“Atasözleri” ile “Güzel sözler” arasında ince bir çizgi vardır.
Güzel sözlerin kaynağı bellidir ve söyleyenin kişisel düşüncelerini ifade eder. Atasözlerinin ise kaynağı belli değildir. Tarihin imbiğinden geçerek gelen, ibret alınacak ve deneyimlerle söylenmiş sözlerdir.
Yazıma, arkadaşım Avukat Güneş Solak’ın gönderdiği “Sümer atasözleri” ile başlayacağım, çünkü yazımın içeriğine de yakışıyor.
“Vatan, Dürüst Bir Adam Tarafından İnşa Edilir ve Bir Hain Tarafından Yok Edilir."
“Kasapların tartışmasında koyunların taraf tutması, koyunların kaderini değiştirmez...”
“Çobanın kaval sesine kanıp yaylaya gittiğini zanneden koyunlar, mezbahaya gittiğini hiçi bir zaman anlayamadılar."
XXX
Gelelim yazımızın içeriğine…
Cumartesi günkü yazımda, 1961 anayasasından söz etmiş ve ilk kez Anayasa Mahkemesinin bu anayasa ile hukuk sistemimize girdiğini, görev ve yetkilerini anlatmıştım.
Peki de 1961 anayasası, kimler tarafından hazırlandı?
Şimdi ona bakalım, burası çok önemli. Hele bugün “Sivil anayasa yapalım” sözlerinden sonra…
XXX
Önce yine bir avukat arkadaşımın verdiği bilgiyi ile başlayayım…
Kayseri’mizin yetiştirdiği değerli bilim ve siyaset adamlarından Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu, SBF’inde kaleme aldığı “Doçentlik tezi” vardır. Ve 1961 Anayasasında “Anayasa Mahkemesinin” kuruluşunda büyük emeği vardır.
Tezin başlığı, “Kanunların Anayasaya uygunluğunun, kazailik murakebesi” şeklindedir. Yani, yasamadan çıkan kanunların, mevcut anayasa hükümlerine uyup uymadığının denetlenmesidir tezin konusu. Ne var ki tezin yazıldığı 1951 yılında Anayasa Mahkemesi yoktur ve yasaların da anayasaya uyup uymadığı denetlenememektedir.
(Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu’nun tezi, kitap olarak yayımlanmıştır. Bu bilgiyi veren sevgili dostum, arkadaşım Av. Halit Ökçesiz’e teşekkür ederim.)
Ancak, idari davaları karara bağlayan “Danıştay” yargı erki olarak görev yapmaktadır.
Danıştay’ın ise yasaları Anayasa yönünden karara bağlama gibi bir yetkisi yoktur.
XXX
1960 askeri darbesi sonrasında kurulan “Kurucu Meclisin” görevi, yeni bir anayasa yapmaktır.
Askeri darbe sonrası yetkileri ele geçirmesinin ardından Millî Birlik Komitesi hızla yeni anayasa çalışmalarına başladı. İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Sıddık Sami Onar başkanlığında çeşitli öğretim üyeleri derhal Ankara'ya getirir ve “İstanbul Komisyonu” kurulur.
Bu komisyon, yürütme organını yetkilerini azaltan bir anayasa tasarısı hazırladı ancak bu tasarı çok tepki aldı. Bunun üzerine toplumu daha iyi temsil edecek bir Kurucu Meclis kurulması kararlaştırıldı.
Kurucu Meclis 6 Ocak 1961'de 2 parçadan oluşturuldu: Bir parçası Millî Birlik Komitesi, diğer parçası da TBMM yetkilerine sahip olan Temsilciler Meclisi idi. Bu meclisin üyelerinin bir kısmı çift dereceli seçim sistemi ile; bir kısmı siyasi partilerin vekilleri ile; bir kısmı da gazeteler, barolar, sendikalar, yargı mensupları, öğretim görevlileri ve üniversiteler, gençlik ve esnaf dernekleri, ticaret ve sanayi odalarının temsilcilerinden oluşuyordu.
Daha sonra Enver Ziya Karal ve Turhan Feyzioğlu başkanlığında Kurucu Meclis'e bağlı 20 kişilik bir anayasa komitesi kurularak yeni anayasa için çalışmalara başlandı.
Bu komisyon içinde siyasiler olduğu gibi, anaysa ve idari yargı akademisyenleri vardı.
20 kişilik Komisyon; Emin Paksüt, Muammer Aksoy, Turan Güneş, Tarık Zafer Tunaya, Coşkun Kırca, Amil Artus, Doğan Avcıoğlu, Münci Kapani, Muin Küley, Ragıp Sarıca, Bahri Savcı, Celal Sait Siren, Mümtaz Soysal, Cafer Tüzel, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Abdülhak Kemal Yörük, Sadık Aldoğan, Nurettin Ardıçoğlu, Hazım Dağlı’dan oluşturuldu.
Görüldüğü gibi komisyonda görev yapanların hepsi de Anayasa ve İdari Hukuk yönünden akademisyenlerce oluşturulmuştur.
Yeni yapılan 1961 anayasasının bir önemli özelliği de, TBMM’nde milletvekillerinin yanı sıra, bu kurula, yasaların ilk denetim yeri olarak ayrıca 150 kişilik seçilmiş, üniversite mezunu ve özellikle deneyimli hukukçu ve siyasetçilerden kurulu “Senato” oluşturmuştur.
XXX
Sonuç olarak demem o ki, 1961 anayasası, “Sivil bir anayasaya ihtiyaç var” anlayışı ile yapılmasına karşın, yapılma aşamasında tamamen bilimsel katkı sağlanarak yapılmış ve hukukun üstünlüğü, denetimin vazgeçilmezliği, özgürlüklerin korunması yönünde önemli tarihi bir anayasa olarak ortaya konulmuştur.
Zaman içinde, bazı değişiklikler de yapılsa da, özü aynı kalmıştır.
Bugün yapılması düşünülen “Sivil anayasa“ kavramlı çalışmadan neyin amaçlandığını, içeriği konusunda henüz bir bilgimiz yok.
O zaman başa dönelim ve atasözlerini bir daha gözden geçirip aklımızı öne koyup düşünelim.
Bugün ihtiyacımızın en çok olduğu şey bu…
DİPNO: Yukarıda verdiğim bilgiler, yaptığım araştırmaların sonucudur.