Tarihe ve tarihimize dönüp de şöyle bir göz atacak olursak görürüz ki; Anadolu’muzdaki bin yıllık Hitit döneminde bir kadın şaire rastlayamıyoruz. Edebiyat tarihçilerinin görüşü de bu yönde. Fakat dört bin beş yüz yıl geriye gidersek, Sümer topraklarında Akad Kralı 1.Sargon’un kızı ENHEDUANNA ilk kadın şair olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu noktadan sonra ülkemize dönecek olursak, Şukufe Nihal Başar, Günseli İnal, Sennur Sezer, Didem Madak, İnci Okumuş, Bejan Matur, Lale Müldür, Azime Akbaş, Gülden Akın, Hilal Karahan, Nevra Çağlayan, Sibel Serinsu ve daha nice kadın şairlerimizi bir çırpıda sıralayabiliriz.
Eskiden şöyle derlerdi: “Kadın şiir yazmaz yazdırır.” Artık kadınlarımız bu sözü yutmuyorlar. Hatta erkeklerin: “Zaten sizler şiirsiniz” sözüne de pek itibar etmiyorlar. Onlar şimdi tutuşmuş bir kalemle şiir düşünüyor, şiir üretiyor ve dönemin şiirini yazabiliyorlar… Hatta Karacaoğlan gibi iddialı olup; "kim var imiş ben burada yoğ iken." Diyebiliyorlar!..
Yahya Kemal /Ölmek değildir ömrümüzün en feci işi- Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi/der ya bir şiirinde, işte şairimiz Şukufe Nihal –henüz hayatta iken- tam bu korkuya uğramış şairlerimizden biridir. Yani ölmeden önce unutulmuş, ölmeden önce ölmüştür şair diliyle. İmparatorluktan milli devlete geçişi ve cumhuriyetin ilk elli yılını yaşamış olan şairimizi/yazarımızı görmezden gelmeyi ben vefasızlık olarak görüyorum.
Evlerinde yapılan edebiyat sohbetlerinden etkilenen Şukûfe Nihal çok küçük yaşta şiir yazmaya başlar. İlk ve orta öğrenimini Selanik, İstanbul ve Beyrut’ta tamamlamış 1919 yılında Edebiyat fakültesi Coğrafya bölümünü bitirerek Türkiye’nin ilk üniversite mezunu kadını unvanına sahip olmuştur. Ayrıca fakültede okurken evlendiği Mithat Sadullah Sender ile Mekteb-i Ümit adında bir okul kurmuşlardır. O, ömrü boyunca hep ideal aşkı arayan bir kişilik olmuştur. Ruhunun yüksek rakımlarında, bir şiir edasıyla aramıştır aşkı. Şukûfe; Başlangıçta Tevfik Fikret etkisinde aruzla şiir yazsa da, zaman içinde Milli Edebiyat Akımının ilkelerine uygun hece ölçüsünü kullandı. Hece ölçüsüyle yazılmış şiirlerinde lirizm ve kadınsı bir içtenlik dikkatimizi çeker. Güzel bir kadındı rahmetli diyebiliriz. Edebiyatçılarımızdan ona kimler âşık olmamıştı ki; Nazım Hikmet, Ahmet Kutsi Tecer, Faruk Nafiz Çamlıbel başrolde idiler. Cenap Şahabettin’in kardeşi şair Osman Fahri ona olan aşkına karşılık bulamayınca canına kıymıştır…
Özgürlüğe tutkun, mücadeleci bir şair olan Şukufe, edebi kişiliğinin yanında eylemci kişiliğiyle de tanınır. Cumhuriyetin kurulması aşamasında 2.eşi Ahmet Hamdi Başar’la Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinde önemli çalışmalar yapmıştır. Halide Edip Sultanahmet’te tarihi demecini verirken Şukufe de Fatih mitinginde dinleyicileri coşturmuştur. Daha sonraki yıllarda Anadolu’yu gezmiş, görmüş, gördüklerinden etkilenen Nihal eserlerinde Anadolu sorunlarına yer vermiş, tanıdığı köyleri ve köy kadınlarını anlatmıştır. Tarihimizde kadın haklarının ilk temsilcilerinden biridir diyebiliriz kendisine.
Üniversiteyi bitirdiği yıl, ilk şiir kitabı Yıldızlar ve Gölgeler yayınlanır. Aruzla yazılan bu şiirleri hece vezniyle yazdığı şiirler izler. 1928 yılında Hazan Rüzgârları, 1930 yılında ise Gayya adlı şiir kitabı yayınlanır. Daha sonraları Yakut Kayalar(1931), Su (1933), Sıla Yolları(1935), Sabah Kuşları(1943), Yerden Göğe(1960) İsimli şiir kitaplarıyla karşımıza çıkar. Şairimiz güçlü romantizmini düşünce gücüyle de birleştirerek sık sık toplumsal konuları işlemiştir. Kendinden önceki ve o devirdeki kadın şairlerden farklı olarak bir erkek edasıyla ve kadın olduğunu unuturcasına yazmamıştır. Hayatındaki çok yönlülük edebiyatın diğer alanlarında da görülür. Lirik bir anlatım kullandığı öykü ve romanlar yazmıştır. 1928 yılında Tevekkülün Cezası adlı öykü kitabı ile ilk romanı Renksiz Istırap yayınlanır. Bunları *Çöl Güneşi *Yalnız Dönüyorum *Domaniç Dağlarının Yolcusu *Çölde Sabah Oluyor adlı romanları izler. 1935 yılında *Finlandiya adlı gezi notları yayınlanır. Şair ve yazarımız 1910 yılından itibaren Kadın, Tan, Cumhuriyet gazetelerinde, Ayda Bir, Her Ay gibi dergilerde köşe yazarlığı yapmıştır. 1973 yılında 77 yaşında vefat etti.