Geçtiğimiz hafta içerisinde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2025-2027 Orta Vadeli Programı açıkladı.
Açıklanan OVP'de enflasyonun 2024 yılı için yüzde 41,5'e, 2025'te yüzde 17.5'e, 2026 yılında da yüzde 9.7 ile tek haneye, 2027 yılında yüzde 7'ye düşmesi bekleniyor.
STK’ların ve iş dünyasının bu programa yağdırdığı övgüleri görünce kendi kendimize sormaktan edemedik!
“Acaba biz başka bir ülkede mi yaşıyoruz?”
Zira bu iktidarın son çeyrek yüzyılda denemediği program kalmamış durumda.
Bu ülkeyi yıllardır kim yönetiyor acaba?
Denemedikleri plan kalmadı.
Ülke sanki deneme tahtası.
Allah’tan ekonomistte böyle oluyor.
Ya ekonomist olmasa ne olacaktı halimiz?!...
İşin gerçeği, ne kısa vadeli, ne orta vadeli ne de uzun planları yok.
İşin aslı “Biz bu koltukta oturalım da ne olursa olsun!” muhabbeti gelinen nokta iyi mi!...
PROGRAM FAZLASIYLA İYİMSER…
Bugün bu konuya dair daha gerçekçi yaklaşımlarla önümüzdeki günlerde neler yaşanabileceğine dair bazı satır başlarını ele alacağız.
Daha doğrusu gerçekleri söylemek için iktidar ile işe olmayanların söylemleri ile…
Açıklanan rakamlar ve program ile ilgili ünlü Ekonomist Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu yaptığı değerlendirmede “2025-2027 Orta Vadeli Program fazlasıyla iyimser, gerçekçi görünmüyor, yurttaşa yüz güldürecek vaat yok” dedi.
Kozanoğlu, yaptığı değerlendirmede “2025-2027 Orta Vadeli Program gerçekçi değil, yurttaşa yüz güldürecek vaat yok” derken, bir gerçeğe de parmak bastı. “2025-2027 Orta Vadeli Program fazlasıyla iyimser, hedeflerin tutturulması olanaksız” şeklinde tespitlerine devam eden Kozanoğlu, Ekonomide çok daha keskin bir yavaşlama görüleceğini düşünmediğini ifade ederken, “Merkez bankası ve OVP arasında uyum yok, hangisi referans alınacak?” diye de sormayı ihmal etmedi.
Sahi gerçekten bu kadar birbiriden uzak yaklaşımlarla bu ülke nasıl düzlüğü çıkacak?
2024 ENFLASYON HEDEFİ YENİLENDİ.
İşte ilk hamleleri.
Yeni OVP'ye göre enflasyon beklentilerinin yükseltildiği belli oldu.
Üç yıllık ekonomik beklentilerin yer aldığı Orta Vadeli Program (OVP) açıklanırken, 2024 enflasyon hedefi yüzde 41,5’a yenilendi.
Önceki OVP’de bu oran yüzde 33 düzeyindeydi.
Önceki OVP’de yüzde 15,2 olarak belirlenen 2025 enflasyonu da yüzde 17,5’e yükseltilirken, 2026 için ise önceden yüzde 8,5 olan hedef, yüzde 9,7 olarak güncellendi.
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu’nun ilk değerlendirmesi şu şekilde oldu: “Yapılan projeksiyonların fazlasıyla iyimser…”
ASIL ÖNEMLİ NOKTA 2025-2027 ARALIĞI
Kozanoğlu’nun tespitleri ile devam ediyoruz; “Ancak asıl önemli nokta, 2025-2027 aralığı için yapılan projeksiyonların fazlasıyla iyimser görünmesi.
Şöyle ki, 2025 yılında enflasyonun %17,6 olması, yani 2024'e göre 24 puanlık bir düşüş sergilemesi bekleniyor.
Bu düşüş gerçekleşebilir mi?
Gerçekleşebilir.
Ancak bu kadar keskin bir enflasyon düşüşü yaşanırken %4 gibi bir büyümenin sağlanması ve işsizlik oranının yalnızca %9,3’ten %9,6’ya çıkması gerçekçi görünmüyor. Bu şartlarda ne 2024 ne de 2025 büyüme oranlarına ulaşılabilir…”
İŞSİZLİK ORANI DAHA SERT YÜKSELECEK.
İşte size gerçekçi bir tespit daha.
İktidar top çevirip, sürekli zaman kazanmaya ve seçimi öteletmek için elinden geleni yapmaya devam ede dursun, gerçek tablo bu….
Kozanoğlu, “Benim öngörüm, sıkı para politikasının devam etmesi halinde, politika faizinin %50, ihtiyaç kredisi faizlerinin %70, ticari kredi faizlerinin % 60’larda kalması koşullarında ne 2024’te %3,5’lik bir büyüme sağlanabilir, ne de 2025’te %4 büyüme oranına ulaşılabilir.
Ekonomide çok daha keskin bir yavaşlama görüleceğini düşünüyorum.
2024 yılı %2’nin biraz üzerinde bir büyümeyle kapatılabilirken, 2025 yılında büyüme %2’ler civarında kalacaktır.
Büyümenin bu kadar belirgin bir şekilde yavaşlaması halinde işsizlik oranı daha sert bir şekilde yükselecek. Ben 2024 yılında işsizliğin %10 civarında, 2025 yılında ise %13-14 seviyelerinde olacağını öngörüyorum.”
DÖVİZ TAHMİNLERİ DE TUTMAZ!
Herkesin merak ettiği konuya da açıklık getiriyor Kozanoğlu.
Ve diyor ki; “Döviz tahminlerinin gerçekleşmesi çok zor görünüyor”
“Dolar kuru projeksiyonlarına baktığımızda ise, 2025 için 42 TL, 2026 için 44,6 TL, 2027 için ise 46,9 TL öngörülüyor.
Bu rakamlar, beklenen enflasyon oranlarıyla karşılaştırıldığında TL’nin reel olarak değerlendiğini gösteriyor.
Eğer bu tahminler gerçekleşirse, cari açıkların çok daha ciddi boyutlara ulaşacağını ve bu açıkların finansmanı için daha fazla dövize ihtiyaç duyulacağını düşünüyorum. Bu nedenle döviz tahminlerinin gerçekleşmesi çok zor görünüyor.”
HANGİ KRİTER DİKKATE ALINACAK?
“Bir sonraki enflasyon raporunda Merkez Bankası mı yoksa OVP mi esas alınacak” diye soran Ekonomist Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu “Kişi başı gelirin artması zenginleşmenin sonucu değildir.” diyerek bir başka önemli gerçeğin altını çiziyor.
Devamında Kozanoğlu, hem bu konuya hem de dezenflasyon konularına da şu tespitlerle netlik kazandırıyor: “Kişi başına gelirde ise belirgin sıçramalar öngörülüyor; 2027 yılında kişi başına gelirin 20.420 doların üzerine çıkacağı tahmin ediliyor. Ancak bu durum zenginleşmenin bir sonucu değil, TL’nin değerlenmesinin aritmetiksel bir yansıması olacak. Dövizde ani bir sıçrama yaşanması durumunda kişi başına gelirde keskin bir düşüş görülebilir.
Bir diğer önemli nokta ise, Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası ekibinin dezenflasyon programını birlikte yürüttüğü düşünülse de Merkez Bankası tahminlerine programda referans verilmemiş olmasıdır. Örneğin, Merkez Bankası yıl sonunda enflasyonun %38 olacağını tahmin ediyordu. OVP’de ise bu tahminler yükseltilmiş. Bir sonraki enflasyon raporunda Merkez Bankası mı yoksa OVP mi esas alınacak, bunu görmek gerekiyor. Ancak bu konuda bir uyum görüntüsü çizilmedi.”
HAYAT PAHALILIĞIYLA NASIL BAŞA ÇIKILACAK?
OVP ile ilgili değerlendirmesinin final bölümünde “Yurttaşın hayat pahalılığıyla nasıl başa çıkacağına dair bir öngörü yok. “Orta bir yol tutulmuş, ancak bu yol fazla iyimser görünüyor” şeklinde durum tespitlerine devam eden Kozanoğlu sözlerini şu tespitlerle bağlıyor;
“Programda hep makroekonomik göstergeler üzerinden konuşuluyor, ancak ortalama yurttaşın hayat pahalılığıyla nasıl başa çıkacağına dair bir öngörü yok.
Üretimin artacağı, yapay zeka gibi yüksek teknolojilere uyum sağlanacağı söyleniyor, ancak bunların nasıl gerçekleşeceği ve yurttaşın refahına nasıl yansıyacağı belirsiz. Rezervlerin tüketildiği, ekonominin makro dengelerinin bozulduğu bir ortamda bu ekonomi ekibi görevi devraldı.
Birinci öncelikleri ise yurtdışından sermaye çekmek.
Programın ilk maddesi kemer sıkma politikası, yurttaşın şikayetlerini dindirmek değil. Yapılan açıklamaların yurtdışındaki yatırım çevrelerine ve bankalara yönelik olduğu izlenimi oluşuyor.
Gerçekçi tahminler yapılsa, ekonominin kötüye gittiği kabul edilecek, çok iyimser tahminler yapılsa da yurtdışı çevreler tarafından gerçekçi bulunmayacak.
Orta bir yol tutulmuş, ancak bu yol fazla iyimser görünüyor.
Gelir ve servet dağılımını düzeltmeye yönelik somut bir adım da programda yer almıyor.
Enflasyon hedefleri tutturulsa dahi ortalama yurttaşın satın alma gücünün artacağına dair bir belirti yok.
Yurttaşın geliri %10 artsa bile enflasyon %17,6’ya düşse dahi yaşam standartlarında bir gerileme yaşanacaktır.
Son iki yılda zaten refah kayıpları yaşandı, dolayısıyla bu hedefler gerçekleşse bile yurttaşın yüzünü güldürecek bir vaat bulunmuyor.”
SON SÖZ MÜ?
Ülkeyi yönetenlere göre “Türkiye Alis Harikalar Diyarında” ki gibi cennet bir ülke.
Zira bütün hazine onlara çalışıyor.
Vatandaş için mi?
“Cehenneme ramak var!...”
Helalinden geçinmek bile artık sanat olmuş bu ülkede.
Varın artık bundan sonrasını siz düşünün…