Malum Türkiye mazlumlar ülkesi.
Ne zaman mağdur, mazlum oldunuz, halk sizin yanınızda.
Son gelişmeleri sanırım herkes çok iyi biliyor.
Yıllardır devam edegelen bir husumet var.
Siyasi bağlamında.
AK Parti CHP’nin bu bağlamda epey ekmeğini yedi.
Yıllarca “Ey Cehape ve Ey Kılıçdaroğlu söylemlerini dinledik durduk!”
Neleri CHP’nin üzerine şandelleyerek, töhmet altında bırakarak seçimlerde kullandı ise seçimler sonrasında kendisi yaptı.
Açılım sürecinde gelinen son nokta sanırım bunun en güzel kanıtı olsa gerek.
Peki bu saatten sonrası mı?
NEREDEN, NEREYE?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Muhtar bile olamaz!” diyenler kendisine başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı ve Başkanlık yolunu açtılar.
O da bir zamanların mağduru idi.
Okuduğu bir şiir gerekçe gösterilerek kendisi de epey mağdur edildi.
O da İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı idi.
Geldiği makam malumunuz.
Şimdi direkt olarak Halef-Selef olmasalar da endirekt yoldan aynı makamda bulunmuş iki isim olarak rakipler.
Erdoğan’a yapılanlar, bu kez Ekrem İmamoğlu’na yapılıyor.
Tablo nerede ise rövanşa dönmüş durumda.
Gelinen noktada herkesin kafası epey karışık.
Kanun geriye dönük işletiliyor.
Alınan kararları alan mercilerin söyle kararlar vermesi mümkün değil.
Ortaya çıkan tablo içinde geriye dönük yapılan görevler, tazminatlar ve daha neler neler gündeme gelmiş durumda.
CHP KAYSERİ’NİN TEPKİSİ…
CHP’liler Kayseri’de epey ses getiren tepkiler vermeye başladı.
CHP İl binası önünde düzenlenen miting gibi toplantıda konuşan il başkanı Feyzullah Keskin’in yaptığı konuşmada şu ifadeler yer aldı:
Türkiye, halkın seçme ve seçilme hakkını, halkın iradesini ve seçtiklerini hedef alarak siyasi ömrünü uzatmaya çalışan Erdoğan iktidarının büyük siyasi saldırısıyla güne başladı.
Erdoğan ve çevresindeki dar çıkar grubu halkın seçme ve seçilme hakkına açık bir darbe girişiminde bulunmuştur.
MİLLETE TOPYEKUN SALDIRI
Bu, millete topyekun bir saldırıdır.
Ülkemizde yapılan son seçimde halkın iradesiyle Cumhuriyet Halk Partimiz Türkiye’nin birinci partisi olmuştur.
Milletin iradesiyle yükselen bu büyük güç, halkçı belediyecilik anlayışıyla, ön seçim kararlılığıyla, şeffaf ve adil yönetim ilkeleriyle iktidarın korkulu rüyası haline gelmiştir.
Ve şimdi, seçimle kazanamayacaklarını anlayanlar, zorbalığa başvurmaktadır!
Hedef alınan yalnızca Cumhuriyet Halk Partisi değil, milletin ta kendisidir.
Erdoğan’ı sandıkta 4 kez yendiği için defalarca iktidarın saldırılarının hedefi olan Cumhurbaşkanı ön seçim adayımız, Türkiye Belediyeler Birliği ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu ve İstanbul’daki çalışma arkadaşları, belediye başkanlarımız, yol arkadaşlarımız, gazeteciler, fikir insanları, toplumun her kesiminden yurttaşlar bu sabah itibariyle gözaltına alınmıştır.
BU BİR DARBEDİR!
Milletin yerine karar vermek, halkın iradesinin yerine geçmek ya da ona engel olmak için güç kullanmak darbedir.
Şu anda bir sonraki cumhurbaşkanını milletin belirlemesine engel olmak üzere bir güç devrededir.
Bu güç, ülkeyi kendi iktidarı için rehin almak isteyen dar ve küçük bir çıkar grubudur.
Bu güç bertaraf edilmezse, 86 milyon vatandaşımızın can ve mal güvenliği kalmayacak, ülkemiz felakete sürüklenecektir.
Aynı şekilde, her türlü pervasızlığı kendine hak gören bu siyasi azınlık, bu sabah itibariyle Cumhuriyetimizin 100 yılı aşan temel ilkelerini ve işleyişini askıya almak ve çok partili demokrasi hayatımızı yok etmek için de harekete geçmiş durumdadır.
Ekrem İmamoğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi, adalet ve demokrasi talep eden herkesin ortak sesi, ortak nefesidir, ortak iradesidir.
Bu mücadele, sadece Ekrem İmamoğlu’nun, sadece Cumhuriyet Halk Partisi’nin mücadelesi değildir!
Bu, 86 milyonun geleceğine sahip çıkma mücadelesidir!
Bugün de Ekrem İmamoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi ve 86 milyonluk büyük milletimiz bu darbenin karşısında sağlam ve dirayetli bir şekilde durmaktadır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak iktidarın kumpaslarına dün boyun eğmediğimiz gibi bugün de boyun eğmiyoruz.
İMAMOĞLU MİLLETİMİZE EMANETTİR.
Siyaseti iktidarın istediği sınırlarda yapmadık, yapmıyoruz.
Ekrem İmamoğlu milletimize emanettir.
Esas güç millettir ve en sonunda mutlaka millet kazanacaktır...
Hiç şüphe yok ki yine öyle olacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak gücümüzü milletimizden ve Cumhuriyetimizden alıyoruz.
Kararlıyız.
Boyun eğmiyoruz.
Milletin iktidarının müjdesini veriyoruz.
Ülkeyi rehin almaya çalışanlara sesleniyoruz:
Sandıktan kaçmayın!
Mertçe mücadele edin!
Ve buradan bütün milletimize sesleniyoruz, bütün Cumhuriyet sevdalılarını çağırıyoruz,
23 Mart’ta ön seçim sandıklarında buluşalım.
Oylarımızla, irademizle, örgütlü gücümüzle, bu hukuksuzluğa dur diyelim!
Her şey çok güzel olacak!
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!
BU FIRSAT OLABİLİR!...
Ticarette kriz döneminde Krizi fırsatı çevirmek diye bir durum söz konusu.
Aynı şey, siyaset içinde geçerli bir tablo aslında.
CHP kendisini anlamakta zaman zaman zorlanıyor.
Ortaya çıkan tablo içinde AK Partinin manevraları karşısında da çoğu zaman cevap vermek için uğraşıp didindiği zamanda da iktidar trenini kaçırıyor.
Son Yerel Seçimde ortaya çıkan tablo herkesin malumu.
“Erken Seçim istiyoruz” diyerek öyle ya da böyle sandığı halkın önüne getirebilir ve merhum Bülent Ecevit’in bir zamanlar yaptığını tekrarlayabilirlerdi.
Ama maalesef CHP’nin tren kaçırmakta üstüne yok.
Şimdi son fırsat.
AK Parti’nin son hamlesi ile yeni bir fırsat doğdu CHP’lilere ve Türk Demokrasisi bağlamında.
Eğer bu tablo iyi değerlendirilebilirse CHP’nin aleyhine gibi görünen tablo bir anda CHP’nin en önemli kozu durumuna da gelebilir.
Zira AK Parti her şeyi kitlemiş durumda.
Yeni bir hikayeleri yok.
Halkı ikna edebilecek yeni projeleri de bitmiş durumda.
NE DİYOR 101. MADDE?
Madde 101 – Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş, yükseköğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından, doğrudan halk tarafından seçilir.
Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır.
Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.
Devamı var ama herkesi ilgilendiren asıl önemli bölüm burası.
Yani hem Erdoğan’ı bağlayan, hem de İmamoğlu’nu kısıtlayan bölüm burası.
Madem ki sorunu biliyoruz.
Çözümü de basit aslında.
101. MADDEDE UZLAŞILABİLİR…
Tek söyledikleri “Yaparsa AK Parti yapar, yine biz düzeltiriz!”
Peki bu ülkeyi bu hale 25 yılda kim getirdi?
Bu tablonun ortaya çıkmasının müsebbibi kim?
İstenirse mecliste 101. madde üzerinde yapılacak anlaşma ile herşey sulh olabilir.
Hem Eğitim durumu, hem de süresiz adaylıkla ilgili anında görüntü yapabilir.
Sanırım buna kimse itiraz etmeyecektir.
Ancak “Dikensiz Gül Bahçesi” istiyorsanız, bu saatten sonra o biraz zor.
Kantarın topuzu kaçtı.
Kılıç kınından çıktı.
CHP’liler “Geri adım atmayız” diyor.
23 Mart’ta ön seçimde sandığı patlatabilir ve halen kayıtlı 1.7 Milyondan fazla insan sandığa gidip “Ekrem İmamoğlu” diyebilir.
Bu sorun değil.
AK Parti her zaman olduğu gibi CHP’lilerin gazını zamanla alacak, hızlarını kesecek, tempoyu düşürecek formül bulacaktır.
Bu nedenle sokaklara dökülenler, üniversitelerde eylem yapanların bir hayli dikkati olması gerekiyor.
Bu son şansları zira, demokratik bir erken seçim adına.
Tablo şu anda CHP’lilerin aleyhine ve AK Partinin istediği gibi görünse de siyasette nelerin olabileceğini kestirmek bir hayli güç her zaman olduğu gibi.
AK Parti’de bu tavrını sürdürür ise bundan sonrası için vebal kendilerinde olacaktır.
Zira iktidarda onlar var.
Karar alanda, uygulayan da onlar.
Şu andaki tablo eğer iki tarafından aklı selim bir anlaşma ile “Savaş baltalarını gömmemeleri durumunda” ülke açısından da tam bir felakete dönüşebilir.
Yol yakınken dönmek, aklı selim de buluşmak en iyisi.
Türkiye’nin kavgalara değil, adalete, hukuka, barışa, dayanışmaya, kalkınmaya, eşit şartlarda yarışmaya ihtiyacı var.