Genelde çiftçi ailelerinin genç erkekleri yaz boyunca harmanda yatıp kalkarlar köy yerlerinde. Yani; leyl-i okul!.. Aile büyükleri akşam evlerine ulaştıkları andan itibaren şenlik başlar harman yerinde. Yerleşim yerinin biraz uzağında olan harmanlar bu saatlerden sonra herşeyi ile gençlere emanettir artık. Urup ya da ölçekler dolusu her türden tahıl Hacı Ahmet Amca’nın bakkal dükkânına adeta akmaya başlar. O dükkândan harmanlara akansa; cevizli şeker sucuğu… Götürülen tahıl dükkânın bir köşesine boşaltılır. Karşılığında, göz kararı tartılı bu meşhur sucuk harmana taşınır… Sucuğun gramı ya da dirhemi kaç paradır, tahıl kaç paradan işlem görür, -sanırım güvene dayalı olduğundan- bu hususlar hiçte önemsenmeyen, ve üzerinde durulmayan hususlardır.
Gökyüzünde yıldızların ve saman yolunun en belirgin olduğu mevsimdir bu harman zamanı aylar. "Yıldızların altında muhabbet" ve "haşmet" ne güzel şey olurdu bu saatlerden sonra harmanda… Elde şeker sucuğu, dilde yârenliğin bini bir para… Memet Emminin sarı öküzünden girilir söze, sonra Hikmet amcanın kağnısının teker sesinden devam edilir, sonunda da Leyla ile Mecnun'un aşklarını aratmayan aşklarından dem vurulur bir iç çekişlerle. Şuna inanıyorum ki o şeker sucuğuna o tadı veren bu muhabbetler ve yârenliklerdi… Şimdi bir akl-ı evvel çıkıp; "evlat o dönemler sizler için neşeli bir oyundan öte anlam taşımaz.. Siz gidin hele o günlerin rezaletini büyüklerinizden sorun" diyebilir bana… Kimlere sormadım ki bu konuyu? Özellikle şu meşhur ve malum "Marşal Yardımı" sonrasından bu güne o özlemli köy mutluluğunu çıra ile aradıklarını söylediler hep… Ve söylediler o şeker sucuğuna tadın mutlu insanlıktan geçtiğini aslında… "Bu gün yeni şeyler söylemenin vaktidir" biliyorum… Ama bu fasl-ı harman zamanı cevizli şeker sucuğu da es geçilmezdi ki hani!..
"Her mevsim içimden gelir geçersin" der ya bir uşşak makamlı şarkı, işte öyle bu devran, böyle döner durur. Döner durur ama kalbimin viran oluşunu kimseler bilmez. Ah Semahat Özdenses ah! Ah Hüseyin Yurdabak ah!.. Sonra freze basarız, ardından da kara...