Bugün 10 Kasım.
Klasik anma törenleri ve her zaman ki hamasi nutuklara devam.
"Anmış olmak için anmak!"
Ya da "Sıra savma kabilinden" bulunmak.
Son dönemde patlatılan Atatürk düşmanlığının gölgesinde gerçek Atatürk’ü anlamak, anlatmak ve yaşatmak…
Ne kadar ulvi bir görev.
Ne kadar önemli bir miras geleceğe bırakılabilecek.
ANLAYABİLMEK…
Anlamak başka bir şey.
Anladığını sanmak ise apayrı bir durum.
Anladığın gibi yaşamak ise bambaşka bir durum.
Yani bildiğinle amel etmek.
Önce andımız kaldırıldı.
Ardından ders kitaplarından adı ve resimleri.
Sonra uydurma bir tarih inşa edildi.
Hatta daha da ileri gittiler…
Bütün hayatını nerede ise savaş meydanlarında geçmiş başkomutan için “Atatürk Çanakkale’de yoktu ki…” dediler.
“Sarıklı, cüppeli, gökten inenlerle bu zafer kazanıldı…” diye de bir başka söylem geliştirdiler.
Kendisine, merhum annesine dair ağza alınmayacak derecede bayağılaşmış iftiralar attılar.
Onu yıpratmak, küçültmek için ellerinden geleni yaptılar ama…
Sanırım yine kazanan Atatürk oldu.
Hem de 100. Yılda.
29 Ekim’de nerede ise 1.5 milyon insan Anıtkabir’de buluştu.
Atasını saygı ile, minnetle ve dualarla andı.
Başına taç, yoluna rehber, geleceğine ışık edinerek.
KASITLI…
Bir ünlü düşünür der ki; Bir ülkeyi harap etmek istiyorsanız kutsallarını ve liderlerini tahrip ederek işe başlayın.
Nitekim olay da budur ülkemizde kelimenin tek anlamı ile yapılan.
Türkiye Cumhuriyetinin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk’e son dönemde yapılan çirkin saldırılar ortadadır.
Ayrıntılara girmeye gerek yok.
Zaman zaman içimiz kan ağlayarak yazıyoruz burada.
Yakışmıyor.
Hiç mi hiç yakışık almıyor.
Bir başka Dünya ülkesinde olsa kurucu başkana karşı söylenen, yapılanlar karşısındaki devletin ve toplumun tavrı çok daha farklı olurdu.
Ama ne yazık ki Türkiye’nin Türk insanın getirildiği durum ortada.
Bu saatten sonra Türkiye “Fabrika ayarlarına döner mi?” yine ve yeniden “Atatürk çizgisini yakalaya bilir mi?” bunlar son derece hassas ve üzerinde inat, ısrarla durulması gereken hedefler.
Zira Dünya’nın yaşadığı kaos ortadadır.
Orta Doğu’da yeniden dizayn edilmeye çalışılan topraklar ve Emperyal güçlerin, kapitalizmin yeniden servet paylaşım planları içerideki işbirlikçiler eli ile her geçen gün daha da hızlı işlemektedir.
Ve… Ne yazık ki ülkemizin temel sorunu.
Okumayan, anlamayan, sorgulamayan, kendi kutsallarına ve milli ve manevi liderlerine sahip çıkmayan, arap hayranlığı ile bir ülkede gelinen nokta burası.
BUGÜN 10 KASIM!...
Evet bugün 10 Kasım.
Nasıl da denk geliyor?!...
Hem de Cuma…
Hutbe günü…
Kaçacak bir yerde yok ki kaçsalar!...
Bakalım Diyanet İşleri Başkanlığı Cuma hutbesinde ne yapacak?
Yine kulaklarının üstüne mi yatacaklar mı acaba?
Yoksa genel manada “Tüm şehit ve gazilerimizin” diyerek mi “Amin” dedirtecekler?
Ya da klasik olduğu üzere görmezden-duymazdan-bilmezden mi gelecekler?!...
Kim ne derse desin o bizim için en büyük rehberlerden birisi.
Yüce Türk milletinin gönlünde taht kurmuş, siz ne kadar okusanız da, okumasanız da sanırım halkının duaları ile çoktan layık olduğu yerdedir inşallah.
ATATÜRK KİMDİR?
Atatürk, devrimdir.
Atatürk, Laikliktir.
Atatürk, Cumhuriyettir,
Atatürk, Halkçılıktır.
Atatürk, Milliyetçiliktir.
Atatürk, Devletçiliktir.
Atatürk, kitaptır.
Atatürk, eşitliktir.
Atatürk, haktır, hukuktur.
Atatürk, kanundur, nizamdır.
Atatürk, bilimdir.
Atatürk, aydınlanmadır.
Atatürk, meşaledir.
Atatürk, çağdaşlıktır.
Atatürk, medeniyettir.
Atatürk, gelecektir.
Atatürk, gençliktir.
Atatürk, bayramdır.
Atatürk, gerçekliktir.
Atatürk, barışın adıdır.
Atatürk, rehberdir.
Atatürk, liderdir.
Atatürk, dostluktur.
Atatürk, modern Türkiye’dir.
Atatürk, yarınlardır…
Atatürk, Dünya durdukça duracaktır…