Bir zamanlar “Yerli malı yurdun malı, herkes onu korumalı, kullanmalı” diye bir hayat felsefemiz vardı.
Şimdilerde ise bir marka düşkünlüğü, lüks ve mal yarıştırma sevdamız var.
İhracatımızın patladığı ile sevinirken, ithalattan kimsenin söz ettiği yok.
Yerli tarım ve hayvancılık bitmiş, ağzımızı yaban ellere açmış durumdayız.
Nereden mi geldik bu konuya?
Bu konuya Atatürk’ün verdiği önemi sanırım herkes biliyor.
Cumhuriyet iktidarlarının da son döneme kadar bu konuya gösterdikleri hassasiyet ortada.
Ta ki… Son çeyreğe kadar.
YERLİ MALI HAFTASI
Hafta geride kaldı.
Kimseden tık yok.
Birkaç basın açıklaması ve okullarda haberlere bile konu olmayan birkaç kutlama dışında.
Konuya dair, Saadet Partisi Kayseri Kadın Kolları Kayseri Başkanı Fatma Kara, yerli malı haftasında önemli veriler aktararak tarımdaki gerilemenin altını çizdi.
Fatma Kara, “Yerli Malı Haftası, tutumlu ve bilinçli bir tüketici olmanın öneminin anlatıldığı ve yurt genelinde tüm okullarda 12-18 Aralık tarihleri arasında kutlanan özel bir haftadır.
Yerli malı; ülkede yetiştirilen, üretilen her türlü mal anlamına gelmektedir ve yerli malı haftası ile de yerli üretim ve tüketim desteklenerek teşvik edilmektedir.
Cumhuriyet kurulduktan sonra iktisat kongreleri yapıldı.
Ülkenin dört bir yanından sanayiciler, büyük çiftçiler toplantıya katıldı. Toplumsal üretimde yerli malı kullanılmasına karar verildi.
İthalatın azaltılması, mümkün olduğunca yerli üretimin kullanılması teşvik edildi. “ dedi.
MİLLİ GÖRÜŞÜN VERDİĞİ ÖNEM…
Bu konuya Milli Görüş lideri Merhum başbakan Erbakan’ın verdiği öneme dikkat çeken SP Kadın Kolları Başkanı Kara, “Millî Görüş Lideri Prof.Dr. Necmettin Erbakan’ın atmış olduğu adımlar, başlattığı çalışmalar, açtığı fabrikalar ve Milli gelir itibariyle de ilk 15 ülke arasına girmek için 8-10 ülkeyi geçmek için sunmuş olduğu hedeflerle yeryüzünde önemli maddeler üretiminde ilk 10 ülke arasına girileceğini, bunun da büyük bir hamle olacağını yaparak göstermişti. Bu hamleler işsizlikten kurtulmanın reçetesi olarak görülüyordu. Ve tabi ki dış ticaret açığını kapatmanın da reçetesiydi. Bu hamleler ağır sanayiye sahip olarak güçlü Türkiye‘yi kurmanın, fabrikalarını kendisi kuran güçlü ve müreffeh Türkiye‘nin reçetesiydi ve bu bir ağır sanayi hamlesiydi. Ve cumhuriyet tarihinin en büyük kalkınma hamlesi olmuştu.” şeklinde konuştu.
RAKAMLAR… RAKAMLAR…
Rakamların öneminden bahseden başkan Kara, “Günümüze geldiğimizde ülkemizdeki tarım alanları son 10 yılda yüzde 5; son 19 yılda ise yüzde 12 geriledi.
Resmi verilere göre 2001 yılında kayıtlı tarım alanları 26 milyon 350 bin hektar iken 2010 yılında bu miktar 24 milyon 395 bin hektara, 2020 yılında ise Türkiye’de tarım alanı 23 milyon 136 bin hektara düştü.
Çiftçi sayısı 2021 yılı sonu itibariyle 512 bine kadar geriledi, son 5 yılda yaklaşık yüzde 29, son 10 yılda ise yüzde 55 civarında azaldı.” ifadesi ile önemli bir gerçeğe dikkat çekti.
SÜREKLİ AZALIŞ VAR…
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) verileri, çiftçi sayısının son yılların en düşük seviyesine gerileyerek 2022 Ocak ayı itibarıyla çiftçi sayısında yüzde 13,2 (75 bin) azalış görüldüğünü göstermekte olduğuna da değinen Kara, TEPAV araştırmasındaki söz konusu düşüşle birlikte, çiftçi sayısının 493 bine gerilediğini açıkladı.
SAADET PARTİSİ DİYOR Kİ;
Kara, “Yerli Malı Haftası” ile ilgili olarak parti olarak görüşlerini şu şekilde paylaştı:
Son dönemde yaşadığımız tecrübeler üretime dayanmayan bir ekonominin kırılgan olduğunu açık bir şekilde ortaya koymuştur.
Saadet Partisi olarak diyoruz ki; ülkemizin üretim kapasitesini ve katma değeri artıracak yapısal reformların hız kazanması gerekmektedir. İvedilikle kapsamlı ve planlı bir sanayileşme hamlesi başlatarak milyonlarca işsizimize istihdam sağlarken üretime dayalı bir ekonomi inşa edilmelidir.
Kalkınmanın hem hedefi hem de kaynağı insandır.
Bu bakış açısıyla ülkemizin imkânlarını, reel sektöre, üretime dönük yatırımlara aktararak yeni bir kalkınma hamlesi başlamalıdır.
Bizler ülkemizin kadınları olarak mutfağımızda kendi tarlalarımızın mahsulünü kullanmak istiyoruz.
Bizler, yavrularımıza ithalatın ne demek olduğunu anlatmak değil, ülke zenginliklerimizden bahsetmek istiyoruz.
Ucuz ve kaliteli gıdaya ulaşımın kolay olmasını istiyoruz.
Ve biz biliyoruz ki; çiftçimiz kazandıkça 85 milyon kazanır, tarım sektörü ayağa kalkınca Türkiye şaha kalkar!
Çünkü bizler, yerli üretim yerli tüketim ve milli kalkınmanın hayat bulması için çalışıyoruz.”
ÜLKEMİZİN SAADET’İ, KENDİ ELİNDE
Konuşmasının son bölümünde ise Saadet Partisi Kayseri Kadın Kolları Kayseri Başkanı Fatma Kara, şu önemli mesajı veriyor:
“Ülkemizin Saadet’i, dışarıda değil
yine ülkemizin kendi elindedir.”
Evet… Sanırım en önemli tespit bu.
Bir zamanların kendi kendine yetebilen ülkesi Türkiye için yine ve yeniden yapılması gereken bu.
Dışarıdan ithal mallarla bu ülkeyi gizli bir istilanın pençesine düşürerek dövizlerini har vurup harman savurmak ve yine aynı mantık ile de ülkeye milyonlarca vatan kaçkınını doldurmak çözüm değil.
Ülke insanını, Tarımına, Hayvancılığına, üreten insanına sahip çıkmak kalkınmanın en önemli anahtarı.
İnsanına değer veren, sahip çıkan, onları insanca yaşam standartları ile kalkındırırsanız bu ülke dün olduğu gibi bugün ve yarında yine mutlu, müreffeh bir ülke olur.
Dışa bağımlı politikalarla, borç ekonomisi ile bu devran bu saatten sonra fazla dönmez.
Er geç bunu herkes anlayacak.
Ama çok ama çok geç olacak.
Günü kurtarmak değil maharet, geleceğe gençlerimize devraldığınızdan daha zengin bir ülke bırakmak maharet.
Herkesin en asil görevi bu.
Vatan sevgisi ile eşdeğer bir görev bu…
O nedenle, “Yerli malı, yurdun malı, herkes onu kullanmalı, korumalı ve kullanmaya teşvik etmeli...”
Kalkınma ancak bu şekilde olur.
Milli gelir düzeyi ancak ve ancak toprak altındaki ve toprak üstündeki milli değerlerimizin yine milletin hizmetine sunulması ile artırılabilir.
Yurdu yabancıya açıp yurt dışında tarım arazileri kiralamakla çözülmüyor sorunlar.
Yabancıya satılarak, yabancıya açılarak, onlara kiralanarak değil…
Gerçek yerli ve milli hamle için Türkiye çok ama çok geç kalıyor…