Geçenlerde -azdım yanıldım da- bir nebzecik olsun kendimden bahsetmistim ya, bir takipçim yorumunda demiş ki "kendini anlattın da şimdi rahatladın mı? Başka birisi de şöyle demiş: "Sen bırakta kendini başka birisi anlatsın"
"Evet rahatladım" diyeyim birinci kişiye cevap olarak. Ikinci kişi de lütfetsin burdan yaksın...
Bir Kitap: "D E L İ B A N"
Ve
Ali Rıza Navruz
-------------
Hatice ÇERÇİ
Eğitimci Şair
^^
“…Zira kırmızı çiçekli siyah defne ormanının bütün sırrı
bu gümüş kanatların sesindedir.”
Bir şiir kitabının bir okuyucuya ne vermesi gerekir? Bir millet dilinin kelime ahenginin ses ahengini meydana koyan harflerin kelimelere, kelimelerin cümlelere ve şiire kadar ki yolculuğunda şair bize nasıl eşlik etmeli? Hiç tanımadığı bir kadını dansa kaldıran yabancı bir erkek kadar cesaretli olmalı ki daha ilk satırlardan itibaren gayet tanıdık bir vücuda sarılır gibi mısralara sarılmalı, onlarla şarkı bitinceye kadar devam etmekten haz duymalıyız.
Bir şiir kitabına başlarken iki şey görürüz birincisi şairin yazarken arındığı diğeri ise bize haz verdiğidir. İşte bu iki çerçeve içerisinde Ali Rıza Navruz’un Deliban isimli eserini ve Deliban şiirini kısa bir deneme yazısıyla inceleyelim. Edebiyatımız zaman geçtikçe aynı şiirleri farklı isimlerle yazmaktan vazgeçmeyen birçok şairin var olduğu bir dünya haline gelmiştir. Hem hece hem de serbest dediğimiz türü kullanarak kendine ait bir şiir dünyası kuran Navruz bu şiir dünyasının kapısını aralıyor. 82 şiirin yer aldığı kitapta hecenin 8’li, 11’li ve 14’lü kalıplarıyla yazılmış şiirler ve serbest şiirler yer alıyor. Kıt’a, beyit gibi türlerin hece şiirlerinde kullanıldığını görüyoruz. Mor rengin şairi dediğimiz Navruz kitapta toplum hayatından yorulan bir insanın kendi içinde kelimelerle varoluşunun bir göstergesi olarak bize merhaba diyor.
Kitapta yine onun kelimesi olan mor birçok şiirde yer alıyor. Biz kitapta bir varoluş teması görürüz. Jean Paul Seatre, Franz Kafka gibi yazarlarda gördüğümüz, insan dünyaya fırlatılmıştır ve bu insanın modern hayattan kaçma, kalabalıktan uzaklaşma ve toplum hayatından arınma gibi durumlar söz konusudur. Ali Rıza Navruz ise şiirlerinin perdesini aralayarak bu dönencenin içine girmiş bir şairdir. 82 şiirin yer aldığı kitapta faklı imgelere yer verilmiş; “Galiba en büyükçe günâhım bu! İmkânı değil, sızı istedim. “Hançeri ebrûsu saplandı…” Bir curcuna usulünce dile… Ve Bir kravatın Üçgen düğümünde kaldı deliban… /Ha/ Bir ebleh markalı şair diyemem sana Yevm-i vefâtında Bir Deniz Mezarlığı seçecek kadar Şehriban… Verdiğimiz bu bölüm Deliban şiirinden. İmgelere bakarsak: “Ebleh markalı bir şair, deniz mezarlığı, bir kravatın üçgen düğümünde kaldı deliban,” gibi ifadeler birkaç imge örneği verebilinecek tarzdandır. Alışılmışın dışında imgeler ve şiir tarzı kelime üretmesi açısından Navruz’un şiirleri şiir okuyucularına önerilebilecek bir şiir kitabıdır. Şiirlerinde mecazlı ifadelere çokça yer veren Navruz; benzetmelerden, pekiştirmelerden yararlanır. “Deliban, Şehriban, Kalteban” kelimeleri ahengi sağlamak açısından türetilmiş kelimeler olarak yine Deliban şiirinde karşımıza çıkar.
Biz Navruz’un şiirlerinde bir Ahmet Haşim etkisi de görürüz. Şiirlerindeki anlam kapalı değil örtülüdür. Ahmet Haşim’in: “Tıpkı bir defne ormanının ortasına bırakılan bal dolu bir fağfur kavanoz gibi, mânâ şairin yaprakları içinde gizlenerek her göze görünmez ve yalnız hayâlât ve kelime kafilelerini, vızıltılı arılar gibi hâricen etrafında uçuşturur. Fağfur kavanozu görmeyen kari, muhayyir-ül-ukul arıların kanat musikisini işitmekten zevk alır. Zira kırmızı çiçekli siyah defne ormanının bütün sırrı bu gümüş kanatların sesindedir.” Bu tarifin haricinde bence hiçbir şiir yoktur. Böyle olmadığı iddia edebilecek bir şiir varsa o şiir değildir ve ona “şiir” diyenler ancak yabancılardır.” Şiirde mana için söylenen bu sözler, Ali Rıza Navruz’un şiir görüşüne de uyduğunu görüyoruz.
Navruz’un şiir kitabı; geleneksel ve modern şiir dediğimiz bir çizgide sırat köprüsünden geçer gibi kıldan ince, kılıçtan keskin diyebileceğimiz bir çalışma ile kılı kırk yararak yazılmış bir kitaptır. Burada yaptığım çalışma bu kitap için çok küçük bir tanıtım yazısı olarak kalacağını biliyorum. Fakat şiir okuyucularının okuması tanıması gereken bir şiir kitabı olduğunu düşünüyorum. Düşüncelerimi bu şekilde belirterek son vermek istediğim yazıma şiirin bir resmi çizen ressam, bir fotoğrafı çeken fotoğrafçı, bir marangozun elinde işlenerek masa, sandık olan ağaç gibi kelimeleri naif tozlu raflardan alarak, cilalayarak önümüze koyan Navruz’a teşekkürler…
Mümkinât bir dingo hanı şimdi... Veee şu morlar maviler kahverengilere yakışır bir DELİBAN olmuş. Tebrik ederim. Hayırlı uğurlu olsun hocam!