/Kayseri Şiir Akşamları/
"Yalnızlık bir duvar olur, yaslanır yalnızlığa şair."
Kon Kafe bir mekandır. Hem de ticari bir mekan. Adı üstünde bildiğimiz kafelerden bir kafe İşte… Almer Ticaret Merkezi'nin karşısındaki Belediye otobüs duraklarının bir arkasında bulunan binanın üst katı. Hatta buna çatı katı da dahil. Mekanın sahibi Kayseri'mizin ünlü ressamlarından Hasan Gürpınar ve ortağı öğretmen bir arkadaşı. Yıl 2003 idi. Günlerden bir gün Hasan Bey: "Arkadaşlar bu mekan şiir akşamları için her Cuma Gecesi sizlere tahsis edilmiştir, haberiniz olsun" dedi. Tam da o haftanın Cuma günü başladı bu Kon Kafe serüvenimiz. Ve tam tamına 3 yıl devam etti.
Kon kafe yarenlerin buluştuğu yarenlik mekanı değildi sadece. O mekan gerçekten bir sanat okulu idi. Okuldan da öte bir işlik! Bizlerin bu mekanda işlediği ise; çokça lir, birazcık da münir idi… Maksat şehrimizin son dönemlerinde küllenen şiirin, küllerini deşelemek ve o ateşi yeniden canlandırmaktı. Uzun soluklu Kon Kafe günlerinde bunu başardık diyebilirim, hem de fazlasıyla. Mekanda Cuma akşamları şiir konusunda bilenler bilgilerini sundu, bilmeyenler çekinmeden aldı alması gerekenleri. Kime sorsanız o zaman hemen herkes kimseyle yarış içerisinde olmadığını söylerdi ama aslında içten içe bir yarış da vardı sanat adına. Bu gün; şiir, öykü, roman yazarı bazı arkadaşlarımız bu işliğin işledikleri kişilerdendir.
Kon Kafenin 2006 yılında el değiştirmesinden sonra onun uzantısı dediğimiz mekanlarda (Kültür Kafe, belediye Salonu ve Yoğunburç) ne yazık ki bu gönül birlikteliklerinin bağları çözülmeye başladı yavaş yavaş. Buna etki eden faktörlerin en az yarısı dış müdahalelerdi bence. Hiçbir kurum ve kuruluşa bağlı olmayan bu birlikteliği birileri sahiplenip derneğine, birliğine katmaya çalıştı. sanatçı arkadaşlar kitaplı, kitapsız şeklinde tutulmaya çalışıldı bir dönem. Bu mekanımıza alternatif mekanlar açıldı ve buranın terki istendi açık mesajlarla. Hatta birileri kalktı buradaki bu saf topluluğa; "Belediye Şairleri" adını taktı. Hatta daha da ileri gidilerek gazetelere; "bu mekana gelenleri Belediyenin bir bardak çayı için virgül gibi kıvrananlar" şeklinde nitelendirildi.
Dedik ya çözülmeler oldu diye, Bunun neticesinde doğan iç kargaşa nedeniyle kucaklaşmaların yerini uzaktan baş sallamalar aldı. "Bizler büyüdük" diyordu birileri. Müthiş bir tespit! Bir çok arkadaşımız inkişaf etti, büyüdü, ve artık bu mekanlar dar geldi onlara(!) Özellikle Yoğunburç döneminde bazı kişilerce, "Cuma Şiir Dinletilerinin adı, "Şiir İnletisi" şeklinde lanse edildi açıktan açığa. Bu gecelerin müdavimlerinden olan bazı arkadaşlarımız kendilerinin bir "general" olduklarını burada keşfettiler ve "er" saydıklarıyla olmayı zül addettiler… Ha haklarını yemeyelim, arada bir de olsa bu bahse konu zevat bu mekana uğrar. Mutlaka duymuştur bir televizyonun çekim yapacağını o gün, ya da kendisini büyük bir konuğa gösterme derdindedir. Bu kişiler o gün mutlaka protokol koltuklarındadırlar. Biz hep çekiliriz şöyle bir derkenara!.. Ah, beni batasıca beeeen!
Ben şuna inanırım ki; her işin amatör bir ruhla, profesyonelce yapılanı makbuldür. Arı-duru saf bir ruh! Ve dahi halisane bir niyet. İşte o zaman düşüyor başa üç elmadan birisi; kime kısmet, kime niyet!
Şimdilerde Cuma şiir dinletilerinin mekanı Turizmciler Derneği olarak bulunduğu çevreye çay servisi yapıyor. yani bir yerde ticaret! Hilmi Ziya Ülken ne demişti 'Aşk Ahlakı' kitabında: "Kayseri'de sanat tüccarın sermayesidir." Bu söze bir parantez açarsak diyor ki mealen; bir sanat ki bu şehirde sermayeye katkı sağlamıyorsa yok mesabesindedir... Hay dilini seveyim Hilmi Amcam, düşünceme dil oldun...