Şükür, aklım başımda…
Yine şükür, aklım ile düşünebiliyorum…
Bir daha şükür ki düşündüklerimi, yazılabilecek kadarını her gün bu köşeden yazıyorum…
Yazamadıklarımı mı?
Onları zamana havale ediyorum, unutmuyorum…
Ama yorgunum dostlar.
Yürüyemiyorum uzun boylu, evde bile yürütecim var.
Sokağa çıkamıyorum, doktora kontrole gitmenin dışında…
Allah yanımdan eksik etmesin, eşim olmasa, onu da yapabilecek gücüm kalmadı artık.
Bütün dertlerimi, triplerimi, nazımı çekiyor.
Hastaneye gittiğimde doktorlarım, hemşerilerim ve bölüm sekreterlerim gözü gibi bakıyor bana.
Ama yoruldum…
Ekimin 15’inde hastaneye kontrole gittiğimde doktora demek istediğim şey şu:
Yetmez mi gari?
Bırakalım inceldiği yerden kopsun, yaş oldu 80, bundan sonra ne olacak ki?
Etrafımı yormaktan başka bir işe yaramıyorum ki…
Aslında, zaman içinde birçok kez ifade ettiğim bir de, adını aldığım dedemin yaşını geçip 100 yaşımı bulmak amacım.
Kimseyi yormadan, kimseyi üzmeden...
Olur mu?
Bilmem, olur mu?
“Amaaaam” diyorum bazen, “Olsa da olur, olmasa da olur.”
Ne diyor Yüce Rabbimiz Ankebût Suresi 57 ve 60. Ayetlerinde?
Hadi bakalım…
57. Ayet: “Her canlı ölümü tadacak ve sonunda dönüp huzurumuza geleceksiniz.”
58 ve 59 . Ayetler: “İman edip dünya ve ahiret için yararlı işler yapanları -hiç şüpheniz olmasın- içinde ebedî kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetteki köşklere yerleştireceğiz; sıkıntılara katlanan, yalnız Allah’a dayanıp güvenerek işlerini gerektiği gibi yapanlara ne güzel karşılık!”
60. Ayet: “Nice canlı var ki rızkını sırtında taşımıyor; onları da sizi de besleyip barındıran Allah’tır. O her şeyi işitir, her şeyi bilir.”
Sonuç olarak neymiş?
Fazla dırdır etmeye gerek yokmuş.
Fazla şikâyet edilmezmiş…
Sadece “Faydalı eleman, kul olarak yaşamak, yaşadığımıza şükretmek, bütün önlemleri alarak, “Allah’ın takdiri bu” diyerek ömrümüzü sürdürmek gerekir.
Zaten benim de sızlanmalarıma bakmayın, son kararım bu…
Bu yaşımda da olsa faydalı işler yapabiliyor muyum, işte mutluluğum da her şeye rağmen burada…