Gelenektir.
Aslında biraz da klasik.
Bazılarımız bu muhabbetten hoşlanmasa da herkese saygı duymak durumundayız.
Herkes herkesi kendi değer yargıları ile tartmamalı.
Herkesin hayatı herkese.
Yani bir anlamda “Her koyun kendi bacağından” misali.
İster Hicri, ister Miladi, ister Rumi ne derseniz deyin takvimlerde hayat döngüsü zamana yenik düşüyor.
Geçen yıl aramızda olan birçok kişi maalesef aramızda değil.
Bu nedenle kim ne derse desin, kim ne düşünürse düşünsün, kim ne yaşarsa yaşasın herkesin yaptığı hayır da şer de kendi hesabına yazılıyor.
Fazla uzatmaya gerek yok.
Yeni yıla dair beklentilerimiz var.
Umut insanın ekmeği.
Gerçekleşse de, gerçekleşmese de yapacak bir şey yok.
İnsanların her zaman gelecek için umudu vardır.
Ötelenen, ertelenen hep bir şeyler olmuştur
Olacaktır da.
Geleceğe dair.
Yarına dair.
Bugüne dair.
Hali ile de geleneksel bir Yeni Yıl yazısı yazmamız kaçınılmaz.
İçimizdeki umudun hiç eksilmemesi temennisi ve dualarımız ile birlikte inşallah.
GEÇEN YIL(LAR)A DAİR…
İnsanımız sanırım şunu yapmıyor.
Geçen ya da geçmiş yıllara dair bir hesap.
Ya da içsel manada bir muhasebe.
Şu soruyu kendimize hiç sormuyoruz sanırım.
“Neydim, ne olacağım?!...”
Maalesef insan olarak fıtratımızda bu var.
Dünya bize kalacakmış gibi, hiç ölmeyecekmişiz gibi hoyratça yaşamak.
Hiçbir zaman ne olacağımıza dair bir düşünce yapısına sahip değiliz…
Keşke biraz daha empati yapabilme yeteneğimizi geliştirebilsek ve kendimizi biraz da başkalarının yerine koyarak düşünsek…
Acaba bu kadar vurdumduymaz, saygısız, kinci ve insanları hep alt seviyelerde görür müyüz?
Ya da kendimize layık gördüklerimize onları da ortak edebilir miyiz?
Çoluğumuzu, çocuğumuzu el üstünde tutarken, başkalarını ve çocuklarını hor ve hakir görüp bir başka kaybedişin mimarı olmuyor muyuz?
BEN MERKEZCİ…
Hayatta hep kendimizi merkeze koyuyoruz.
“Bizden başkası yok sanki bu alemde!”
Herşeyin en güzelini kendimize yontuyor.
Yakıştırıyor.
Beğeniyor.
Allayıp, pulluyor, pazarlıyoruz.
Başkasına gelince de kanırtmaya devam.
Makamların, mevkilerin gelip-geçici olduğuna görmezden gelerek.
“Bir günün beyliğini beylik sanarak”
Vuruyor…
Kırıyor…
Döküyoruz…
Hal bilmeden…
Hatır sormadan…
Kafamıza göre takılıyoruz.
İnsanları yok sayarak.
Sürekli bir tenkit…
Sürekli bir aşağılama.
Saygıyı bitirmiş…
Sevgiden yoksun…
Selam vermekten imtina eden.
Hal-hatır sormaktan aciz.
PARA GEÇER AKÇE Mİ?
Hep şunu yapıyor insanlar.
“Paran kadar konuş!”
Ne kadar büyük bir yanılgı.
Ne yazık ki düzen bunu getirdi.
İnsanlar ekonomiyi her şeyin önüne koymaya başladı.
İtibar maddiyatla eş değer hale geldi.,
Bir çok şey erozyona uğradı.
Hatta ve hatta kasıtlı olarak uğratıldı.
Unutmayın ki bir gün “Demir kapının tahta kapıya işi düşer!”
KİM NE DERSE DESİN!...
Son söz mü?
Unutmayın…
Unutturmayın.
Dünya’da adil olan tek şey; Herkesin ölecek olmasıdır.
Sonrası sorgu-sual.
Bu nedenle bitirelim artık.
Ne kadar uzatırsan uzat, insanların anlama yeteneği kapasiteleri kadar.
Başlığımız da verdik zaten.
Fazla söze gerek var mı?
“Bir ezan ile gelip, bir sela ile giden ey insanoğlu.
Bu kadar böbürlenmeye gerek var mı?”
Yeni yıl hayırlara vesile olsun inşaallah…