Cumartesi günü sabahına, acı bir haberle uyandık…
Kuzey Irak’ta 6 askerimizin, terör saldırısı sonucu şehit olduğunu öğrendik ve bundan sonra da ağızlardan dökülen, rahmet ve başsağlığı dilekleri ardı arkası kesilmeyecek şekilde gelmeye devam edildi.
Neden böyle?
Neden bitirilemiyor?
Neden evlatlarımızın şehit haberi ile yıkılıyoruz?
Elbette bunların bir cevabı olmalı ve var da…
Yetmedi…
Cumartesi akşama saatlerinde bir 6 şehit haberi daha geldi, 2 de yaralımız var. Bunların üzeine yazmak, konuşmak gerekmez mi?
XXX
PKK terör örgütü, Irak’ın kuzeyinde ve onlara göre “Kürdistan”, biz göre Irak’ın Kuzey bölgesinde yuvalanmış durumdadır.
2000’li yılların başında terör örgütünün soluğu kesilmiş, neredeyse bitirilmişken, o yıllardan sonra tekrar hortlamış, yurt içinde ve sınırlarımızın karşı bölgesinde giderek artmaya ve eylemlerine devam etmeye başladılar.
Şunu öncelikle belirtmek isterim ki, Kuzey Irak’ın Türkiye sınırına yakın ve PKK terör örgütünün yuvalandığı coğrafi yapı, düzenli ordu ile mücadele için hiç de uygun değildir. Bölgede yaşayan ve o bölgeyi gayet iyi bilen biri olarak söylüyorum bunu.
Sadece devletin ve silahlı güçlerin buna karar vermesi ve harekete geçmesi yeterli olacaktır.
Kuzey Irak bölgesinde istihbarat birimlerimizin faaliyetleri, yoğun biçimde sürmekte ve her türlü bilgiyi ilgili makamlara vermektedir.
Peki, neden kökünden çözülemiyor?
Birincisi, dediğim gibi arazi yapısı düzenli ordunun mücadele edeceği bir yapıda değil. Mutlaka o bölgede “Bordo Bereliler” seviyesinde destek ile profesyonel askerlerden oluşan komando birlikleri ve onlara destek vermek üzere hava harekâtının sürekli yapılması zorunludur.
Bir başka sıkıntı ise, yine Kuzey Irak bölgesindeki PKK terör örgütüne bağlı yerleşik kamplarda, hava harekâtı “Nokta atışı” şeklinde yapılmakta, başarılı da olmaktadır. Ancak süpürge harekâtında sorun var.
Çünkü bilinen kampların hemen hepsi, aynı zamanda sivil yerleşim yerleri olup, kadın, çocuk ve yaşlıların ikamet ettikleri yerlerdir. Ve buraya yapılacak askeri müdahalede, bu kesimin PKK terör örgütü tarafından kalkan olarak kullanacağı da bilinmektedir.
XXX
Bir başka üzüntü veren konu ise, TBMM’de DEM milletvekillerinin, Güneydoğu Anadolu bölgesinden söz ederken, artık sürekli “Kürdistan” olarak tanımlamaktadırlar.
Oysa bu tavır, toplumsal barışa hizmet edecek bir tavır değildir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, üniter bütünlüğü olan yapıya sahip olup, bundan vazgeçilmesi asla mümkün değildir.
Legal parti sıfatını taşıyan DEM’in, bu söylemlerinden vazgeçmesi gerekir.
Oturumlarda diğer partiler şehitlerimize rahmet dilerken, DEM milletvekillerinden aynı dilekleri ne yazık ki duyamayacağız...
Yangını, toplum olarak elbirliği ile söndürebiliriz ancak, bu da gerçektir. O zaman herkesin katkı vermesi zorunludur…
Cumartesi günü meclis bütçe görüşmelerinin sonuna gelinirken, tüm partiler “Yas günü” ilan edilip konunun görüşülerek bildiri yayınlanmasını isterken, DEM Partisi hala kendi havasında.
Diğer yandan ülkenin bu konudaki sorunu, “”Kürt Sorunu” değil ve bugüne kadar asla da olmadı. Sorun terör sorunudur…
Hemen ifade edeyim…
Vaktinde saldıran terör örgütlerine nasıl karşı durduysam, şimdi de aynı duygularla karşı duruyorum.
Konuları ilgisiz bir şekilde birbirine karıştırmayalım…