14/28 Mayıs seçim sürecine odaklanan Türkiye'de bir çok şey gözden kaçtı ya da özellikle gözden ırak bir konuma getirildi.
Ancak seçimler sonuçlandı.
Bakanlar Kurulu kabinesi de açıklandı.
Bu saatten sonra yapılması gerekenler malum.
Bakın Hazine ve Maliye Bakanlığı koltuğuna yeniden oturan Mehmet Şimşek ne diyor?
"Türkiye'nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır."
Bunu şu şekilde yorumluyor Cem Toker; "Ekonomi bilimiyle inatlaş, akla aykırı, saçma sapan ekonomik politikalarla, “Fakirlik Allah’a yakın olmaktır, fiyatları belirleyen Allah’tır” diye vatandaşı yıllarca yokluk, sefalet, fakirlikle süründür..
Şimdi rasyonel yani akılcı politikalara dönüş…
Nasıl bir zihniyettir bu?”
TÜRKİYE NE KAYBETTİ?
Malumunuz, "Faiz Sebep - Enflasyon Sonuç" teorisiyle son 5 yılda 300 milyar dolardan fazla parayı dövizi baskılayabilmek için çöpe atan, buna rağmen doları 4 TL'den 21 TL'ye, enflasyonu %12-20 aralığından %120-200 aralığına fırlayan Türkiye'nin, net döviz rezervleri de 2002'den beri ilk kez sıfırın altına düşerken, seçim için Arap ülkeleri ve Rusya'dan alınan emanet paraların da harcanmasıyla birlikte döviz rezervleri sıfırı tüketmiş, bankalar 3-5 bin dolarlık döviz ödemelerini bile yapamayacak duruma gelmişti.
Ekonomiye dair beklenti mi?
Merkez Bankası Başkanı başta olmak üzere ekonomi yönetimini tamamen değiştirmesi beklenen Şimşek'in önümüzdeki 6 ay içinde enflasyonu kontrol altına alıp döviz rezervlerini bir nebze toparlayabilirse…
BİR BAŞKA TÜRKİYE GERÇEĞİ DAHA…
Adli Tıp Öğretim Üyesi ve Adalet Partisi Genel Başkanı Dr. Vecdet Öz@oz_vecdet Türkiye gerçeklerine dair yaptığı paylaşımda şu tespitte bulunuyor;
Rejimi Cumhuriyetmiş gibi,
Seçimi Demokratikmiş gibi,
Adaleti varmış gibi,
Basını özgürmüş gibi,
Fikirler hürmüş gibi,
Halkı tokmuş gibi,
Fakiri yokmuş gibi,
İktidarı AK'mış gibi,
Düzeni Anayasalmış gibi yönetilen bir ülkede,
Vatandaşmış gibi yaşamamız isteniyor…
PEKİ BUNDAN HABERİNİZ VAR MI?
Seçim sonuçlarına dair en net tespitlerden birisi de bu olsa gerek.
Bakın neden muhalefet kazanamıyor sorusuna belki de en güzel cevap budur.
Sevinç ATABAY @SevincAtabay “TÜİK açıkladı:
Türkiye nüfusu, %3 okuma yazma bilmiyor ( 2 milyon), %9 hiç okula gitmemiş ama okuma yazma biliyor ( 7 milyon), %21 beş yıllık ilkokul mezunu (17 milyon 500 bin), %7 ilköğretim (8 yıl) diplomalı (5 milyon) yani 31 milyon 500 bin kişi ortalama orta bir düzeyi mi?”
Sayın Taner Yıldız’ın yıllar önce söylediği sözü belki hatırlarsınız.
“Eğitim düzeyi arttıkça oy oranımız düşüyor!”
Türkiye’de eğitim sisteminin sürekli geri bırakılması, Milli Eğitim bakanı dayanmaması ve sürekli sistem ile oynanması bunda önemli bir etken mi acaba?
Sonuçlar sorgulanabilir elbette ki de.
Zira TÜİK’in verilerine dair ciddi bir güvensizlik ortamı oluşmuş durumda son yıllarda…
KAPIDAN EVE GİREN TEHLİKEYE DAİR...
Önce sınırlarımız delik deşik oldu.
Adeta kalbura döndü.
Sonra sandığa girdiler ve Türkiye’de seçimin kaderini Yurt dışı oylarla belirlediler.
Şimdilerde evlerimize giriyorlar.
Çok sayıda Suriyeli ile evlilik var.
Ve… Bakın izleri ne bekliyor yakında?
Prof. Dr. İlber Ortaylı: "Diğer mesele de maalesef Suriyeli göçmenlerin verecekleri rey bize daha az gösterildi.
Neredeyse iki misli düzeyde seçime katıldıklarından söz ediliyor.
Türkiye gibi bir ülkenin nüfusunun neredeyse 1/20’i kadar bir ilaveyi kabul etmesi mümkün değildir.
Gelecekte kaynaşma, iktisadi, kültürel senteze dönüşmek şöyle dursun; iç kavgalara, irridantist özlemlere, partileşmeye ve siyasi taleplere dönüşür. Otokton ve otantik; yani yerleşik ve özgün olmayan bir toplumun 21. yüzyılda herhangi bir memlekette söz sahibi olması hiçbir yerde mümkün değildir.
Toplumla bütünleşme yeteneğine sahip göçmen gruplarının kimler olduğu bellidir.
Türkiye bu grupların göçüne yardım etmelidir.
Çünkü kuruyan ziraatımız, mahvolan hayvancılığımız bu gelen işgücüne de ihtiyaç duyuyor.
Gelenler içinde nitelikçe iskân ve vatandaşlık kanununun ruhu buna müsaittir.
Suriyelilerin varlığı bir tarihi kazadır.
Bunların burada kalmasına müsaade edilmesi mümkün değildir çünkü bu sorun hiçbir zaman çözülemeyecek.
Türkiye bu kadar ıssız ve imkânlı bir ülke değil.
Siyaset üzerinden sosyal mühendislik yapamazsınız.
Geleceğin Türkiye’sini sizin temennileriniz ve arzularınız doğrultusunda karşılamanız ve kurmanız mümkün değildir.
Toplum mühendislik alanı değildir; ona yön vermek geniş bir toplumsal uyumu ve zamanı gerektiren bir olgudur.”
CHP KENDİNİ SORGULAMALI…
CHP'li Gürsel Tekin: “17 bin sandıktan veri alamadık.” diyor.
İl bazındaki istifa malum.
Türkiye genelinde yapılan Millet İttifakı sayesinde diğer ortaklara kazandırılan milletvekillikleri ile kaybedilen Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları sonrasında şu ana kadar ana muhalefet partisinde ciddi bir hesaplaşma da görülmedi.
Bakın Dr. Naim Babüroğlu @NaimBaburoglu ne diyor?
“100 yıllık bir parti, Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran parti. Kabul edilemez bu eksikliğin üst düzey sorumlusu Genel Başkan Yardımcısı her kimse veya kimlerse henüz istifa edip özür dilemediyse Atatürk'ü anlamamış demektir.
Atatürk'ü bilmeyen birinin, Atatürk'ün kurduğu partiye Genel Başkan Yardımcısı olması talihsizlikten öte ibret verici bir durumdur.
Genel Başkanın bu eksiklikte kasıt araması ve sorumluları CHP kapısından içeri almaması partinin tarihine saygı gereğidir.” diyerek partinin Atatürk çizgisine dönmesi gereğine vurgu yapıyor.