“Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur.
Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.” Mustafa Kemal Atatürk
İşte bu kadar net ve açık işin özeti…
Yıllardan bu yana yaşanan ayrımcılık nedeni ile kadını 2. Sınıf gören dünya görüşü sonrasında her gün yaşanan Mahalle baskısı, İşlenen suçlar cinayetler, Kadına karşı şiddetler, saymakla bitmeyen tacizler…
Aslında emeğin sömürüldüğü bir düzende kadınların sorunları her geçen gün daha da büyüyor.
8 Mart Dünya (Emekçi) Kadınlar Günü ülkemizde yine sorunlarla ve hamasi mesajlarla kutlandı.
Çözümlere dair her yıl aynı günde verilen sözlerin tutulmadığı ya da hayata geçirilemediği gün gibi ortada.
Aslında sorunda sorumluları da belli.
Nüfusunun yüzde 50’sinin Kadın olduğu bir toplumda eğer sorun var ise bunun temel kaynadığı hiç şüphesiz eğmeden bükmeden diğer yarısı.
Yani Erkekler.
TÜRK KADINININ AYRICALIĞI…
Dünya’da birçok ülkede Kadınlara yönelik yasaklar ve ayrımcılığın sürdüğü bir dönemde Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün açtığı yolda yürüyen medeniyetin ışığı kadınlarımız için 1926 Yılında Medenî Kanunla aile ve toplum hayatında kadınlara çoğu batılı ülkeden daha önce ve geniş haklar tanınmıştır.
Türkiye'de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlandı. 1975 yılında ve onu izleyen yıllarda daha yaygın ve yığınsal olarak kutlandı, kapalı mekanlardan sokaklara taşındı.
Günün özelinde bugün sizlere özellikle çalışma hayatına yönelik bir değerlendirmenin satır başları ile sorunlara farklı bir bakış açısı…
KRİTİK SORULAR SORULDU…
Ipsos Araştırdı, İşte Güncel Tespitler…
Ipsos Anti Kriz Monitörü Araştırma 18 yaş üstü İBBS 1 düzeyinde Türkiye nüfusu temsil eden 800 birey ile 1-3 MART 2023 tarihleri arasında online anket yöntemiyle (CAWI) gerçekleştirilmiş olup ortaya çıkan eriler bir hayli ilginç ana başlıklar içeriyor.
İşte size bunlardan bir kaçı…
Ipsos Antikriz Monitörü verilerinden derlenen bu haftaki bülten içeriğinde; kadın-erkek eşitliğine yönelik toplumun düşündüğü veriler var.
Ülkemizde kadın ve erkeklere eşit davranılıyor mu?
Geçen yıla kıyasla bu oranda değişikliği var mı?
Kadın-erkek eşitliğini sağlamaya yönelik yeterli yasal düzenlemelerin olduğunu yada olmadığını söyleyenler var mı? Oranları nedir?
Çıkan tabloda; kadınlara aile içinde veya iş eşit davranıldığını düşünenler, kadının karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlar nedir?
Şiddet, kadına yönelik şiddetin cezası yeterli ya da yetersiz kaldığını düşünenlerin oranı ve kadınların kendilerini güvende hissedip, etmemelerine yönelik başlıklarda bireylerin ifade, tutum ve davranışlarına yer verilmiştir.
KADINLAR EŞLERİNDEN İZİN
ALMADAN İŞ HAYATINA KATILAMIYOR
İş hayatında da ayrımcılığa maruz kaldığını düşünenlerin de oranı oldukça yüksek.
Mesela; Toplumun %58’ikadınların eşlerinden izin almadan iş hayatına katılamadığı görüşünde…
Kadınlar, erkeklerle kıyaslandığında, iş hayatında hala yeterince yer aldıklarını söylemek mümkün değildir.
Bu yeterli olmayan ilerleyişte kendisini sadece anne ya da eş olarak görmeyen, aile bütçesine katkı sağlamak ve aynı zamanda hem sosyal hayat içerisinde yer almak hem de yönetimde söz sahibi olmak isteyen kadınların çok sayıda bireysel ve toplumsal engelleri aşması gerekmektedir.
KADIN VE ERKEKLERE EŞİT Mİ?
Küresel ortamda bugün çok fazla ülke, sürdürülebilir ekonomik ve sosyal kalkınmada toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı önemli bir hedef olarak belirlemesine rağmen durum çok ama çok farklı.
Türkiye’de de özellikle 20 yıldan fazla süreçte toplumsal cinsiyet eşitliği konusu birçok alanda ele alınmakta.
Ancak bugün; Türkiye’de kadın ve erkeklere eşit davranıldığını düşünen bireylerin oranı sadece %17. Ve geçen bir sene içerisinde bu görüşte bir değişiklik olmadığı görülüyor.
Öncelikle Anayasa’da kadın-erkek eşitliğini güvence altına alan madde ile bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamak üzere devleti yükümlü kılmakta ve bu temel anayasal düzenlemeye ek olarak kadınla erkeğin toplumsal hayata her alanda eşit katılımları ve eşit imkânlara sahip olması adına birçok yasal düzlenmeye gidilmişti.
EŞİTİZ GÖRÜŞÜ %30 CİVARINDA…
Eşitsiz güç ilişkileri ile her iki cinsin toplumda sahip olduğu statünün ve saygınlığın dengesiz oranda dağılmasına sebebiyet vermektedir. Kadınların halen iş yaşamında erkeklere oranla çok geride kalmaları, yönetici pozisyonunda olan kadın sayısının sınırlı oluşu, siyasal alanda kadının temsilinin yetersiz kalışı gibi durumlar; toplumlardaki kadın-erkek arasında var olan eşitsiz güç ilişkilerinin en somut örnekleri denilebilir.
EŞİT DAVRANILMADIĞINI DÜŞÜNÜYORLAR
Ailenin, içerisinde bulunan toplumsal çevrenin ve alınan eğitimin etkisiyle, kız ve erkek çocuklara cinsiyetlerine uygun rol ve sorumluluklar verilmekte ve çocuklar, bunlar üzerinden toplumsal cinsiyet kimliği edinmektedir.
Özellikle günümüzde kadınlar için hâlen ev ile ilgili işleri yürütme ve çocuk bakımı gibi etkinlikler öne çıkarken erkekler için iş rolleri, aile rollerinden daha önemli hâle gelmektedir.
“10 KİŞİDEN 6’SI EŞİT DEĞİLİZ!” DİYOR…
Ülkemize dönüp baktığımızda ister istemez daha temel bir noktadan başlıyoruz, kadın-erkek eşitliğinden…
Her on kişiden altısı ülkemizde kadın ve erkeklere eşit davranılmadığı düşüncesinde.
Bu kadar kötü bir resimde tek iyi nokta böyle düşünenlerin oranında geçen yıla kıyasla %5 oranında gerileme olması. Kadın-erkek eşitliğini sağlamaya yönelik yeterli yasal düzenlemelerin olduğunu söyleyenler ile olmadığını söyleyenler yakın oranlarda. Ancak uygulamada tablo olumsuz, kadınlara aile içinde veya iş yerinde eşit davranıldığını düşünenler azınlıkta, ancak on kişiden üçü bu şekilde düşünüyor.
EN ÖNEMLİ SORUN ŞİDDET…
Kadının karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlardan biri de uğradıkları şiddet.
Her on kişiden altısı kadınların hayatın her alanında erkek şiddetine maruz kaldığını düşünüyor, kadınlar arasında bu oran daha yüksek, her üç kadından ikisi bu düşünceye katılıyor.
Kadına yönelik şiddetin cezasız kaldığını düşünenlerin oranı %68, her dört kadından üçü bu şekilde düşünüyor, alınması gereken önemli bir mesaj daha.
Şiddet varken ve cezasız kalıyorken kadınların güvende hissetmemeleri de çok normal, on kadından yedisi dışarıda yalnızken veya yanlarında başka kadınlar varken güvende hissetmiyor.
DEZAVANTAJ DÜŞÜNCESİ HAKİM…
Toplumda ekseriyetle kadınların eğitimde, karar almada dezavantajlı oldukları düşüncesi hâkim.
Peki kadınların iş yaşamına katılımında biz toplum olarak hangi noktadayız?
10 Şubat 2023’te yayınlanan son işgücü istatistiklerine baktığımızda kadınların işgücüne katılım oranının %36,6 olduğunu görüyoruz.
Yani her üç kadından ikisi işgücüne dahil değil, işsiz olabilmek için bile öncelikle işgücüne dahil olmak gerekiyor, o üç kadından ikisi işsiz bile değil.
İşgücüne dahil olabilen azınlık için de durum çok kötü, erkeklerde işsizlik oranı %8,2 iken kadınlarda %14,4.
Kadınlarda işsizlik oranı erkeklerin 1.8 katı daha yüksek.
Genç kadınların hali daha vahim, 18-25 yaş grubundaki her dört kadın çalışandan biri işsiz.
Daha işin başlangıcında problemli bir noktada olduğumuzu düşünüyorum, her on kişiden altısına göre kadın ailesinden veya eşinden izin almadan çalışma hayatına katılamıyor. Araştırmamıza katılanların çoğunluğu, engelleri aşıp da işgücüne dahil olabilen kadınların işyerlerinde ayrımcılığa maruz kaldıklarını, aynı iş için erkeklerden düşük ücretler ile çalıştıklarını belirtiyor.
KADIN HAKLARI SORUNU
Kadın hakları sorunu Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken her türlü gelişimin önünde duvar gibi duran bir engel.
Toplumun yarısını oluşturan bir kitlenin eşitlikten uzak olduğu, üretimin içinde olamadığı bu tabloda hep konuştuğumuz “Çağdaş Uygarlıklar” seviyesine ulaşmamız sadece bir hayal gibi görünüyor.
Kadın-erkek eşitliğine ulaşmak bir hayal olmamalı ve ancak gerçekleştirmek için de gerçeği görüp üzerine gitmeye ihtiyacımız sonsuz.
Zira toplumun yarısı kadınlardan oluşuyor ve Türkiye kısa bir süre kadınların aktif olarak yer almak istedikleri TBMM’ye temsilci göndermek adına hem kadın kotasının kaldırılmasını hem de mecliste daha aktif olarak kendi sorunlarını kendileri çözmek istiyorlar.
Türkiye geleceğini oylarken kadınlarımıza her zamankinden çok görev ve sorumluluk düşüyor.