Aslında kurallarla çevrili yaşamak bana göre değil değerli dostum ve kardeşim.
Topa gelişine çakarım, nereye giderse gari...
Zaten tam da bu nedenle antrenör takımdan kesiyor beni…
Takıma giriyorum, bu kez defansta oynatıyorlar…
Hadi atağa geçeyim diyorum, bu kez ceza sahasının içine girmek bir yana, ayakkabının burnunun gölgesi ceza sahasına girecek olsa, hakemin kırmızı kartı elinde, cart çalıyor saha dışını gösteriyor, oynamak ne mümkün!
Oysa bu günlerde siyasilerin seçim propagandalarında o kadar güzel ortalar geliyor ki ayağıma, gelişine çak gitsin, çatala takılmazsa o zaman gel söyle ne söylersen…
Tutulmayacak vaatler…
Olması mümkün olan vaatler…
Kandırmacalı vaatler…
Yalan dolanı saymıyorum…
Birbirine karşı aslı astarı olmayan laf etmelerini de saymıyorum…
Onları da saysam, o hooo, ne goller atılır ama ortada bir hakem var, bir elinde düdük, bir elinde kırmızı kart, gir girebilirsen ceza sahasından içeri…
Orta sahadan da çakamıyoruz gari, bu yaşta…
Yaş gelmiş dayanmış seksene, bacaklarımızda güç kalmamış…
Mahalle takımında oynayalım desem, ona da mahallenin gıranları izin vermiyor…
“Yaşın geçti İbram Emmi” diyorlar, haksız da değiller…
Öyle olunca da ben, kale arkasından bile seyretmiyorum maçları…
Oturuyorum evde, haberlere bile bakmıyorum, çok sinir bozucu…
XXX
Neyse, geçelim…
Önceki gün anamdan söz etmiştim ya, tanıyanlardan çok güzel mesajlar aldım.
Herkese teşekkür ederim…
Yalnız bir konu kafalarında takılmış…
“Abi” diyor birisi, “Bu mantı kaşığı çömçe mi servis kaşığımız?”
Yıllar önce rahmetli Atilla İçli’nin “Yörelerimiz türkülerimiz” programında Kayseri’yi izleyenler hatırlar.
Hatta, elmas yüzüğü parmağında iken hamur uğurdu bile çok konuşulmuştu.
Oysa o çekimlerin çoğu, çekim içindeki uygulamalar idi.
Daha önceden etap etap yapılırken çekilmişti.
Gerçeği ise, sabahtan akşama anca hazırlanmıştı ve parmağında yüzüğü de yoktu.
XXX
Bir arkadaş da “Bozuk kabak dolması ne ola ki abi, dolma bozuk mu nasıl yenecek?” diye soruyor.
Elbette öyle değil…
Kabak dolmasının içini hazırlıyorsun, tam kabakları oymaya başlayacaksın, biri gelip “Abla, işini bırak, gezmeye gidiyoruz” diyor.
Her şey hazırlanmış, bırakılır mı ortada…
Kabaklar doğranıyor, malzemesi ile tencereye konuyor, tencere de mangalın üzerine, onun üzerine de tandır çulu, işte şu…
Akşam tencerenin kapağını açınca, daha kimse bir şey demeden “Vooo… Dolmalar bozulmuş” diyorsun, babanız da soruyor, “Allah Allah, kabaklar nasıl olmuş da bıçak kesmiş gibi” diyor ve foyası ortaya çıkıyor…
Ama lezzetten taviz yok, sonra da istenir olur…
“Bugün bozuk kabak dolması yapsana…”
XXX
Şimdi soracak olursanız “Bu ne şeeel bir yazı?” diye, cevap vereyim…
Cumartesi, keyfinizi bozmayalım…