Dünün, bugünün yarının sorunu aslında.
Temiz siyaset.
Doğru Politikacı.
Ancak işin içine kazanmak girince işler değişiyor.
Hep kazanan olmak için Makyevellist’te olmak gerekiyor.
Bugün siyasete ve ona bağlı olarak politikacılara dair mini bir hatırlatma yazısı.
SİYASET NEDİR, POLİTİKACI KİMDİR
Bu soruyu sorduğumuzda karşımıza şöyle bir tanımla çıkıyor;
Siyaset kelimesinin sözlük anlamı egemen olmak ve yönetmektir.
Harold Lasswell'in tanımıyla: “Siyaset, kimin neyi, ne zaman ve nasıl elde ettiğiyle ilgilidir.”
Bu yüzden de süreç içinde değişim zorunludur ...
Devletin idari alanda yürüttüğü faaliyetlerin tamamına siyaset denir.
Siyasetçi ya da politikacı, parti politikasında etkin olan bir kişi ya da hükûmette herhangi bir görevi elinde bulunduran bir kişi.
Politikacılar, ülkeyi ve dolayısıyla insanlarını yöneten yasalar ya da politikalar önerir, destekler ve oluşturur.
Siyasetin devlet eksenli tanımı onu devletin dışındaki siyasi faaliyet alanlarının dışında tanımladığı için siyasetin alanını daraltmış olur.
PEKİ YA POLİTİKACI KİMDİR?
Politikacılar özellikle parti siyasetinde siyasi olarak aktif olan insanlardır.
Siyasetçilerin pozisyonları yerel ofislerden, bölgesel ve ulusal hükûmetlerin yürütme, yasama ve yargı dairelerine kadar uzanmaktadır.
Şerifler gibi bazı seçilmiş kolluk kuvvetleri dahi politikacı olarak kabul edilir.
İKİSİ DE AYNI ŞEYLER Mİ?
İşi biraz daha ilerletelim.
Soru şu şimdi de.
Politika ve siyaset aynı şey mi?
Siyaset veya politika, devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış.
Platon'a göre politikacılar, ideal devletin yönetiminde sorumluluk taşıyan kişilerdir.
Platon, politikacıların belirli niteliklere sahip olması gerektiğini ve ideal devleti kurmak için bilgiye, erdeme ve felsefi bir anlayışa sahip olmaları gerektiğini savunur.
POLİTİKACILARIN ÖZELLİKLERİ…
İşte (Eflatun)Platon'a göre politikacıların özellikleri:
1. Bilgili ve Felsefi: Platon, politikacıların felsefi bir eğitimden geçmiş olması gerektiğini ve hakikati arama yolunda bilgeliği elde etmiş olmaları gerektiğini belirtir.
Politikacılar, düşünsel ve teorik bir anlayışa sahip olmalı, bilgi ve gerçeklik arayışında olan kişiler olmalıdır.
Onlara göre, politikacılar yalnızca günlük çıkarlar üzerinde değil, daha derin ve evrensel gerçeklikleri anlama ve uygulama kapasitesine sahip olmalıdır.
2. Erdemli ve Adaletli: Platon, politikacıların erdemli ve adaletli olmaları gerektiğini vurgular.
Politikacılar, kişisel çıkarlardan önce adaleti, dürüstlüğü ve doğruluğu ön planda tutmalıdır.
Erdemli olmayan politikacıların hükümeti ve toplumu çürütebileceğini düşünür.
3. İdeal Devleti Hedefleyen: Platon'a göre politikacılar, ideal bir devletin inşasını ve sürdürülmesini hedeflemelidir.
Politikacılar, toplumu en iyi şekilde yönetebilmek için ideal bir devletin kurumsal yapısını ve yönetim sistemini oluşturmalıdır.
İDEAL DEVLET NASIL OLMALIDIR?
İdeal devlette adalet, eşitlik ve toplumsal düzen hakim olmalıdır.
4. Felsefi Kral: Platon'un ideal devlet modelinde, politikacılar felsefi kral olarak adlandırılır. Felsefi krallar, bilgelikleri ve erdemleriyle yönetimde bulunurlar.
Platon, politikacıların toplumun en bilge ve en erdemli bireyler olması gerektiğini savunur.
Platon'a göre politikacılar, bilgeliğe ve felsefi anlayışa sahip, erdemli ve adaletli, ideal devletin inşasına yönelik çabalarda bulunan kişiler olmalıdır.
Onlara göre, politikacılar toplumun iyiliği için çalışmalı ve adaleti sağlamak için çaba göstermelidir.
VE… TARİHİ BİR KISSA…
Mustafa Kemal Atatürk gergin gördüğü İsmet İnönü’ye ne olduğunu sorar. İnönü Türk Hava Kurumu’nun Yönetim Kurulu toplantısından çıktıklarını söyler. “(THK Başkanı) Fuat Bey’i epey terlettim. İstifaya kalktı.”der.
Çünkü İnönü hesaplarda 40 paralık yani 1 kuruşluk hata olduğunu tespit etmiştir.
Buna fena halde öfkelenir.
Derhal bu 40 paranın nereye gittiğinin araştırılmasını emreder.
Tüm gün bu 40 paranın hesabını sorgular. “Yurttaş bu parayı Türk Hava Kurumu yükselsin diye veriyor” der.
Atatürk ciddiyetle üzerine gidilmesi gerektiğini söyler. “40 paranın hesabı seni bu kadar yorup üzdü. Tam adamını bulup bunların başına getirmişim. Haklısın. Kırk para günün birinde kırk lira, kırk lira da dört yüz lira olur. Böyle kuruluşlara güveni sarsar. Biz cumhuriyeti kurarken böyle kırk paralara çok ihtiyacımız oldu. Peki ne yaptın sonunda?”
İnönü: “Memurları seferber ettim ve kırk paranın yanlışlıkla başka bir hesaba geçirildiğini bulup çıkarttım. Bundan sonra da bu gibi hataları asla affetmeyeceğimi söyledim. Bizim milletimiz gerçekten de elindekini avucundakini verir.
Hiçbir ulus Türk ulusu kadar cömert değildir.
Türk Hava Kurumu’nun halktan toplanan paralarla uçaklar alıp askeriyeye hediye etmesinden duyulan memnuniyet büyüktür.
Bu güzel havayı ne kırk para uğruna, ne de yüz para uğruna bozmaya kimsenin hakkı yoktur!”
Bugün buharlaşan milli serveti sorgulamayan, Atatürk ve İnönü düşmanlığı yapanlara ithaf olunur.
KULAĞA KÜPE...
Bertrand Russell ile bitirelim bugünkü yazımızı da.
Diyor ki;
Ne kadar az bilirseniz;
o kadar şiddetle müdafaa edersiniz.