Hatırlar mısınız?
Yılmaz Erdoğan’ın 2001 yılında, kendisinin de Deli Emin karakteri ile rol aldığı Vizontele filimi vardı..
Hakkari’nin ücra bir köyüne zor-zahmet televizyon gelmişti de Deli Emin’in gayreti ile çalıştırabilmişti…
O filmde rol alan Cem Yılmaz’ın televizyonu ti’ye alan bir repliği vardı…
“Zeki Müren de bizi görecek mi?” diye…
XXX
Gündem, elbette ekonomi ve de ekonominin gittiği yön itibariyle, vatandaşın, dar gelirlinin üzerine yüklenen yükün altında nasıl kalkacağı.
Hazine ve Maliye Bakanı ile TCMB başkanının ekonominin geleceği hakkında yaptıkları açıklamadan anladığımız, sıkıntıların daha da devam edeceği yönünde ki bu durumun kaçınılmaz olduğunun zaten farkındayız.
Konu üzerinde özellikle akademisyenlerin açıklamalarını da dikkatle izliyoruz.
Elbette fikirlerine değer verdiklerimizin…
Bir akademisyenimiz, yıl sonu enflasyon rakamını yüksek olarak veriyor ve seçim sonrasında da yüzde 40 lar seviyesine kadar düşeceğini ifade ediyor.
Elbette bir gün bu sıkıntılara son verilecek, ekonomide enflasyon gerileyecek ve millet rahat edecek…
Mi acaba?
Şu bir gerçek görüş ki, maliyet artışları sürdükçe veya bu seviyede kaldıkça, bugün oluşan fiyatların geri çekilmesi mümkün değildir.
Dolayısı ile enflasyon rakamı bugün oluşan enflasyon rakamının altına düşmesi değil bugün oluşmuş durumdaki enflasyon seviyesini koruması olacaktır.
Oysa enflasyonda yüzde bilmem kaçtan yüzde bilmem kaça düşüyor olması, enflasyonun düşürüldüğü anlamına gelmez…
Gelirlerin düşük ve sabit olması karşısında enflasyon bugünkü seviyesi koruyacak daha da artmayacaksa, bu geçim sıkıntısının bir daha ve sürekli yaşanmayacağı anlamına gelmez.
Rahatlamak için öncelikli iş, maliyet girdilerinin düşürülmesi ile mümkündür.
Yani enflasyonun, eğer görebilirsek şayet, bir gün “Eksi” seviyesinde olması gerekir ki, dar gelirlinin alım gücü arta ve “ekonomi düze çıktı” deme olanağına sahip olabilelim…
Elbette bu yönde gelecekte bir gelişme olmayacağı, en azında yakın ve orta vadeli bir gelecekte olmayacağına kesin gözü ile bakıyoruz.
Yazıma başlık atarken Vizontele filmindeki o replik aklıma geldi…
Enflasyon düşerken bizi de görecek mi acaba?
XXX
Değerli okurlarım…
Bu yazım, 30 Ağustos 2023 günü gazetedeki köşemde yayınlanacak yazı. Ancak teknik şartlar gereği, bir önceki gün yazmak zorundayız…
Kurtuluş savaşının Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları komutasında, milletçe zafere ulaştığımız ve ülkemizi düşmandan kurtardığımız gün.
Artık bugünden sonra şehir şehir “Kurtuluş günleri” kutlanacaktır.
Zaferin kazanılmasından sonra, 20 Kasım 1922'de İsviçre'nin Lozan şehrinde başlayan ve 24 Temmuz 1923'e kadar geçen 8 aylık süren müzakereler sonucunda Sevr antlaşması çöpe atılmış, Türkiye Cımhuriyetimizin tapusu da alınarak tüm dünya ülkelerine kabul ettirilmiştir.
Adı Lozan Barış Antlaşmasıdır ve bazılarının akla ziyan değerlendirmelerde bulundukları gibi, süreli de değildir.
Elbette savaşın kazanılması ile “Kurtuluş mücadelesi” bitmediğini ortaya koyan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ülkenin gerçek bağımsızlığına kavuşabilmesi için öncelikle ekonomide de bağımsızlığın sağlanması gerektiğine inanmıştır.
İşte bu gerekçe ile İzmir İktisat Kongresi, 17 Şubat 1923 günü Manisa temsilcisi Kazım Karabekir, Asım ve Fevzi Çakmak Paşalar ile Rus Büyükelçisi Aralof ve Azerbaycan Büyükelçisi İbrahim Abilof'un katılımları ile başlamıştır. Kongre, yeni Türkiye'nin İktisat Politikasını belirlemek amacıyla toplanmıştır.
17 Şubat-4 Mart 1923 tarihleri arasında İzmir'de Banka-Han binasında toplanan, 1135 delege ile yeni Türkiye'nin ekonomik sorunlarının tartışıldığı bir kongrede, ekonomik bağımsızlığın da sağlanması görüşülmüştür.
Yetinilmemiş, halen de yürürlükte olan devrim yasaları ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temeli, sağlam zemine oturtulmuştur.
Bugün geldiğimiz bu noktada nelerle karşılaştığımızı ve yaşadığımızın takdiri sizlere aittir…
XXX
Ancak bir konuyu özellikle vurgulamak istiyorum…
Milli Eğitim sistemimiz, sürekli olarak kurcalanmaktadır.
Millet olarak bu konuda uyanık olmak zorundayız.
Bazı odaklar, sistemli olarak konuyu başka yönlere çekmek ve götürmek istemektedirler.
Şimdi de karma eğitime kafayı takanlar türedi ki, artık daha da dikkatli olmak ve bu türden isteklere geçit vermememiz gerekmektedir.