Bir türkümüz var, ağzımıza dolandı mı durmaz söyleriz hep… O türkünün ikinci bölümü şöyle.
“Girdim mahpushaneye/Ahbaplarım çok imiş/Ayşe kızın yanında/Haysiyetim yok imiş…”
Devam ediyor…
“Haydi güzelim şeker ezelim/Bu sene de bekar gezelim”
Bazen yazımın konusunu kafamda düşünüp oluşturmaya çalışırken, nedense böylesi türküler dilime dolanır durur.
Bu türkünün iki bölümü var ikinci kısmında…
Biri maphushane, ikincisi şeker ezerek gezmek…
Allah, herkesi mapushaneye uğratmaktan korusun, hele hukuksuz şekilde mapushanede olmak kadar da üzücü bir başka şey yoktur.
Şeker ezip gezmeye gelince…
Ben onu bir miktar değiştirdim.
“Haydi güzelim, şeker ezelim, bu sene de fukara gezelim…”
Yakışmış mı?
XXX
Ben yazılarıma bazen böyle ilgisiz yerden başlayınca, sizler de dur bakalım altından ne çıkacak diye merak ediyor olmalısınız ama, gündelik, gendemlik konular, merak edilecek bir şey yok aslında…
Ekonomi, freni patlamış harfiyat kamyon gibi yokuş aşağı giderken, bir takım yetkililer, topluma sabır telkin ediyorlar.
Kuran’ın bir çok ayetinde “Sabır” ile ilgili öğütler vardır. Bunlardan birisi de Nahl Suresi 126 ayet ki şöyle buyurur Rabbimiz bize…
“Size yapılan bir kötülüğe karşılık verecekseniz, size yapılan muâmelenin aynısıyla mukâbele edin. Yok, eğer sabrederseniz, böyle davranmak, sabredenler için elbette daha hayırlıdır.”
Toplum, kendisine karşı yapılan hatalara, hata ile karşılık verecek aynı ölçüde yetkili değil elbette. Ya ne yapacak? Aklıını kullanacak, elindeki gücü kullanarak, yani sandık önüne gelince cevabını verecektır, vermelidir…
Ama ne gezer…
Toplum, bilgilenmek, bilgi sahibi olmak için Kuran yerine, kendilerine dikte edilen sözlere itibar ederlerse, o zaman şunu ifade ediyoruz.
İnsanlar, layık olduları gibi yönetilirler…
XXX
Gündemin diğer maddesi, Anayasa değişikliği…
Bilindiği gibi, yeni yasama yılı 1 Ekim 2023 günü TBMM’nin kendiliğinden toplanması ile başlıyor. İktidar kanadı, bu yasama döneminde Anayasa değişiklini gündeme “Darbe anayasası değişsin” diyerek getiriyor.
Aslında şurası çok net…
Yürürlükte olan bu anayasa ve bağlı yasalara göre göreve gelen TBMM üyeleri, “YENİ” bir anayasa yapamazlar, öyle bir yetkileri yok. Yapacakları bundan önce defalarca yapıldığı gibi, mevcut anayasa üzerinde geniş kapsamlı değişiklik yapabilirler…
“Yeni” diye başlar, baştan sonra yenilenmeye kalkılırsa, onun adı başka bir şey olur.
İlk 4 maddesi elbette değişikliğin dışında tutulmak kaydı ile. O maddelere dokunanın eli yanar çünkü.
Dahası…
İktidar, önce istediği “DEĞİŞİK” anayasa metnini ortaya koymalı, toplumun bilgisine sunmalı bence. Amaç edilen nedir, görmeliyiz.
O metin üzerinde siyasi partiler, anayasa hukukçuları, sevil toplum kuruluşları fikirlerini söylemeli, toplumu aydınlatıcı tartışmalar yapılmalı ve üzerinde “MUTABAKATA VARILACAK” kadar gerçekçi mi görülmeli.
Çünkü toplumun, değişmesi talep edilen anayasa konusunda endişesi ve hatta korkuları var, bunların ortadan kalkması gerekir ki, “UZLAŞMA” ile oluşturulmuş bir anayasa değişikliği olabilsin.
Aksi halde bugünkü TBMM’nin sayısal durmumu, istenildiği gibi değişikliklere izin verecek nitelikte değildir.