Bundan yaklaşık 13-14 yıl önce idi.
Sağlık ocağına gittim, muayene öncesi hemşire kız deftere kayıt yapıyordu.
Sordu “Yaşınız kaç” diye, ben de cevaben “Yarıyı üç geçti” dedi…
Şöyle bir tepeden tırnağa bi süzdü beni; “Ne yani, şimdi siz 38 yaşında mısınız?” dedi…
O’nun aklındaki Cahit >Sıtkı Tarancı’nın Otuzbeş Yaş şiiri…
Şöyle başlar, hatırlayınız…
“Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.”
Ben “Ne yani!” diye başlayan sorusuna, “Hayır, 63 yaşındayım” dedim.
Şaşırdı, “Yolun yarısı, bildiği şiire göre 35 olmalıydı.
“Senin için yarısı 35 olabilir ama benim için yolun yarısı 60 yaş” dedim, gülümsedi…
Aslında, kafa kâğıdına göre kaç yaşına gelirsek gelelim, gönül ne diyorsa yaş odur bence…
De…
İşin içine çeşitli hastalıklar girdiğinde bu yaşlarda, istemesem de duygularımda bazı burukluklar olmuyor da değil…
Oysa…
Ben 17 yaşında iken Doktor “Altı aylık ömrün kaldı” dediğinde, dünyaya meydan okurcasına, başım dik “Adını aldığım dedem 98 yaşında vefat etmiş, 100 yaşından evvel ölenin…” demiştim.
Oysa bu yaşıma gelene kadar ölümle burun buruna gelişim o kadar çok oldu ki, hiç birinde ölüm aklıma bile gelmedi, hep mücadele ettim, kazandım…
XXX
Benim ve benim gibi yaşamaya, mücadele etmeye kendini adamışların en büyük korkusu, hayatını sürdürse bile, bir gün kenarda-köşede kalıp, oradan çevresinde olup bitenleri etkisiz ve çaresizce izlemesidir.
Düşüne biliyordur, aklını kullana biliyordur.
Ne var ki kimse danışmıyor, gözlerinin içine bile bakmıyor artık…
Oysa…
Eğrisi ile doğrusu ile…
Başarısı ve başarısızlığı ile…
Bugünlere gelişin mimarlarıdır onlar.
Sor; “Nasıl oldu da başardınız bu konuyu?” diye.
Ya da tersi; “Ne yaptınız da memleketin başına bu felaketi getirdiniz?” diye
Herkes üzerine düşen kadarını size cevaplasın.
Toplumun en büyük düşkünlük (Zaaf) gösterdiği konu, bir önceki gün yaşadıklarını, bir sonraki gün unutması, ayrıca hatırlatıcı, öğretici görevini süğrdürebilecek beyine sahip olanları da bir kenara itmeleridir.
XXX
Son olarak Mustafa Kemal Atatürk’ün sözüne kulak verelim.
“Bir milletin, yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu, o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Mazide muktedirken bütün kudreti ile çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin istikbale güvenle bakmaya hakkı yoktur.”
Sanırım bu söz kaynak alınarak konunun çok yönlü değerlendirilmesinde toplum yönünden fayda görülür.
Çünkü bir atasözüne göre,” Yaşlılığında kör olan, yolunu kaybetmez.”