Çok Muhabbet...
""""""
"Bir kimseyi az anarsan unutursun, çok anarsan çürütürsün" denmiş.
Unutma kısmına inanırdım da çürütme kısmına güler geçerdim bir zaman önce...
Sonra; bir zaman sonraları yaşadık.
"Çok muhabbet tez ayrılık getirir" atasözünü türkülerde duyduk.
Yine gülüp geçtim.
Bu iki durumdaki çokları ayrılıkla hiç düşünemedim, yakıştıramadım da!
Şu son zamanlarda düşüncem değisti vallahi.
Yüzyüze muhabbetlerde bir noktada kırılma anı yaşanıyor.
Aslında arada güçlü bir sevgi ve saygı varken, buna rağmen bu durum yaşanıyorsa demek ki fazla olan herşeyde bir gereksizlik var!
İfrat ve tefrit olayı burada da denge unsurudur.
Fakat biz kantarin topuzunu o noktada tutamıyoruz nedense; ya fazlayız ya eksik!..
Özellikle sanat aleminde çok çok değer verdiğim, sevdiğim saydığım kişiler vardı ki...
Şimdi sağıma ve soluma bakıyorum yoklar!
Ben kendimce bu duruma bir kılıf hazırladım.
Diyorum ki "Fazla sevgim, ve değer verişim onları sıktı..
" Suç bende! Küçükken bir serçe kuşunu avucunda seveyim derken öldürmüştüm...
Ne sakar adamım ben yaaaa!
Gedâyı padişah yapan, padişahı da gedâ eyleyen bu felek herşeyi görüyor ama...
BİYOGRAFİ
^^
Ve ben; şair bozuntusu bir Rıza
Mahzun gecelerde hep gamlı,
Hep hüzünlü,
Hep de ağlamaklı...
Oturur sabahlara kadar şiir yazarım;
Gamzekız’lı ya da Mehrezad’lı.
Umutsuzluğum, sarhoşluğum, bir hoşluğum
Kimin eseridir bilemem.
-Belki bilirim de- anlatamam.
“Mâni oluyor hâlimi takrire hicâbım.”
Ali Rıza Navruz