadir Hocam. Akademisyendi. Sütçü İmam Üniversitesi’nin sevilen, saygıda kusur edilmeyen akademisyeniydi.
Yurt dışında, görev yaptı. Bildiğim kadarıyla Kemal Atik Hocam gibi Kazakistan’da bulundu.
Kayseri Sanatçılar Derneği’nin başkanlığını yaptı bir süre. Kimsenin yapamayacağı fedakarlıklarda bulundu ki, hangi biri anlatılsın.
Doluydu. Dopdoluydu Kadir Hocam.
Şimdi ne olacak? Nasıl olacak? Onsuzluğa nasıl alışılacak, onun kaybına nasıl inanılacak
Hiç de kolay olmayacak.
Olsa bile, bizler yaşadığımız sürece ondan sürekli söz edeceğiz.
Biliyorum, bir sonbahar yaprağı gibi birer bire dökülüyor, birer birer rüzgârların önünde sürükleniyor, birer birer bilinmedik yerlere savruluyoruz.
O, sırasını atlattı.
Sıra bize geldiğinde çağıracaklar ve biz de bu çağrıya uyacağız.
Ah! Kadir Özdamarlar Hocam! Ah! Be yıllar öncesinden tanıdığım, tanımakla onur duyduğum adam.
Biliyor musun telefon etmeye bile korkuyordum.
Muhterem eşin hanımefendi, Neriman Yengemin kötü bir şeyler söylemesinden korkuyordum.
Meğer gelecek de gelirmiş bir gün.
Yrd. Doç. Dr. Kadir Özdamarlar. Yazar, gönül adamı Kadir Özdamarlar.
Rabbimin misafiri oldu o gün. İnşAllah Rabbim onu iyi ağırladı.
Ruhumda bir kandil daha söndü.