Bir Dolu Mâhur Şarkı...
""""
Mayıs'ın ūçlūk diliminin ilkini yaşıyoruz. Yağmur yağıyor işte! Ve sen yoksun... Oysa daha önceleri hep sen olurdun, sonra yağmur yağardı. O yağmur var ya;
Önce senin saçlarını tarardı tel tel!
Sonrasında
Bir mâhur şarkı olurdu dudaklarımızda.
Ve bu yağmur
O lepiska prizmada kırılıp,
Seyir defterimize mısra olurdu...
Biz hep farklı olurduk sevgimizi yoğururken şu taş merdivenlerde. “Birlikte rahmet, ayrılıkta azap var.” deyû tek şemsiye altına sığınırdık biliyor musun? O yağmur çisil olurdu çoğu zaman, sense ürkek kere ürkek!.. O sessizliğin parankimasında farz-u muhal “u dönüş”lerimiz hiç olmazdı... Ellerini ellerimde unuttuğun demlerin hazzını birlikte yaşarken yağmur yağardı ve sen yüreğimin dip köşesinde uyurdun... Dar vaktin sabahlarında dibi delik testimiz bile dolardı gülücüklerimizle ey can!.. Kahrın kuyusunda soluduklarımsa hep sevgimizin soluğu olurdu. Kendi dizlerimize kapanıp ağlarken bile, ay ışığı hürmetle eğilirdi önümüzde.
Yağmur yağardı....
Bir deli eserdi rüzgâr...
Zamansız bir vaktin kucağında olurduk seninle, sonra da bir türkü tuttururduk sarı sevdalarımız üzre;
"Geceler yârim oldu, aman aman garibem,
Ağlamak kârım oldu anam anam garibem.
Her dertten yıkılmazdım aman aman garibem,
Sebebim zalim oldu, anam anam garibem"
Yağmur yağardı, sonra da bir dolu MAHUR ŞARKI geçerdi gönüllerimizin güney doğusundan hatırlasana... Bak yine yağmur yağıyor..! Efil efil esiyor esrik rüzgâr gönül pencereme. Ama ellerin olamıyor bu rüzgâr saçlarımda... Ve yine dönüyor o gramofonun bildik plağı; "Ellerin bir martı, telaşlı ve ürkek/ Ellerin fırtınada çırpınan, bir beyaz yelken."
Yağmur yağıyor ve sen yoksun artık!.. Her daim bizim sandığımız o yağmur gel gör ki şimdi başka mevsimde ve bizim vebalimiz hep. Dolmuş duraklarına sığınmalarımız da yok. Hatta kulaklarımıza şarkılar fısıldayan o yılgın rüzgârı da yok yağmurun biliyor musun? Ve dilek ağacına çaput bağlayarak ettiğimiz dualar da yok olmuş seninle birlikte. Mesela diyorum, mesela bir akşam vakti...Tövbe-tövbe..! Yok, yok!.. Tarifsiz duygular içinde olamam ey can!.. Koç Köroğlu gibi sevgi naraları da atamam bundan sonra... Bu akşam, yağmur damlacıklarında yıkanan ışıklar alıyor gözümün rengini. Sana dair şiirler, çıkmıyor gönül çıkınımdan bir türlü. Ne ellerim Akdeniz oluyor ellerinde, ne de zakkum çiçekleri veriyor bana adresini...
Velhasıl caaan; yine MORUM bu mevsim!.. Çünkü; yağmuuuuuuuuur...