Namazının farzını cemaat ile kılmaya niyet eden bir kişi, bu farzı yerine getirmek için camiye gider.
Vakit ezanı okunur, cemaat caminin içinde, bağımsız bir şekilde namazın sünnetini kılar ve sonra oturduğu yerde diz çöker, duvara yaslanır, bağdaş kurar, iç ezanı bekler.
Müezzin, iç ezanı okuduktan sonra kıyama kalkar, yani ayağa kalkar.
İşte tam bu anda, mihrapta bulunan imam, yüzünü cemaate dönerek; “Safları sıklaştıralım” diye seslenir.
Genellikle bu seslenişi, camiye gelen tüm kişiler, sanırlar ki camide yer kalmadı da fazla insan alsın diye söylenir. Özellikle Cuma vakti namazında…
Ya da saf tutan kişilerin arasında şeytan dolaşır gibi anlamsız bir inanışla.
Oysa cami içinde şeytan ne gezer!
İnanmış insanının yanında şeytan ne arar ki?
Diğer yandan, vakit namazlarında zaten camilerde öyle çok bir saf da olmaz.
Peki, sizce bu “Safları sık tutalım” uyarısı neden yapılır?
XXX
Hemen detaya girmeden cevabını vereyim.
Bu uyarı, inananların birlik ve beraberlik içinde yan yana ve birbirlerine bağlı olarak dünya yaşamını sürdürmelerine bir öğüt ve uyarıdır.
Cami içinde cemaat ile namaz kılma hakkı, elbette yalnız bir kesime ait, bir kesimin hakkı değildir. Eğer inanarak camiye gidip de cemaat ile namaz kılıyorsa da, o cemaat içinde herkesle aynı düşüncede olmak zorunda da değildir.
Sonuç olarak, deyişimizle cami, Allah’ın evidir ve oraya gelenler, Allah huzuruna çıkmak için gelmişlerdir. O zaman şunu da söyleyebilmemiz, düşünebilmemiz gerekmez mi?
O cemaat içinde dünya görüşü, siyasi görüşü farklı olan herkes vardır.
Ama…
Eğer “Safları sıklaştırma” uyarısına uyacak isek, bu uyarının hepimize birden ve tüm cemaatin aynı ortak bir noktada birleşebileceği bir ortamı da yaratmamız zorunludur.
XXX
Elbette lafı 28 Mayıs’ta yapılacak final seçimine getirmek istiyorum.
“Sandık”, safların bir şekilde birleşeceği yer olmalı.
Ülkenin, milletin çıkarları çıkarlarının neyi gerektirdiğini, akıl süzgecinden geçirerek, sadece kendi düşüncemizi değil de ortak bir noktada buluşabileceğimiz düşünceye evirerek “Safları sıklaştıralım” uyarısına kulak asmalıyız.
Doğrusunu isterseniz, 28 Mayıs’ta yapılacak seçimde eğer ortaya çıkacak sonuç, sandıkta milletin ayrışması şeklinde olursa, gelecekte işimiz oldukça zor olacaktır.
XXX
Her şey bir yana…
Ekonomi, kim ne derse desin, dip yapmış, hatta kuyuya da düşmüştür.
Üretim, yok denecek kadar azalmıştır.
Üreticinin birçoğunun, üretimde kullandığı motorlu ve motorsuz tüm aletleri, icra kapsamında satılmayı beklemektedir.
Ekemeyen, dikemeyen, hayvanına bakamayan üretici, elindeki avcundakini elden çıkarıp da üretimden çekilme yoluna girmiştir.
Döviz bulamayan sanayici, üretimde kullanacağı girdileri ithal edememektedir.
Tüketici dersen tümden batağın içindedir. İcra dairelerindeki dosyaları raflar almaz olmuş, dosyalar yerde sürünmektedir.
Gibi birçok şeyler.
İşte bütün bu konuları dikkatlice düşünüp karar vereceksiniz.
Bilmelisiniz ki 28 Mayıs’ta vereceğiniz karar, geleceğinizi şekillendirecektir.
Bir başka deyişle, ne şekilde yönetilmeyi hak ediyorsanız, o şekilde yönetileceğinizin kararı, sandıktan çıkacaktır.
O zaman…
Sandıkta da “Safları” sıklaştıralım…