Babalar en çok kız çocuklarını severler…
İnanmaz kimse buna “Yalan” derler “imkânsız” derler.
Her nedense kimse çıkıp da “neden?” demez.
Nedendir bilir misiniz?
Çünkü kız babası olmak farklıdır, özeldir, bambaşka bir duygusallık verir babalara... Hayatında hiç ağlamayan babalar bile kızlarını ellerine aldıklarında tutamazlar gözyaşlarını…
Ama bir taraftan da zordur kız babası olmak. Bir kız iki evlat demektir. İki canı birden sırtına yüklenmek demektir. Çünkü biri iki yapan da kadındır, ikiyi üç yapan da…
Bunu bildiklerinden babalar, onların üzerlerine daha da titrerler. Onlara her baktıklarında annelerini, bazen kırdıkları ama her şeye rağmen onları yetiştiren Annelerini anımsarlar…
Bir yandan da koruma içgüdülerine yenilirler. Kızlarına hiçbir şey olmasın, onlar hiç üzülmesin, gözlerinden bir damla yaş gelmesin isterler. O bir damla yaş için koca dünyayı yıkacak olurlar…
Bu sevgilerini, bu bağlılıklarını, asla gösteremezler, utanırlar. Çünkü baba demek; güçlü, çatık kaşlı olmak olarak öğretilmiştir onlara…
Gülümsemek isterler o güzel kızlarına gülümsemek. Rolünün dışına çıktıklarını düşünüp dönerler eski çatık kaşlı, gergin suratlarına…
Bazen ağlamak isterler, ama “Erkekler ağlamaz” denmiştir onlara. Yapamazlar bu yüzden saklarlar gözyaşlarını…
İşte böylece her şeyi içlerine atarlar Kız babaları, yansıtmazlar asla duygularını…
Ama dayanamazlar gece yarılarına ve giderler o güzel kızlarının tatlı şirin odalarına, uzun uzun bakarlar yüzlerine ve bir kez daha hayran olurlar o muhteşem güzelliklerine. Gündüzleri dokunamadıkları gözlerine, ellerine, hiç bırakmayacakmış gibi dokunurlar.
İçlerindeki duygunun gözyaşlarını boşaltırlar ve yavaşça güzel kızlarını öpüp “İyi geceler” derler derinden derinden…
Eğer siz de bir sabah uyandığınızda yanağınızda, bir damla gözyaşı hissederseniz, bilin ki babanız o gece de sizi izlemiş ve en sonun da “iyi geceler” deyip gitmiştir.
XXX
Benim aklıma söz dinletemediğim bir yanım var…
Bazen oturur araştırırım; Atatürk, bazı konularda ne demiş.
Geleceğe dair öngörüleri ne olmuş.
Yaşadığımız süreçte öngörüleri nasıl ortaya çıkmış…
Örneğin çocuklar için ne demiş?
Şöyle demiş örneğin…
"Çocuklarımızı artık düşüncelerini hiç çekinmeden açıkça ifade etmeye, içten inandıklarını savunmaya, buna karşılık da başkalarının samimi düşüncelerine saygı beslemeye alıştırmalıyız. Aynı zamanda onların temiz yüreklerinde; yurt, ulus, aile ve yurttaş sevgisiyle beraber doğruya, iyiye ve güzel şeylere karşı sevgi ve ilgi uyandırmaya çalışılmalıdır."
Atatürk ne demiş derken, günümüze baktığımızda, gerçekleşen bir öngörüsünü de paylaşmak isterim, çok önemli bir öngörü…
Tam 17 Aralık 1927'de Mustafa Kemal Atatürk Mecliste şunu diyor.
"Efendiler, biz tekke ve zaviyeleri din düşmanı olduğumuz için değil; bilakis, bu tip yapılar din ve devlet düşmanı olduğu, Selçuklu ve Osmanlı'yı bu yüzden batırdığı için yasakladık. Çok değil, yüz yıla kalmadan, eğer bu sözlerime dikkat etmezseniz göreceksiniz ki bazı kişiler bazı cemaatlerle bir araya gelerek bizlerin din düşmanı olduğunu öne sürecek, sizlerin oyunu alarak başa geçecek ama sıra devleti bölüşmeye geldiğinde birbirine düşeceklerdir. Ayrıca, unutmayın ki o gün geldiğinde her bir taraf diğerini dinsizlikle suçlamaktan geri kalmayacaktır."
19 0CAK 2023