Türkiye’de gün geçmiyor ki yeni bir tartışmanın fitili ateşlenmesin.
Hatırlarsınız, önce Anayasa tartışmaya açıldı.
Şu anda Buzdolabında ama seçim sonu yine ve yeniden gündeme gelecektir.
Zira bazı kurum ve kuruluşlara yeni Anayasa hazırlamaları konusunda talimat verildiği konuşuluyor.
Ardından çok geçmeden Anaya Mahkemesi ile ilgili kararlar tartışılmaya açıldı.
Hatta birileri çıktı dedi ki “Kapatalım-Kurtulalım!”
Neyden, nasıl, niçin kurtulmak gerektiğine dair bir fikir yok.
Sadece iktidara dayanmış, payandalığa devam.
Kestirmeden “Kapatalım-Kurtulalım!”
Son dönemlerde Şeriat, Laiklik kavramları en çok konuşulan, tartışmaya açılan konu başlıkları.
Mayınlar temizlendi.
Sığınmacılar dalga dalga geldi bu ülkeye.
Ardından hem mülk satışı, hem de bedavadan vatandaşlıklar verildi.
Oy bile kullanıyor bu adamlar Türkiye Cumhuriyetinin geleceğine karar veriyor elin arabı.
Hem de ülkesinin kaçkını, Esat’ın deyimi ile vatan haini olanlar bu ülkenin asil, necip evlatları ile de eşit haklara sahipler.
PEKİ LAİKLİK NEDİR?
Sinan Meydan@SMEYDAN yaptığı bir paylaşımda şöyle tanımlıyor:
LAİKLİK; En yaygın tanımı ile “din ve devlet işlerinin ayrılması” diye bilinen laiklik, aslında toplum ve devlet yaşamının herhangi bir dine değil, akla ve bilime dayanmasıdır.
Prof. Ahmet Taner Kışlalı’nın deyişiyle, “Toplumun, din adına ve binlerce yıl önce konmuş, o günün sorunlarına çözüm getiren kurallara göre yönetilme zorunluluğunun kaldırılmasıdır.
Aklın, iman karşısında özgürleştirilmesidir.”
Laiklik, teolojik olarak dinin değil, devlet ve toplum üstündeki “dinsel vesayetin” ortadan kaldırılmasıdır.
Laiklik, farklı inanç ve düşünceye sahip insanların, bir arada ve barış içinde yaşayabilmelerinin de güvencesidir.
100.YILINDA LAİK CUMHURİYET
Yine devam edelim Sinan Meydan ile...
Cumhuriyetimizin gücü laikliğindedir.
Atatürk, kurduğu Cumhuriyeti laik bir cumhuriyet olarak yapılandırmış, siyasi hayatta daima aradığı temelin LAİK CUMHURİYET olduğunu belirtmiştir.
“Memnuniyetle görüyorum ki laik Cumhuriyet esasında beraberiz.
Benim siyasi hayatta bir taraflı olarak daima aradığım ve arayacağım temel budur."
“Türk devleti laiktir...
Devlet idaresinde bütün kanunlar, nizamlar ilmin, çağdaş medeniyete temin ettiği esas ve şekillere, dünya ihtiyaçlarına göre yapılır ve uygulanır…
Cumhuriyet, din fikirlerini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı, milletin çağdaş ilerlemesinde başlıca başarı etkeni görür.” (Atatürk, 1930)
EKMEK-SU GİBİ BİR İHTİYAÇ…
Eski Çağ Tarihi Uzmanı Bahtiyar Aydın: “Laiklik ekmek, su gibi ihtiyaçtır. Laiklikten asla vazgeçilemez.” diyor.
Peki siz ne diyorsunuz?
Laiklik ısrarı; çağdaş hukuk, özgür akıl, serbest vicdan, felsefe, bilim, sanat ve demokrasi ısrarıdır.
Laiklik seni medeniyete götürür...
Devlet gücüne sahip olanlar hiç kimseye hiçbir inancı dayatamazlar…
Laik Cumhuriyetten vazgeçmek özgür düşünceden ve uygar yaşamdan vazgeçmektir.
BU YORUMA ŞAPKA ÇIKARILIR
Merhum Prof.Yaşar Nuri Öztürk diyor ki;
"Müslümanların PERİŞAN olduğu ülkeler: Filistin, Afganistan, Libya, Irak, Yemen, Suriye. Müslümanların MUTSUZ olduğu ülkeler: Cezayir, Mısır, Fas, Tunus, İran, Pakistan, Özbekistan, Türkistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Lübnan, Suudi Arabistan.
Müslümanların MUTLU olduğu ülkeler: Avustralya, Kanada, İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya, İsviçre, Amerika, Norveç, Hollanda, Danimarka. Yani Müslümanlar, Müslüman ülkelerin tamamında PERİŞAN veya MUTSUZ, Müslüman olmayan ülkelerin tümünde mutlu ve keyifli.
Türkiye, Müslüman dünyada bir istisna idi.
Neden? Petrolü, parası olduğundan mı? Hayır!
Tam aksine, petrol ve para o mutsuz Müslüman ülkelerin elinde.
Türkiye, Atatürk ışığı ve Cumhuriyet devrimlerinin getirdiği aydınlık ve akılcılık sayesinde farklı idi.
Batı bunu gördü ve Atatürk'e düşmanlığı din sanan alçak ve aptalları yanına alıp Cumhuriyet'in ve Atatürk devrimlerinin altını oyarak Türkiye'yi bir istisna olmaktan çıkardı.
Şimdi Türkiye'yi de en azından ‘MUTSUZ' ülkeler arasına koymamız gerekiyor. Böyle giderse bir süre sonra Türkiye ‘PERİŞAN' ülkeler listesine girecektir.” girdi girecek an meselesi. ...
BAE BİLE LAİKLİĞİ TARTIŞIRKEN…
Belki duymuşsunuzdur, eğer kulağınızın üstüne yatmıyor ve duymazlıktan gelmiyor iseniz.
BAE yani Birleşik Arap Emirlikleri bile Laiklik konusunu tartışmaya ve hatta önümüzdeki süreçte Laik bir BAE için düğmeye basmış durumda Prensleri aracığı ile.
Suudi Arabistan Prensi Selman: "Ben Suudi Arabistan'ın Atatürk'ü olacağım. Laiklik, bu ülkenin düzeni olacak ." demişti...
Herkesin laik bir toplum olmak için direndiği bir modern Dünya’da ülkemizi Orta Doğu’nun bataklığına sürükleyerek, “Şeriat” naraları atarak, laikliği her geçen daha da zayıflatmak için ellerinden geleni yapanların ülkeyi getirdikleri tablo ortada.
Türkiye’de ki en önemli sorun ekonomidir, işsizliktir, adil paylaşımdaki sorundur.
Sığınmacılardır, eğitimdir, kadın erkek eşitliğidir.
İçi boş sürekli tartışmalarla ülkeyi bir Din devletine dönüştürmek için olmadık adamları meydanlara salarak, her gün TV’lerde abuk sabuk programlara çıkartarak, zihinleri bulandırarak, ülkeyi uçuruma sürüklemeye kimsenin hakkı yoktur.
Türk insanı için en güzel yönetim şekli Demokratik, Laik bir Türkiye Cumhuriyetidir.
Bunun aksini düşünenler bu ülkenin geleceğine dair karanlık emelleri olan yabancılarla işbirliği yapan yerli işbirlikçilerdir.
UYAN EY HALKIM…
Bakın bu konu son derece önemli.
Türkiye’de bir çok şey yerle bir edildi.
Eğer ülke yönetimi de yerle bir edilir ise kısa bir süre sonra Orta Doğu’da yaşanan Kan-Gözyaşı bu ülkede de yaşanmaya başlar.
Türkiye üzerine oynanan oyunları hepimiz iyi kötü biliyoruz.
Türkiye’yi topla tüfekle yıkamayanlar bu kez Din afyonu ile bu ülkeyi uyuşturmaya çalışıyorlar.
Bu ülkeye soktukları 10 milyondan fazla sığınmacıyı Ensar-Muhacir teranesi ile bu memleketin başına bela ettiler.
Ekmeğinize ortak ettiler.
Çoluğunuzun çocuğunuzun geleceğine ortak ettiler.
Şimdi de ülkenin bölünmez bütünlüğü ve sistemine doğrudan saldırılar başladı.
Ulu Önder Atatürk’ün 100 Yıl önce bizlere emanet ettiği Türkiye Cumhuriyetinden TC ibareleri kalkalı epey oldu.
Sıra Cumhuriyet rejiminin İslam devletine dönüştürülmesine geldi.
Yarın Yerel seçimlerden sonra Hatay’da, Gaziantep’te, Kilis’te birileri çıkıp “Biz Suriye’ye iltihak etmek istiyoruz” dese kim ne yapacak?
Yarın birileri “Türkiye’de nüfusun yüzde 10’u bizden TBMM’ye parti kurup girmek istiyoruz, rejim değiştirilmeli” dese kim ne yapabilecek?
Bunun adı gizli istiladır.
Yerli işbirlikçileri vardır.
Aklı eren hiçbir kimse sırf ABD-AB istiyor diye üç beş milyar Avro geliyor diye bu kadar adamı ülkesinde barındırmaz, memleketin başına bela etmez.
Geleceğimizi karartmaz…
“Uyan ey halkım daha çok geç olmadan uyan lütfen!”