Yazımın detayına girmeden önce iki ayet vermek istiyorum, aklınızı kullanıp düşünesiniz diye…
Zümer suresi 8 ve 9. Ayetler…
Rahman ve rahim Allah’ın adıyla…
“8. İnsanın başına bir sıkıntı geldi mi rabbine yönelip O’na yalvarır; sonra rabbi ona katından bir nimet verince, daha önce yalvardığını unutarak yolundan saptırmak için Allah’a eşler koşmaya kalkar. De ki ona: “İnkârcı tutumunla biraz eğlenedur bakalım! Gerçek şu ki sen ateşi boylayacaklardan birisin!”
“9. (Bu adam mı,) yoksa âhiret kaygısıyla ve rabbinin rahmetine nâil olma ümidiyle gece vakitlerinde secde ederek, ayakta durarak kendini ibadete veren kişi mi (daha iyi)?” De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Doğrusu ancak akıl iz‘an sahipleri bunu anlar.”
XXX
Gelelim konunun içeriğine…
Tümden bozulan, emekliyi, işçiyi, küçük esnafı, dar gelirliyi perişan eden ve etmeye de devam edeceği belli olan ekonominin başına, düzeltmesi için yurt dışından Mehmet ŞİMŞEK ithal edildi…
Öyle umut bağlamdı ki, sanki Mehmet ŞİMŞEK seviyesinde ekonomi bilgisi olan Türkiye’de kimse kalmamış. Gerçekten durum bu ise, zaten baştan ülke olarak sıfırı tüketmişiz demektir.
O zaman şu sorulabilir…
Yıllardan beri kötü gidişin nedenlerini ve nasıl çözüm bulunacağını tv kanallarında anlatan ve ekonomist unvanlı akademisyenler ve diğerleri ne işe yararlar?
Diğer yandan unvanlı ekonomist olmaya bile gerek kalmayacak kadar bozulan ekonominin nasıl düze çıkarılacağı, artık hemen herkesin bilgisi dâhilinde bir iş.
Örneğin ben, “Ekonomist” değilim…
Ancak ömrümün 55 yılını ekonominin içinde geçirdiğim gibi, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme İktisadı Enstitüsünün rahleyi tedrisinden iki kez geçmiş birisi olarak, basit cümlelerle ekonominin nasıl düze çıkacağı konusunda bilgi sahibiyim.
O bilgiler ışığı altında da aylardan, yıllardan beri bu köşeden yazıyorum ve diyorum ki…
Ekonomiyi düzeltmenin birinci koşulu, ülkedeki hukuk sisteminin bağımsız ve birilerinin emri altında girmeden hür olarak ve yasalara uyarak çalışması…
İkincisi, kara deliklerin tıkanması, akla ziyan ihale sistemlerinin kaldırılması.
Üçüncüsü, vergi adaletinin toplum içinde, adalet ile dağıtılması…
Dört, her alanda ithalata başvurmak yerine üretimin artırılması. Üretenlere gerekli devlet desteğinin mutlaka sağlanması…
Çalışan, çalışmayan herkesin refah seviyesinin yüksek tutulurken, ücretlerde de adaletin sağlanması, ekonominin düze çıkması için olmazsa olmazlardan bir kısmıdır ama önemli ve önceliklisidir.
Hiç kimse ”NAS” diye akla aykırı savunmaların içine girmesin.
Eğer Kuran’ın “Naslarına” uymak isteniyorsa, o naslardan birçoğuna uyulmadığı ve göz ardı edildiği için bugün ekonomi çökmüş haldedir.
Haram yemek, yetim hakkı, kul hakkı yemek, yalan söylemek, işi ehline vermemek ”Nasların” başında gelir örneğin.
Sorun çözülür mü?
Dün de yazdığım gibi, çözülür…
Bilenlerle birlikte elele vererek…
Sadece milli bir irade gerekir o kadar.
Sonuç olarak, bildiğini sananlarla bu hale gelen ekonomik düzen, bildiklerini uygulayamayanlarla daha fala ileri gidermez.