“Hayatını kaybeden kıdemli televizyoncu Metin Uca için Ankara'da cenaze töreni düzenlendi. Kocatepe Camii'nde cenaze namazı kılınırken iki kişi ‘Metin Uca vasiyetinde cenaze namazı istemedi’ diye bağırarak provokasyon girişiminde bulundu.”
Basındaki haber bu…
Dahası, Metin Uca’nın bir televizyon programında; “Burası özgür bir ülke olsa yakılarak ölmek isteyenlere de saygı duyulurdu. Ama ne yazık ki böyle bir şansımız yok. Yakılarak ölmek ve küllerimin de İstanbul Boğazı’ndan serpilmesini istiyorum. Ne yazık ki böyle bir şansım yok. İkiyüzlü cenaze törenlerini istemediğim için yakılarak ölmeyi çok istiyorum. Umarım dostlarım ve bu konuda bıraktığım vasiyet çerçevesinde bunu yaparlar. Tören istemiyorum çünkü. Hatırlanmak istemiyorum.”
Dediğine yer verilmiş haberde…
Metin Uca’nın Ankara Kocatepe Camii’ndeki cenaze töreninde, bir-iki kişi, yüksek sesle “Metin Uca cenaze namazının kılınmasını istemiyordu” diye bağırmış.
Birincisi, madem demiş arkadaş, sen kılma.
Ayrıca neyi kıldığını, orada neden bulunduğunu da bilmiyorsun ya.
İkincisi, yapılan iş “Namaz” değil.
XXX
Toplum cahil olursa, neyi neden yaptığını bilmez ise bu türden saçmalıklar da her zaman görülecektir.
Metin Uca, neden cenaze namazı(!) istemiyor muş?
Cenaze töreninde riya (İkiyüzlülük) yapılmasını istemediği için.
Dikkat edin cenaze törenlerine.
Özellikle büyük şehirlerde (Diğer yerlerde de vardır ya) Camiye gelinir, erkekler ve kadınlar baştan aşağı siyah (Bu da hıristiyan adeti ya) giyilir, gözlere siyah gözlük takılır. Vakit namazlarına çoğu kez iştirak edilmez, cami avlusunda beklenir.
Hoca cenazenin başına gelince de saf tuttulur, sadece tekbir katılınır ve bitirilir. Cenazede ne dua okunduğunu bilmez, hoca “Hakkınızı hela eder misiniz?” diye sorduğunda hep bir ağızdan “Helal olsun” diye bağırırlar.
Cenaze giderken de ne kadar anlamlı bir hareket bilmem ama hep beraber bir alkış tuttururlar.
Yani, olay budur ve Metin Uca, bu ikiyüzlü davranışı istememiştir, o kadar ve haklıdır da.
XXX
Geçenlerde yine yazdım.
Cenaze törenlerinde “Cenaze namazı” diye bir şey yoktur. Kuran’da sadece üç vakit namazdan söz edilir ve Peygamber Efendimiz bunu beş vakit olarak kılmış, üç vakit kıldığı zamanlar da olmuştur.
Dikkat ettiyseniz, hoca cenazenin başına geçtiğinde, müezzin “Allah için salate, erkişi (Hatun kişi) niyetine duaya, uyun hazır olan imama” diye çağrı yapar.
Yani…
Yapılan iş, namaz değildir. Vefat eden kişinin ardından mezara konmadan edilen duadır. Zaten bu işte sure okumaz hoca, dua eder, tekbir getirir ve bitirir. Sonra da ölen için helallik ister, o kadar.
Cenaze namazında iftitâh (başlangıç) tekbiriyle birlikte dört tekbir bulunmaktadır. Selâm vermek vaciptir. Sünnetleri ise Allah'a hamd ve sena etmek, Resûlullah'a salât ve selâm getirmek, hem vefat eden kişi hem de Müslümanlar için dua etmekten ibarettir.
Ayrıca şunu da bilmek gerekir ki, cenaze duası, beş vakit namaz gibi farz (Farz-ı Ayn) değildir, orada bulunanların içinde isteyerek saf tutan olduğunda (farz-ı kifaye), diğer kişiler üzerinden bu görev kalkar.
XXX
Benim üzüldüğüm nedir biliyor musunuz?
Bu bilgilerin Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı müftülükler tarafından bir program dahilinde müslüman vatandaşa doğru olarak anlatılamamış olmasıdır.
Sanıyorlar ki sadece namaz kıldıracaklar, Cuma günleri tek merkezden gönderilen ve cemaatin ilgisini hiçbir zaman çekmeyen hutbeleri okutacaklar. Ayrıca bazı imamları (Aydın olanları tenzih ederim) abuk sabuk vaazlarını ifa etmektir.
Antalya’da çocuk yaşlardayız.
İlkokulu yeni bitirmiş, ortaokula başlamışız. Evimizin yakınında Paşa Camii var. Cuma günleri oraya namaza gideriz.
Caminin hocası hutbe okumak için çıkar, geriden kalan haftada yaşanan olumsuzluklar ve gelecek hafta içinde olabileceklere dikkat çeker ve mimberden inerdi.
Hutbe, aslında budur.
Tek merkezden gönderilen metinden hutbe olursa, dediğim gibi, cemaatin ilgisini çekmez.
Özet olarak…
Cehaletten biran önce kurtulmak gerekir.
Nokta…