Kısaca “İflas etmek” tüm mal varlığını kaybetmek, amiyane deyiş ile de kuru tahtaya oturmaktır. Dahası, mal varlığını kaybetmenin de ötesinde altından kalkılamayacak bor yüküne batmaktır “İflas” etmek.
Türk Dil Kurumu sözlüğünden araştırma yaparsanız, orada şöyle maddelendirir…
1. Ticaret borçlarını ödeyemediği mahkeme kararı ile tespit ve ilan olunan iş adamının durumu, batkı, batkınlık, müflislik.
2. Yenilgiye uğrama, değerini yitirme.
3. İşlevini veya görevini yapamama.
XXX
Deyim, genellikle ticari faaliyet içinde olup da “Yitik” içine düşenler için kullanılır.
Peki, bu durum nasıl gerçekleşir? Kader midir yoksa yönetimsizlik midir?
Hemen cevap vereyim, yönetimsizliktir.
Nereye kadar gidebileceğini, nerede durup nerede hareketleneceğini, yönetim biliminden ve deneyiminden yoksun olanları için kaçınılmaz sonuçtur iflas etmek.
Hani denir ya “Bakma güzelliğine, bir sivilce yeter. Bakma varlığına, bir kibrit yeter” diye. Önemli olan, oluşacak sivilceden kaçınmak, kibritten uzak durmaktır.
XXX
Biraz daha açarsam konuyu…
Bir işe girişecekseniz ki bu ticaret de olabilir, devleti yönetmek de olabilir, elinizde sabit enstrümanlarınız vardır.
Yani ana sermayeniz…
Ana sermayenizi oluşturan varlıklar ise, menkul ve gayrimenkul varlıklarınız ile alacaklarınız toplamıdır.
Varsa, karşılığında da borçlarınız, ikisi arasındaki artı varlık, ana sermayenizi oluşturur.
Akıllı tacir, bilgili, liyakatli yönetici, her zaman bu dengeyi işletmesinin veya yönettiği devletin lehine tutmak zorundadır.
Olur ya, açılım ve atılım yapacaksınız, yatırıma girişeceksiniz, o zaman hesap etmeniz gereken çok basit bit kural vardır.
Yetişmeyen sermayenizin ekine, kiraya sermaye katkısı, yani kredi bulacaksınız.
Bu durumda da kiraladığınız sermaye katkısı ile yapacağınız yatırım veya genişleme getirisi, bulduğunuz kiralık sermayenin kirasını ödedikten sora, sizi de işlevsel açıdan karlılığa doğru götürmesi gerekecektir.
Burada önemli konu, bulduğunuz kiralık sermayenin, kendi sermayeniz olmadığını çok iyi bilmeniz gerekmektedir. Size belli bir süre sadece destek verecektir.
XXX
Şimdi geriye yaslanıp, ülkenin ekonomik durumunu gözden geçirelim…
Rakamlara boğulmanın gereği yok, her gün iktisatçılar, ekonomistler televizyon kanallarında bu rakamları veriyor.
İşte o rakamlara baktığımızda, olmaması gereken işlerin olduğunu, yapılmaması gereken iş ve işlemlerin yapıldığını, ülkenin böylelikle borç batağı içine itilerek, millet yoksulluğa itilirken, aynı zamanda itibar kaybına uğrayarak, yeniden ayağa kalkmak için gerekli olan “Kiralık sermaye” bulama koşullarını yitirerek iflasın eşiğine gelmiş olmasıdır.
Bu duruma “Ülke” penceresinden baktığımızda ise, olay daha da vahimdir…
Ülkemiz, millet olarak yeniden aya kalkmak açısından gerekli sermayeye sahiptir. Millet, henüz “İflas” durumuna düşmemiştir. Ne var ki yaşadığımız koşullar, o olanakların gün yüzüne çıkmasına engeldir.
Ticari işletme açısından değerlendirirsek, ekonomik öngörüleri dikkate almadan işletmeyi bodoslama yönetmenin sonucunda, varıp bir duvara toslayarak durmaktır. Yani “İflas” etmekten kaçınamamaktır.
XXX
Değerli okurlar…
Aslında burada ifade ettiklerim, konunun iyice anlaşılmasına yönelik bilgilerin sadece bir özetidir.
Elbette devletin nasıl iflasa yol açan yönetimsel hatalar yaptığını da anlatabilirim.
Ne var ki her iki konunun da iyice anlaşılabilmesi için kitap yazıyor gibi ülkemizde yaşanmış “İflas” örnekleri ile yazmak gerekir.
Bu bilgileri “Vak’a sistemi” şeklinde anlattığımızda, faydalı olabileceği kanısındayım.
Aksi takdirde ülke nüfusunun büyük bir bölümü anlamayacaktır, anlamıyor, anlatamıyoruz da.
Çünkü o “Büyük bölümün” derdi, günlük kazancı ile ailesini nasıl geçindirebilirim derdindedir.
Aynı iflası gerçekleşmiş olanların son çırpınışları gibi…
XXX
Gelelim son söze…
Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kaldı.
Artık seçmen, net duruşunu ve mesajını yöneticilere verecek. Meclis oluşmuştur, o konuda denecek hiçbir şey kalmamıştır.
Bugünkü sistemde ki devam edecek görünüyor, yönetmek için cumhurbaşkanının meclise ihtiyacı yoktur. Anayasada bu yönde yapılan değişiklik, bu durumda Kemal Kılıçdaroğlu’nun eline geçebilecek.
Yani, yapılacak olan ikinci tur seçimden sonra iki adayın da şansları eşittir.
Konu, milletin gelmiş olduğumuz bu süreçte neye karar vereceğinin kararıdır.
Siyah mı istiyoruz, beyaz mı istiyoruz?
Öncelik millet mi olacak, seçkinler mi olacak?
Sıkıntısız ekonomik bir hayat mı olacak, sıkıntıların sürdüğü bir hayat mı olacak?
Düşünebilenler için çok açık sorulardır. Millet olarak kendimizi nasıl bir yönetime layık görüyoruz, istiyoruz, ona karar vereceğiz.
O zaman hiçbir bahane üretmeksin sandık başına gitmek zorunluluğu vardır, evet vatan görevidir açıkça…
XXX
Gelelim benim son sözüme…
Eşekten düşenlerin derdini, eşekten düşenler bilir…